Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Seçilmiş vekiller oradalar, başka yere bakmaya gerek yok

Seçilmiş vekiller oradalar, başka yere bakmaya gerek yok
 

“Herkesle masaya oturmak evladır ama sorunun çözümünde masaya oturulması gerekenleri kenara itmek esastır.”

Son çeyrek yüzyıldır Kürt Sorunu eksenli tartışmalarda, gözümüze takılan en yalın gerçek yukarıdaki cümlenin içeriği oldu.

Barzani ile görüştüler, Talabani’yi ağırladılar, ABD’den icazet aldılar, AB yol gösterdi ama ilginçtir, Kürtlerin seçilmiş vekilleri bir türlü meşru görülmedi.

Görmek istemediler.

Ellerini uzatacakları yerde, yüzlerini çevirdiler.

Ellerini uzatmayıp, yüzlerini çevirenler acaba neyin hesabını yapıyordu, anlaması zor.

“Devlet eline silahı alanı muhatap almaz” özdeyişi ruhlara öyle bir sirayet etmişki, mümkün değil bu sirayet-i esireden zihinleri arındırabilmek.

Ve “silahlara elveda” lafı bir başka bahara kulaç atmaya devam edecek.

“Kürtleri ehlileştirme” üzerine kurulu politikaları izlemekten hakikaten sıkıldık.

Aradan geçen çeyrek yüzyıl ve öncesi bu ehlileştirme politikaları gündelik yaşamımızın ayrılmaz birer parçası haline geldiler.

“Tamam efendim işte dedik ya siz Kürtsünüz ve bu alt kimliğinizi bireysel düzeyde yaşayabilirsiniz.”

Aslında bu ifade bile belki bir şeydir ama kesin olan bir şey varsa, oda bir lütuf olmasıdır.

“Kart kurt” denen ifadelerden bu günlere gelinen nokta Kürt kimliğinin tanınması olmuştur ve bu tanım bizatihi Genelkurmay Başkanı tarafından ifade edilmiştir.
Genelkurmay Başkanının ifadesinden anlıyoruzki, Kürtleri düzene entegre çabası önümüzdeki dönemlerde hızını kesmeden devam edecektir ve bölgeye yapılacak ekonomik yatırımlarla Kürt işadamları mutlu kılınıp, düzenin has adamları olma halini korumaya devam edeceklerdir.

TRT Şeş neyin ifadesidir?

Kürtlerin düzene entegrasyonuna yönelik bir Kürt açılımı değil midir?

Ve TRT Şeş bizatihi askeri bürokrasinin göz yumduğu bir açılımın ta kendisidir.

AKP ve TSK bu hadisede ortak tutum almak sureti ile ve TSK’nın seçimlerde, bölgede DTP’nin panzehiri olarak AKP saflarını tutması ve benimsemesi, Kürt Sorununda AKP ile TSK’nın nasılda can ciğer kuzu sarması halini aldıklarının en somut delili olmuştur.

Kürtleri düzene entegre etmek ve sorunun çözümünü rafa kaldırmak sureti ile çözmeden, Kürtlerin çözülmesini sağlamanın politik stratejilerine tanık oluyoruz.
“Makarna ve cami” siyaseti AKP’nin stratejik formülü idi ve TSK’da bu siyasete fit oldu.

E tabiî ki bu siyaset TSK’yı AKP çizgisine taşımış ve AKP’yi de TSK çizgisine çekmiştir.

Türkiye siyasetinde ve özellikle kimi önemli hadiselerde TSK’nın tavrı ana belirleyici olarak her zaman karşımıza çıkmıştır ve bu çerçevede TSK, Kürtleri birey olarak tanımış ve bu noktada her hangi bir sorunda görmemiştir.
Sonuçta birey olarak tanınan Kürtlerin asimilasyon sürecinin çok daha hızlı olması ve düzene entegresinin daha da kolaylaşması muhtemeldir.

Zaten Genelkurmay Başkanının gönül okşama ifadesi olarak da kullanmış olduğu şu cümleyi örnek göstermemiz hiç de garip olmaz.

“Kürt kökenli vatandaşlarımız.”

Hoş salt bu süreç sadece Kürtlerin gönlünün okşanması süreci değildir.

Medyada nasiplenmektedir bu durumdan.

Sık yapılan toplantılarda medyamızın köşe kadıları nazik davetlerin muhatabı olup, Genelkurmay Başkanının tam da karşısında yerlerini almaktalar.

Biz bu manzaraya daha sık tanık olacağız.

Genelkurmay Başkanının karşısında yerlerini alan köşe kadılarının kasıntılarından da geçilmiyor.

Bir anlamda bu duruma, medyayı Kürt Sorununa ve Kürtlerin düzene entegresi sürecinde biçimlendirme operasyonu da diyebiliriz.

Her neyse efendim.

Şayet bu politik yöntemleri Kürt Sorununun çözümünde araç olarak görüyorlarsa diyecek lafımız mutlaka çoktur.

Lakin bu yöntemlerin çözümden ziyade çözümsüzlüğü alabildiğine körüklediğini anlamak için yakın tarihimizin dönemeç sayılabilecek olaylarına göz atmakta fayda var.

Aslında fazla lafa ne kadar gerek var bilmiyorum ama kesin bir gerçek varsa Kürtlerin seçilmiş vekiller işte orada duruyor.

Seçilmiş vekiller yok saymaya devam edildikçe amudada kalkılsa bu sorunu çözmek mümkün değildir.

Bu işler gönül alma ile gönül okşama ile hayata geçebilecek türden şeyler değildir.

İşte orada duruyorlar DTP’li vekiller.

Birde onlara lütuf buyursanız, eminimki çok şey elde edilir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..