- Kategori
- Deneme
Şehre Dönme Hüznü
Artvin'de doğmuşum, annem ve babam da, doğa sert lakin aynı zamanda muhteşem,insanları da öyle, okul cagima kadar onların arasindayim, sonrasi sadece uzun yaz tatillerinde... Kış çok sert, ilkbahara gelince delice coşkulu, yaz bildiğiniz yaz lakin o kadar da bildiğiniz değil tütün tarlaları, tarla dediysem o düşündüğünüz göz alabildiğine değil, bir evleklik, zeytin ağaçları, aklınıza gelebilecek her çeşitten meyve agaclari ve orman kıyısına kurulmuş evler, evlerimiz bile, meyve ve ağaç kokusuyla eskir eskidikce koku olgunlaşıp güzelleşir, harman yerleri, dereler, derelerde su yılanları, yüze yazmak için derelere kurduğumuz bendler...akrepler, kediler, köpekler, evin bir köşesinden her çıkabilecek yılanlar... küçük büyük hayvanlari atları eşekleri, katirlari kendimize kardeş bilmisligimiz...kitlenmeyen ev kapıları, uzun yaz boyunca yaylara giden komşuların kapilarida kitlenmez,
Sonra günler sonbahar döner ben de bir hüzün, sonbahardan değil, şehire dönme hüznü, kasvetli Ankara'ya... Bazen de baba ikna edilir, Eylül ayı da Artvin'de bir okulda geçirilir, ağaçların, meyvelerin rengi döner, sarıya, mora, turuncuya kızıla..., okul yolunda sereserpe yayılmış yaprakların üstüne basmaya kıyamassin ama çıkan hışırtı yi da şahane bir sonatı dinler gibi dinlersin...o çocuk aklına zaman dursa dersin, sonbahar olgunluk çağıdır, büyük bir olgunlukla dönüşü kabullenirsin, dağları, ormanları, tahta evleri, dereleri, kardeş bildiğin onca hayvanları, içinde kaybolmak istediğin sisli, serin havayı arkanda bırakmaz, içine ceke çeke şehre dönersin, çünkü bilirsin ki o topraklar dağlar ormanlar sana sen de onlara aitsin yani ruhun bir değişmezliğe konumlanmıştır, zamandan mekandan azade...
İşte böyle bayım, benim size benzememem de bundandır. Darilmayiniz