Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

30 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sarmaşık olsaydım

Sarmaşık olsaydım
 

internetten alıntıdır; sarmaşık olsam böyle mi olurdum acaba?


Sarmaşık olsaydım korumak için. Koruyabilir miydim? Kim koruyabilmiş ki? Sarıp sarmalardım tüm kollarımla, uzanabildiğimce. Köklerimi salardım toprağa saldığım gibi sevdiklerimin üzerlerine, topraktan aldığım güçle, giderdim gidebildiğimce. Şimdilik sadece sesimin mesafesine… Her kolum ayrı yalnız, her kolum kendiliğince, her kolum bir sevdiğimde. Sarardım, korurdum yetebildiğimce.

Kızgın güneşten kurumaktan, kuru soğuktan yanmaktan, ıslak ıslak olmaktan… Benim gözlerim neden ıslak öyleyse? Yetemiyor muyum kendime bile? Yeten var mı? Yanacağını bilse de geri dönüyor mu ayaklar? Herkes kendi kendine sarıyor kollarını, kollarının yettiğince. Benim ki öyle olmayan bir heves sarmaşıklığa. Sarıp saramamanın, yetip yetememenin, görüp görmemezliğin eşiklerinde. Kalıp da gidememenin araflarında… Bilip de konuşamamanın, duyup da elinin tersiyle itmenin ince çizgisinde… Sarmaşık fidesi değil, ellerimde akşam sefası tohumları, hangisi fuşya hangisi sarı bilemediğim. Öyle uzak öyle yalnız öylesine bir şey ki. Tarifsiz anlatımların kimsesizliğinde. Sona kaç var? Kaç adımda tamamlanacak, kaç nefes süresince bilinmeyen bir akşam saatinde sarmaşık olma heveslerinde gidip gelmelerdeyim çarelerimin geçersizliğinde.

Kelimelerimin su serpmediği, harflere bölündüğü, bölündükçe azalan, bölündükçe acıtan, acı sınırlarında öylesine olmayan bir sarmaşık olabilseydim keşke. Keskin kelimelerden yine de kurtulmak isterdi korumak istediklerim. Sarmaşıklarda süresiz değil ki sonuçta. Belki de korumak isterken boğardım kollarımla, herkes kendi yaşadığınca.

Her şeye rağmen ben bu akşam sarmaşık olsaydım olabildiğimce, korumak için koruyabildiğimce…

Tel tel dökülmüş hislerim yıldızlara

Ayın aydınlığınca görmüş gözlerim

Karanlıklarda gölgeler…

Gölgelerde pişmanlıklarım

Sessiz yalvarmalarım affa dair

Yeniden dönsem aynı nakaratlar

Ben beni çok iyi tanırım.

Kum kum olmuş nazarlarım

Boncuklarım cam kürelerin içinde

Ellerimi sokup alamıyorum

Ellerimde yeşil ceviz kabuğu karalıkları

Çıkmıyor yıkasam da

Aynı anmasam da unutmadıklarım gibi

Hep aynı sanılır araların vızıldamaları

Değildir.

Her yüreğin ayrı sesle ayrı tempoda atması gibi

Tel tel olmuş hislerim, bu mevsimin gelişiyle

Ki geniş bir tahtı vardır sonbaharın yüreğimde

Kurumuş güller sererim geldiği yoldan ayaklarına

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..