Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Sapla samanı birbirine karıştırmak

Sapla samanı birbirine karıştırmak
 

Güneş balçıkla sıvanmazmış


Günümüz Türkiye’sinde büyük bir kargaşa yaşanmaktadır. Toplum üzerinde bir düşman yaratılması hızla sürmektedir. Kürt, Türk, Alevi-Sünni, laik-anti laik düşüncelerin yanı sıra şimdi, Generallerin gözaltına alınmalarıyla dalgaların nereye kadar yükseleceği kamuda çeşitli söylemlere yol açmaktadır. Bu durum ülkemiz için gerçekten çok vahim ve üzücüdür. Devlet içerisinde illegal bir yapının var olduğu, bana göre 1994 yılında ortaya çıkmıştı.

Şimdiki adıyla Ergenekon ama asıl adı Susurluk olan olay da anlaşılmıştı. Bu gün yapılmak istenen sanıyorum ki, sapla samanı birbirine karıştırmaktır.

1994 yılındaki mali kriz ekonomik paketlerle geçiştirilmeye çalışılırken bir yandan da PKK operasyonlarının vermiş olduğu mali külfet ile Türkiye bu günleri andıran bir dönem yaşıyordu. Dep Milletvekilleri tutuklanarak ceza evlerine yollanmışlar, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş sorunun bu yıl içinde kesin olarak bitirileceği" açıklamalarını yapmıştı. Yıl 1994 ve bugün 2009…

Geçen onca yıldan sonra bakıyoruz ki değişen pek bir şey olmamış. Türkiye Cumhuriyeti’nin 52. Hükümeti (30.10.1995- Tansu Çiller ve Deniz Baykal ile kurulmuş 06.03.1996) yılında sona ermişti. Baykal hükümeti bozma nedenini şöyle açıklamıştı. “Devleti kuşatan gizli güçler var”

O zamanlar Baykal’ın bu sözlerine anlam vermeyen birçok kişi ona düşman düşmüştü.

Oysaki bu ifade oligarşik düzenin siyasal ve zor uygulamasının yaygınlaştırılmasında hükümet dışı güçlerle ilgili olduğu anlamına geliyordu. Baykal bunu sezmişti işte. Birçoklarının koltuk meraklısı olarak tanımladığı Baykal o koltuğa yapışmamış ve iktidarı bozmuştu. Ben bile o günlerde bu sözleri tam anlayamamış olabilirim ama bugün onun ne kadar haklı olduğunu araştırarak, daha iyi öğreniyorum.

Tansu Çiller’in Sn. Demirel tarafından Hükümet kurma görevini ilk aldığında, bir başka partiden olmasına bakmadan, birçok hemcinsim gibi bende mutlu olmuştum. Türkiye’de ilk kez bir kadın başbakanlık yapacaktı ve ondan çok şeyler umut ediyorduk. Sonraları onun aynı zamanda bir Amerikan vatandaşı olduğunu öğrenince, düşüncelerimiz, umutlarımız altüst olmuştu.

CHP'nin hükümet içinde var oluşu, siyasal zorun yaygınlaştırılmasında bir engel teşkil etmesi, aynı zamanda CHP'li bakanların birbiri ardına devlet terörü üzerine yapmaya başladıkları açıklamalar, Çiller’in ve destekleyicilerinin hiç hoşuna gitmemişti. (Aynen bugünkü iktidarın hoşuna gitmeyişi gibi.)

O tarihlerden beri bir kere bile iktidar olmamış CHP ye ve Deniz Baykal’a yapılan çeşitli saldırılar yine bir takım güçlerin CHP den çekindiklerini gösteriyor aslında.

“Baykal’ın bu sözleri daha sonra 6.Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yapılan açıklama ile doğrulanmıştı. Mahkeme, Susurluk olayında devlet içinde bir çete yapılanması olduğunu ve bu çetenin liderinin Korkut Eken olduğuna karar vermişti.”

Deniz Baykal ve CHP her zaman Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan bir görüşte olmuştur.

Ortadoğu projesini bir türlü başaramayan Amerika, İsrail ile işbirliği içerisinde emelleri için bir yandan Gazze’de masum insanları katlettiriyor, bir yandan da o bölgeyi karıştırmaya devam ediyor.

Gelelim dünkü bulunan silahlara ve cephaneliklere. İnsanı şaşkınlık içerisinde bırakan olaylardır bunlar. Bir polis amiri hem de daha önceden tutuklanmış ve cezasını çekmiş olan bir polis, nasıl olur da evinde suç delili bırakabilir? Bu bana çok saçma geliyor. Bu adam geri zekâlı olamaz değil mi?

Tüm bu olanlar karşısında bir yazarımız aynen şu sözlere yer vermiş yazısında.

“Cumhuriyete karşı girişim, Ergenekon soruşturmasını derinleştirmek ve onunla Susurluk ve 28 Şubat arasında bağlantı kurmak mı, yoksa 2004 Temmuz tarihli gazetelere sarılı silahları Ankara’da toprağın altından çıkartarak devletin içinde yuvalanmış bir “gizli örgüt”ün açığa çıkartılmasına karşı “suçun avukatlığı”na soyunmak mı?

Hitler ve Humeyni öncesi ve daha ilk gözaltılar sırasında kendinden geçen avukatlığa soyunan Baykal’a yukarıdaki soruyu dünkü gelişmeden sonra sormak gerek” diyor.

Ben de sayın yazara sormak isterdim doğrusu. Sizce mesele bu kadar basit mi?

Adı bir efsaneden alınıp berbat ve karışık pis işlere bulaştırılan Ergenekon olayının bir an önce aydınlanmasını gönülden diliyorum. Gerçek suçluların ortaya çıkması için hukukun üstünlüğüne dayanan, adil bir yargının olması ve faili meçhul cinayetlerin de karanlıklarda kalmaması dileklerimle herkese sevgi ve saygılar.

10.01.2009

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..