Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '12

 
Kategori
TV Programları
 

Seksenler

Seksenler
 

Seksenler Dizisi


   TRT uzun  yıllardır süren suskunluğunu son bir senedir üzerinden atmış bir görüntü çizmekte. Özel TV kanallarının birer birer boy göstermeye başlamasıyla üzerindeki köhneliği bir türlü atamayan TRT, uzunca bir süre Türk halkının ilk göz ağrısı olmasına rağmen kaderine terkedilmiş ve belki de belli bir yaş grubu harici kimsenin izlemediği bir kanal haline gelmişti. Ne olduysa şu son bir senede esen değişim rüzgarları TRT lehine esmeye başladı. Yönetimsel bir değişiklikten midir bilinmez TRT, artık kaliteli yapımlarıyla bu oyunda "ben de varım." demeyi geç olsa da başardı. Esasında pek de özlediğimiz dizi formatlarını günümüz şartlarına uyarlayarak servis etmeleri güzel oldu ki TRT bu konuya uzak bir kurum da değil zaten. Zamanında Perihan Abla, Bizimkiler, Uzaylı Zekiye gibi yapımlarıyla Türk halkının beğenisini kazanmayı bilen TRT, yakın zamana kadar bu başarısını bir tek Yedi Numara dizisiyle yakalamıştı. 2000'li yıllarda ekranlara gelen Yedi Numara, her ne kadar bir kesim için hala unutulmayan bir dizi olsa da; yayınlandığı dönemde ağalı, aşiretli, bol entrikalı dizilere merak salmış kesimin ilgisini çekememişti. Günümüzde hala bu tip diziler ekranlarda ağırlık teşkil etse de; içinde entrika olmayan, kimin kiminle ilişkisi olduğu bilinmeyen konuları işlemeyen ve seyirciye tamamen bizden insanların anlatıldığı dizilerin de özlendiği TRT dizileriyle birlikte gün yüzüne çıkmış oldu.

TRT'nin bu tarzda seyirciye sunduğu son dizisi Birol Güven imzası taşıyan Seksenler dizisi oldu. 80'li yıllar hızla globalleşen dünyamızda ufak şeylerden mutlu olunan, insanların bugünki gibi birbirlerinden uzaklaşmadıkları ve birbirlerine destek oldukları son dönemdi belki de. 80'li yılların ortasında doğmuş ve ancak 80'li yılların sonlarını hatırlayan biri olsam da, 80'li yılları bana anlatılanlarla adeta yaşamış gibi hissediyorum. İşte bu yüzden 80'li yılları anlatacak olan dizinin tanıtım videoları ekranda dönmeye başladığında heyecanlanmıştım. Kadrosunda Rasim Öztekin, Özlem Türkad, ve tabi ki Şoray Uzun, Serhat Kılıç, Yasemin Çonka, İlker Ayrık gibi isimlerin olduğunu görmek diziyle ilgili beklentilerimi oldukça yükseltmişti. İlk bölümü ekrana geldiğinde çoğu hayatımızdan çıkan ve bir kısmı da çıkmaya yüz tutmuş nesneleri görmek keyif vermişti. Soba üzerinde kestane pişirmek, merdaneli çamaşır makinesinde çamaşırları sıktırmak, televizyon karşısında konu komşu toplanıp çıt çıkarmadan bir diziyi takip etmek...Unutulmaya yüz tutmuş bunlar gibi bir çok olayı göstermeleri ile dizi ekibi daha ilk bölümden hanesine altın bir puan eklemiş oldu. İlk bir kaç bölümden sonra dizinin daha da açıldığını söylemek gerekir. Birol Güven dizilerinden alışık olduğumuz iki sahneden birine gülme efekti kullanılmasının azaltılmış olması zaten yeterince komik olan dizide gereksiz bir objenin ortadan kaldırılması gibi oldu ve iyi de oldu denebilir. Dizi ilerledikçe kendi içinden baskın karakterler de çıkarmaya başladı.

 

İlk olarak Pastaneci Sami karakterine can veren Berat Yenilmez'den bahsetmek gerekir. Mahallenin Trakyalı esnafı olan Sami, her başı sıkışanın koştuğu, içi sevgi dolu ancak her an parlamaya hazır biridir. Serhat Kılıç'ın canlandırdığı Ergun ise mahallenin kasetçisidir. "Ergun Plak'ta bulunmayan şarkı henüz bestelenmemiştir." diyerek bizleri güldüren Ergun, ne iş olsa yaparım diyen, kısa yoldan köşeyi dönmeyi amaçlayan, ancak buna rağmen mahalle kültürünü de sonuna kadar yaşatmayı bilen biridir. Almancı Şahin, diziye evin annesi Rukiye'nin (Özlem Türkad) Almanya'da yaşayan ağabeyinin oğlu rolünde konuk oyuncu olarak katılmıştı. Ancak Ceyhun Fersoy'un farklı bir karakter yaratması Almancı Şahin'i dizinin en sevilen karakterlerinden biri haline getirdi. Bu başarısı da çok geçmeden Almancı Şahin'in asıl kadroya dahil edilmesine olanak sağladı. Şoray Uzun'un canlandırdığı Ahmet karakteri, dizinin odak noktası durumunda. Dizinin senaryosu, günümüzdeki Ahmet'in 80'li yılları anımsaması üzerine kurulu. Şoray Uzun, Kaygısızlar ve Baskül Ailesi dizilerinden sonra ekranlarda çok fazla gözükmemişti. Dizi sektörü için ve özellikle komedi unsurları içeren diziler için iyi bir ışığı olduğunu düşündüğüm Şoray Uzun'un uzunca bir süredir neden dizilerde rol almadığını düşündüğüm günlerde kendisini Seksenler dizisinde görecek olmam sevindirmişti beni. Şoray Uzun kartını iyi oynayan Birol Güven'i bu noktada tebrik ederim. Ancak bu zamana kadar çekilen bölümlerde Şoray Uzun'un nedense bir tutukluk gösterdiğini de belirtmek gerekir. Kendisine yazılan rolün gereği midir bilinmez ancak Şoray Uzun da şu ana kadar gösterdiği performanstan çok daha fazlası olduğunu düşünmekteyim. Yine de diziye uyumlu bir oyunculuk sergilemekte kendisi.

Her bir oyuncudan tek tek bahsetmeye ne yazı yeter, ne de vakit. Sonuç olarak her bir oyuncu abartı oyunculuktan uzak, özlenen mahalle insanı karakterlerini başarılı bir şekilde sergilemekteler. Dizinin başarılı olmasında en büyük payı karakterlerin sade oyunculuklarına vermek gerekir. Malumunuz sağ-sol kavgalarının her gün onlarca insanın canının yaktığı bir dönemin de taraf tutmadan ve dizinin odağına sağ-sol olaylarını yerleştirmeden anlatılması diziye artı katan etkenlerden biri.

Önümüzdeki hafta 13.bölümü yayınlanacak olan Seksenler dizisi, sezonun en dikkat çekici yapımlarından biri. Elinde 80'li yıllar gibi oldukça değerli malzemesi bulunan dizi ekibinin bu malzemeyi hiç bozmadan bu şekilde devam etmelerini dilerim. Unuttuğumuz değerleri, mahalle kültürünü gösterme fırsatı verdikleri için de teşekkürü borç bilirim.

Herkesin kendinden bir şeyler bulacağını düşündüğüm Seksenler dizisi, Salı akşamları TRT ekranlarında. İzlemek isteyenlere duyrulur.

 
Toplam blog
: 92
: 2632
Kayıt tarihi
: 28.01.09
 
 

Parliament Sinema Klübü'nde yayınlanan filmleri izlemek için çocuk halimle uykudan feragat ettiği..