Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '16

 
Kategori
Söyleşi
 

Sarılan, nefes alan Enstrüman: Akordeon – Bora Hodo ile Özel Röportaj

Sarılan, nefes alan Enstrüman: Akordeon – Bora Hodo ile Özel Röportaj
 

İlkokul yıllarında Karabük’te yaşarken Kafkas Oyunlarını oynar ve gösterilere katılırdık. İlk defa orada duydum akordeon sesini. Aslında yabancı değildi çünkü anne tarafından dedem Kars kökenliydi. Atalarımız Azerbaycan’a çok uzaklara dayanıyormuş. Yoğun iş temposundan fırsat bulup geçen günlerde değerli dostum Bora ile sohbet ediyorduk. Laf lafı açtı kendisi akordeonistmiş. Bu güzel yeteneğini paylaşınca kendisine dedim; uzun süredir dinlemiyorum bize çalar mısın, kulaklarımızın pası silinsin… Geri çevirmedi fakat el yapımı kıymetli bir akordeon olunca ben gittim o taraflara hatta hazır gitmişken bir röportaj yapalım dedim geri çevirmedi. Nedir bu nefes alan ve sarılan mülk aleti Akordeon…

Öncelikle bir konuyu netleştirelim. Soyadın biraz farklı acaba ne demektir Hodo?

Hodo, Makedonca bir kelimedir ilerleyen anlamına geliyor. Baba tarafından Makedon, anne tarafından ise Çerkeslik mevcut.

Peki, Bora Hodo kimdir?

16 Ekim 1986 yılında doğdum, İzmir – Bergama’ lıyım Öğretmen bir ailenin çocuğuyum. Annem matematik, babam ise fizik öğretmeni. Aslen Endüstri Mühendisi olmama rağmen müzik ile amatör olarak uğraşmayı seviyorum, son zamanlarda maalesef sadece müziğin dinleme kısmındayım.

Ana enstrümanımın akordeon olmasına rağmen fırsat buldukça evimdeki stüdyomda ufak tefek aranjeler yapmaktayım.

Akordeon’ a olan ilgin nereden gelmektedir?

Akordeon; canlı olarak benim gördüğüm ilk müzik enstrümanı. Genel olarak düğünlerimizde akordeon çalınır. Dedem ve anneannem dâhil çevremde çoğu kişi akordeon çaldığından dolayı ister istemez ilgi alaka oluştu. Üniversite sınavlarına hazırlanırken dedem akordeon hediye etmek istemişti, sınav maratonundan dolayı daha sonra alalım denilmiş fakat biz her ne kadar kabul etmesekte, dedem sınavdan önce akordeonun parasını vermişti ve o sene vefat etti. Biraz da vasiyet gibi aslında.


Bora Hodo akordeonun tarihçesi hakkında bilgi verir misin?

Yaptığım araştırmalara göre 1820’ li yıllarda Almanya’ da icat edilen bir enstrüman. Akordeon ismine ilk patent ise 1839'da, Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından alınmıştır. Akordeonun Almanya’ da icat edilmesine rağmen Rusya ve diğer Balkan ülkelerinde Almanya’dan daha fazla ilgi ve değer gördüğünü düşünüyorum.

Her ülkede müzik kültürüne göre akordeonlar gerek şekilleri gerekse ses yapıları bakımından farklılık göstermektedir. Avrupa ve Amerika’ da profesyonel üreticiler varken özellikle Kafkasya’ da “garmon” olarak adlandırılan el yapımı enstrümanlar kullanılmaktadır. Benim enstrümanım aslında akordeon değil garmon. Görünüş olarak akordeona benzemekte fakat gerek klavye tuşlarının boyutları gerekse içindeki düdükler ile akordeondan farklılık gösteriyor.

Çerkes müziklerinde kullanılan diğer enstrümanlar  hakkında bilgi verir misin?

Çerkes müziğinin günümüze aktarımında en önemli kültürel kalıntı Nart destanlarıdır. Nart destanları aynı zamanda Çerkesler’in binlerce yıldan bu yana ürettiği ulusal destanlar bütününün adıdır. Çerkes Mitolojisi'nin bütününü kapsayan Nart Destanları, İsa’dan önceki çağlardan bu güne, Kuzey Kafkasya halklarının dilinde, müziğinde ve sanatında yer etmiştir.

Özellikle Adige müziklerinde kullanılan enstrümanlara örnek verecek olursak :

Telli Enstrümanlar :

1- Şıç’epşıne

2- Pşınetark’u

3- Phuante Pşıne

4-Apepşıne

Üflemeli Enstrümanlar :

1- Kamılh

2- Bjamiy

Vurmalı Enstrümanlar :

1-Phaç’ıç

2- Doli

Senin dinlemekten hoşlandığınız akordeonistler kimlerdir Bora ?

Aslında her akordeonistin stili ve çaldığı müzikler bölgesel anlamda farklılık göstermektedir. İlk aklıma gelen isimler ise:

Akordeon’ a benzer bir enstrüman olan bandoneonu üstadı Astor Piazzola, Arjantin’li Piazzolla’ nın bestelediği oda müzikleri, senfoniler, bale müzikleri ve tangoları kendine özgü stili ile son derece başarılı harmanladığını düşünüyorum.

50’ nin üzerinde albümü bulunan İtalyan akordeonist Richard Galliano’ yu da dinlemeyi seviyorum.

Balkan müziklerinde ise kendine has stilini beğenerek takip ettiğim Orosz Zoltan favorim.

Rusya’ dan Maria Selezneva’ nın farklı ülkelerin müziklerini yorumlaması ve sahne performansını beğeniyorum.

Türkiye’ den ise gerek kişilik olarak gerekse müzik kariyeri ve çalış stili olarak değerli büyüğüm Cengiz Berkün’ ün bendeki yeri farklıdır.

Şu anda adı aklıma gelmeyen diğer ustalardan özür dilerim :)

Kendi enstrümanını bize tanıtır mısın?

Enstrümanımı 2007 yılında Kuzey Osetya’ da iyi bir ustaya yaptırdım. Enstrümanım el yapımı olup, akordeon baslı oset garmonu diye adlandırabiliriz. Garmonlar el yapımı enstrümanlar olduğu için zamanla çalan kişinin tekniği, körük kullanımına göre şekillenmektedir ve sesi açılmaktadır. Oset, Azeri, Gürcü garmonları benim çalma fırsatı bulduğum garmonlar, hepsinin ayrı tınısı ve çalış keyfi bulunmaktadır.

Daha çok Kafkas, Rus ve Balkan müziklerini çalmasını seviyorum.

Müzik sizin için neden sadece hobi? Profesyonel anlamda devam etmek istemez misin?

Müziksiz hayat benim için düşünülemez. Üniversite’ de okurken dans ekipleri ile farklı sahnelerde çalma şansım oldu ve çeşitli stüdyo kayıtları yaptım. Çok eğlenceli günlerdi ve müzik sayesinde çok değerli dostlar edindim. Fakat müziği meslek olarak yapmanın, para kazanma zorunluluğunun ise yaratıcılığımı ve müziğe olan ilgimi bitireceğini düşünüyorum. Müzik yaparken rahat olmak önemli, böyle iyi… gülüşmeler :)

Olmazsa olmaz soru… Ülkemizde ve diğer ülkelerde akordeon’ a verilen değer ne kadar?

Türkiye’ de maalesef çok kısıtlı dinleyici kitlesi mevcut. Film müzikleri sayesinde insanlar akordeonun varlığından haberdar oldu diye düşünüyorum. Akordeon pahalı bir enstrüman ve piyano gibi aynı anda ana melodi ve basları birlikte çalmanız gerekmekte bu yüzden öğrenmesi zor ve zahmetli. Avrupa’ da ve Rusya’ da çok yaygın kullanılmakta, bunun yanında özellikle Güney Amerika’ nın neşeli insanları akordeon ile çok güzel müzikler yapıyorlar.  Akordeon nefes alan bir enstrüman bence, bu yüzden aslında çalınan ülkenin yapısını, ülkelerin kültürel farklılıklarını ve renklerini akordeon ile çalınmış parçalarda çok net görebilirsiniz.

Bora, Sahnede çalmak mı yoksa stüdyo kayıtlarında mı çalmak daha zorlayıcı?

Aslında ben en çok dans ekiplerine çalarken zorlanıyordum, çünkü aynı anda hem dansı, hem sayıları hem de müziği takip etmek gerekiyor. Dans sırasında meydana gelen aksaklığı müzik ile telafi etmek mümkün o yüzden dans edenler kadar koreografiye hakim olmak gerekmekte. Sahne konusu ise dinleyici kitlesine göre değişiyor bence.

Tabi birde çok saygı duyduğum sokak müzisyenleri var. Aslında en soruda bu çünkü saatlerce ve zorunlu şekilde çalmak işkence diye düşünüyorum.

Avrupa’ da izlediğim sokak müzisyenlerini klasik müzik çalarken gördüğümde çok duygulanmıştım. Kesinlikle saygıyı hak ediyorlar…

 


Röportaj: Anıl Sural

twitter.com/AnilSural

Fotoğraf: Nesrin Eliş

 

 

 
Toplam blog
: 32
: 1589
Kayıt tarihi
: 20.02.16
 
 

11 Ağustos 1990 Amasya doğumludur. Diyarbakır, Karabük, Sakarya, Orlando - Florida, Trieste ve İs..