Selde boğulan kazazedenin cüzdanının çalınışını izlemek

Bir tarafta insanları kurtarmaya çalışan helikopter gürültüsü.

Bu cümleyi kafanızda oluşturduğunuz üçgenin bir köşesine koyun. Helikopter gürültüsüne, kurtarılmayı bekleyenlerin çığlıkları karışıyor. Balık adamların çıkardığı kazazede cesetleri, minibüsün üzerinde sahibini arayan şaşkın bir köpek, çeperlere vuran çamur dalgaları, can pazarı…

Bir tarafta siyasilerin sel üzerine konuşmaları…

Hani kafanızda üçgen oluşturmuştunuz ya, bunu diğer köşesine koyun. Bu tarafta, haklı çıkabilmek uğruna yıllardır olmadık nedenlerle ertelenen önlemlerin neden olduğu sel felaketi ve ölüm üzerinden yapılan ucuz değerlendirmeler. Kazazedeleri suçlamalar, üçgenin birinci köşesindeki çığlıkları bastırma çabaları, vesaireler.

Diğer tarafta bir adam, sel suları içerisinden bahtına çıkaracak ganimeti arsızca arıyor.

Bunu da üçgenin son köşesine yerleştirin. O adam, kameralara sırıtarak, oruç tutmadıkları için Allahın cezalandırdığını söylediği insanlardan düşen cüzdanların içinde para arıyor. Yanında bir kadın, gönderilen nimete göz dikmiş, adamla yarışta.

Hepsi aynı anda oluyor. Tüm yaşananlar bir görüntüde birleşiyor. Aynı fotoğraf karesinde… Aynı ekranda, “az sonra” nidalarıyla gelecek olan günleri, mesela yağmalanacak evlerinizi izler gibi…

Seyrediyorsunuz.

Şey ediyorsunuz.