Sakızlardan fal tuttum

Türk marketindeki başı türbanlı kasiyer kız “Al ağbi, içinde falı da var” dedi ve elime bir sakız tutuşturdu. Hediye olduğundan kabul etmek zorunda kaldım. Bilgisayar masasının üzerinde günlerce kalan sakızı biraz önce açtığımda falımı da okudum tabii:

“Askerliğini yapmış, bitirmiş

Güzel de bir işe girmiş

Seni gördüğünden beri

Yönünü sana çevirmiş.”

Tamam, dedim kendi kendime… Askerliğini yaptıysa mesele yok! Asker yolu beklemek zordur, bilenler bilir. Güzel de bir işe girdiğine göre, yönünü bana çevirmiş “beyaz atlı prensimin” karşıma çıkmasını bekliyorum şimdi.

Güzel ülkemin halleri de bir acayip! Tıpkı benim sakız falımda olduğu gibi ters. Şimdi refah düzeyi yüksek bir ülkede yaşarken, (üç bin kilometre uzaktan) memleket meseleleri hakkında ahkâm kesmek pek şık değil. Zaten ben şimdi tutup da:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik değildir ve hiçbir zaman da laik olmamıştır!” diye bir görüş öne sürsem, meydanlara çıkıp “Türkiye laiktir, laik kalacak!” diye haykıran yüz binlerle ters düşerim. Hele hele:

“Hem Müslüman, hem de laik olunmaz!” desem, editörler haklı olarak bu yazıyı yayına almazlar. Konu zaten uzun ve çetrefilli.

Uzaktan, kuşbakışı bakınca çok farklı görünüyor Türkiye…

“Gerici” diye bilinenler “Demokrat”, “İlerici” diye adlandırılanlar ise “Statükocu”… Türkiye’de “İrtica geliyor” diyorlar ama buradan pek öyle görünmüyor. Evet, gelen bir şeyler var ama bu irtica değil…700 yıllık bir gecikmeyle iktidara “Anadolu Türkleri” geliyor. İyi midir, kötü müdür tartışılır ama durum bu yani!

Ama dedim ya, güzel ülkemin halleri bir acayip diye.

Bakın şimdi, Batı kaynaklı raporlara göre ülkedeki 16–24 yaş arasındaki toplam 13 milyonluk genç nüfusun yarıya yakını ne okula gidiyor, ne de belirli bir işyerinde çalışıyor. Yaklaşık 6 milyon mesleksiz genç “atıl” durumda… Bunların yarım milyonu asker kaçağı…

Yılda 60 milyar dolarlık uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapılan bir ülkede, serseri mayın gibi dolaşan 6 milyon genç Türkiye’nin başat sorunudur!

Batı, böyle görüyor ülkemizi… Başörtüsünün alttan mı, yoksa üstten mi bağlanması gerektiği hakkında pek fikirleri yok! Örneğin benim yaşadığım Berlin/ Hermann Caddesi’nde çeşitli cemaatlere ait tam 12 tane cami var! Kilise sayısı 2, bir de müze haline getirilmiş bir Sinagog var! İsteyen istediği gibi bağlıyor başörtüsünü.

Sakızlar, sakızlar, fallı sakızlar… Kırk yılda bir falımıza bakalım dedik, o da ters çıktı! Memleketin halleri gibi.

“Askerliğini bitirmiş

Güzel de bir işe girmiş

Seni gördüğünden beri

Yönünü sana çevirmiş.”

Buna da şükür yahu! Hiç olmazsa askerliğini bitirmiş!