Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Klinik Psikolog Nurcan Arslan Kanber

http://blog.milliyet.com.tr/nurcanarslan

10 Şubat '16

 
Kategori
Psikoloji
 

Saldırganlık

Saldırganlık
 

Saldırganlık, insana özgü tipik bir iç güdüdür. İnsan iç güdü ile kendi kimliğini ortaya koyabilir. Olaylara egemen olabilir ve çevrenin olası tehtidlerinden kendini koruyabilir.

Ama iç güdünün başkalarına karşı hereketlere yönelmesi, aldatmaya ve şiddete dayalı bir yıkıcılığa dönüşmesi çok kolaydır. Uzmanlara göre, insan saldırganlığının psikolojik yönden incelenmesi özellikle bu sözcüğün farklı anlam ve biçimlerde kullanılması nedeni ile zor bir iştir. İnsanın saldırgan bir varlık olması ise tartışma dışı bir olgu olarak görülmektedir. Kendi türünün üyelerini bu ölçüde yok eden başka bir yaratık yoktur. Zaman zaman insanın bazı davranışları''hayvani'' olarak tanımlanır. Gerçekte biz insanlar yeryüzünde gelmiş geçmiş en zalim türün üyeleriyiz. Çünkü hayvanlar dünyasında insanın kendi benzerlerine yaptıkları ile eş değer bir davranış biçimini bulmaya olanak yoktur. Bunun üzerine yıllardan beri süregelen bir tartışma konusu vardır. Tartışılan konu ise; saldırganlığı kalıtıma ve çevre etmenlerine bağlayanlar arasındadır. Malesef hala saldırganlığın doğuştan mı geldiğini yoksa kötü deneyimler sonucunda kazanılmış bir davranış olduğuna ilişkin net bir bilgi paylaşılmış değildir. İnsanlarda sakinleşmek bilmeyen saldırganlık dürtüsü her türlü engeli yıkıp yok eder ve kendi benzerleri karşısında bile durmak bilmez. Bilimsel araştırmalar eşliğinde çıkarılan diğer bir sonuç ise insanın kişiliğini kanıtlama ve bağımsızlık tutkusunun temelini saldırganlık oluşturmasıdır.

Saldırganlık özel bir iç güdü olmaktan çok hem insanlara, hem de hayvanlara özgü gereksinimlerinin bir sonucudur. İnsanın gerçek üzerinde kendi egemenliğini kurmaya, kendi güvenliğini korumaya ve kendi kimliğini ortaya koymaya çalıştığı bir yol ve araç niteliği taşımaktadır. Kısacası insanın çevre ile hükmetme ve kendini gerçekleştirme yolunda karşılaştığı güçlüklere bağlı gelişen genel ruhsal gerilimin ifadesidir. Yıkıcılığa ya da şiddete dönüşmesi gerçeğe uyum sağlamadaki başarısızlığı ifade eder. Bu durumda da yıkıcılığın, şiddetin insanın doğasında bulunmadığı sonucuna varabiliriz. Kökeni çocukluk dönemine dayanan isteklerin doyumuna ulaşmaması ve engellemeler nedeni ile ortaya çıkan ve gelişimi boyunca git gide ağırlaşan bu eğilimler gerçeğe karşı bir tutum, bir tür uyumsuzluk belirtileri bir anlamda eğitim ve öğretimdeki yanlışların bir sonucu olarakda karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel açıdan herkesin görüş birliğine vardığı nokta insanın iyi ya da kötü olarak doğmadığır. Kişinin doğasından çok yaşam ve yetiştirilme koşullarında aranmalıdır. Bu görüşe ben de katılmaktayım. Yıkıcı davranışlar, uyumsuz, antisosyal davranışlar ile çoçuklukta ve yetişkinlikte farklı davranışlar ile kendisine ve karşısındaki kişlere zarar veren davranışlar olarak çıkmaktadır.

 
Toplam blog
: 69
: 3739
Kayıt tarihi
: 23.08.12
 
 

Anadolu Üniversitesi'nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra, İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde Kl..