Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '13

 
Kategori
Blog
 

Sanal mezarlık

Sanal mezarlık
 

Efendim, 749071 numaralı MB üyesi şu sıralar biraz şeydir…  Düşünürken ulaşabildiği yerlere artık klavyesini götürememektedir! Bir “kabızlık” ki, sormayın gitsin.  “Artık bu siteden gitme vaktin geldi Culduz efendi” düşünceleri beynini şaapmaya  başlarken  gözüne(eskilerden) bir “akrostiş” ilişir:


Gitme bak her yerde kurtlar var,


İsimsiz birini arıyorlarmış

.
Tertemiz bir kalbi olan…


Meraklı gözlerin getirecek sonumuzu,


Elim bir kaza sonucu, gitme.”
***
Aslında ben “Ömer Ustayı” yazmak istiyorum… Şantiyede o bir buçuk litrelik “hoko molo” şişesini buz gibi bir suyla doldurup öyle giriyor seyyar tuvalete. Hacetini gördükten sonra mıçını yıkayacak işte! Örf ve adetlerimiz bunu gerektiriyor zira! Ne var ki o seyyar heladan çıktıktan sonra ellerini yıkamıyor. Bu da benim fena halde tuhafıma gidiyor! “İşte” diyorum; “yazılması gereken sosyolojik bir konu” ama şu editörlerin sansürü yok mu? Elimi ayağımı bağlıyor dostlar! Böyle durumlarda siteden çekip gidesim geliyor! Alın size beni frenleyen bir akrostiş daha:


Gel bir bak ne hale gelmiş,

 İnatla sulamaktan kaçtığın çiçekler…


Terkedilmiş bir köpek yavrusuyum,


Minare gölgesinde uyuyan!


Elim bir yokluk çöktü de gitmiyor içimden, sen de gitme!”
***
İnsanız ve bazen “anlamsıza” düşüveriyoruz işte! Çalışmasak ne olur ki?  Ve gitmesek berbere, tıraş olmasak! Yoğurt ekmek de pek güzel işte, yemek yapmasak… Yatağın karşısında “Hıyarlık timsali  bir tv” olsa, bol bol zaplasak! Bu meyanda bilgisayarın fırlama faresi sağ elimizin altında olsa ve hep biralasak! Dışarda yağmur yağsa ve biz yorganı bacaklarımızın arasına sıkıştırarak hep uyusak! Ev kirası, elektrik, gaz ve diğer faturalar iyi kalpli bir amca tarafından ödense! (Yok artık, devenin nalı!) Hâsılı kelam yazınca bir nane olmuyor, biz de yazmasak ve çekip gitsek:


Goncaların arasına gizlenmiş,

 İmalı bir gülüşün var!


Tüm niyetlerini açık eden,


Muallak bir boşluk kalacak!


Ellerimin ucunda, gitme!”

***


Tamam; gitmeyelim ama burası da bir âlem be dostlar! İnsanı hüzne boğan sanal bir mezarlık sanki! Bir yandan yeni gelenler… Öte yandan sessiz sedasız çekip gidenler! "Çiğnenen sakız, aynı sakız!" diyemeyeceğim zira "eskiler" bir başka çıtlatırlardı sakızı! Emme basma tulumba mübarek!  Bir havuz ki; bir yandan dolarken öte yandan acımasızca boşalıyor! Ne yalan söyleyeyim; bu durum beni fena halde yıpratıyor! Siz belki farkında değilsiniz ama burası bir “değirmen” gibi… Arpa, buğday değil, insan öğütüyor! Bu da bana fazla geliyor!


Yeni gelen arkadaşlar hiç darılmasınlar…


Gönül istiyor ki; buraları yine “dutluk” olsun!


Telgrafın tellerine yine kuşlar konsun!


Tarancı’nın dediği gibi: “Olursa tek şikâyet ölümden olsun!”

***
Gülelim


İstedim ki


Temizlensin


Maviliği

Eskimiş


Kederimizin!”

 

Gitme!

Güzel pazarlar efendim!

Not: Yazıdaki "akrostişler" değerli MB üyesi Kerem Oğuz'a aittir efendim. "Gitme(k) başlıklı yazısından alınmıştır.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..