Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '07

 
Kategori
Felsefe
 

Sembolizma

Sembolizma
 

Sembolizma, evrensel bilgi ve hakikatlerin basit ve sade öğelere indirgenerek ifade edilmesidir. Semboller, her seviyeye, her mizaca bir düşünme hakkı tanımaktadır. Sembolizma sayesinde, düşünme hürriyeti sağlanabilmekte ve bu suretle de bütün düşünce ve inançlara bir arada yaşama imkânı sağlanmaktadır.

Sembol, kimi sözlüklerde “Daha soyut bir şeyi anlatmaya yarayan daha somut şey” olarak tanımlanır. Bir sembol, anlatmak istediği şeyi en kesin, en belirli, en sade, en doğal şekilde ifade eden işarettir. Sembol sözcüğünün kökeni, eski Mısır dilindeki symbolon sözcüğünün Grekçe’ye geçmiş hali olan symballein fiilidir, “birlikte tartışmak, birlikte birleştirmek, bir arada toparlayıp bağlamak” anlamlarına gelir. Sembolizm, kristalize bir bilgi sunmamaktadır; bir kişisel kendi kendini yaratma aletidir. Sembollerdeki anlamı düşünürken, bize düşen zamana göre kurgulanmış mesajlarda öze ulaşmaktır.

Hermes "Tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirmek için aşağıdaki olan yukarıdakine eşittir ve yukarıda olan aşağıda olana eşittir" (Bir olan şeyin gizemini bulmak için) derken iyi ve kötünü aslında aynı olgunun sıcak ve soğuktaki dereceleri olması gibi mikro makro kozmosun birliği gibi, içimize seyahati ve kendini bilip bulmak gibi zıtlıkların bir bütün olduğunu belirtmektedir.

Semboller aracılığıyla yapılan öğretim ve bunlara yüklenen anlamların, kişilerin düşünsel derinlikleri ile orantılı olarak, onların şuur altlarında oluşmasını beklenir. Burada sözü edilen şuurun, on binlerce yıldır nesillerden nesillere aktarılarak neredeyse ölümsüzlük kazanmış olan, Kolektif İnsanlık Şuuru olduğunu fark ettiğimiz zaman insanın evrimsel yürüyüşünde olduğu gibi “bir varış değil de tümüyle bir gidiş, bir yol olduğunun” ayırdına varabiliriz. "Işık taşıyan eller değişir, taşıdıkları ışık ise ölümsüzdür." özdeyişi ile vurgulandığı gibi gelişimin ve bunun doğal sonucu olarak da değişimin sonsuza dek devam edeceği yadsınamaz bir gerçektir.

Sembollerle eğitim bireyin bakış açısını değiştirir. Hermes'in de vurguladığı gibi “İç ile dış, küçük ile büyük birbirinin aynı olduğuna göre, doğanın gözlerini çözerek saltık gerçeği öğrenmeden evvel, kendi küçük evrenimize dönüp, öz varlığımızın gizlerini öğrenme gereksinimini duyuyoruz.” Bu özdeyiş açısından olaya baktığımızda; sembolizmada önce bilinenden yola çıkalım ki, bilinmeyene ulaşmada daha güvenli ve hızlı yol alabilelim...

Simyacıların en büyük sırrı, madenlerin altına dönüştürülmesi ile ilgilidir. Geçmekte olduğumuz dünya sahnesindeki görevimizin, kötü, yani adi metalleri (hata ve kusurlarımızı) saf altına (üstün niteliklere) dönüştürmek olduğunu anlaşılmaktadır.

Sembollerin amacı, bilinç altını etkilemektir. Sembollerin etkisi daha kalıcı olur ve hiçbir surette akıldan ve gönülden silinmez. Sembolizmanın anlaşılabilmesi için hem akıl hem de gönül ile bakılması gerekmektedir.

Sembollerle öğrenimin nedeni de , herkesin bu sembollerde ifade edilenleri , yaşam ve eğitim düzeyi ile , inanç tarzına göre yorumlamasıdır, başka bir değişle her birey burada kendi kaşığı , kepçesi veya kazanı kadar alır ve istifade eder. Mevlana’nın dediği gibi “Herkes kendi penceresinin büyüklüğünce alacaktır”.

Birey, varlık olmakla kalmayıp, özünü keşfetmek için çalışmalıdır. Semboller vasıtasıyla özgürleşmiş, özgün insanlar eyleme geçtiğinde kendinin farkına varır, kendini bilir. Semboller, duygularla algılanamayan bir nesneyi belirten somut nesne veya işarettir, semboller düşünmeyi doğurur. Semboller doğrudan insan ruhuna hitap eder. Dileyelim ki, her birey olmayı başarabilen insan kendini yaratsın, özünü elde etsin. Şekille, kap ile zaman kaybetmesin.

Semboller, kimseye nasıl düşünmesi gerektiğini dikte ettirmez; sadece kendince anlatır ve örnekler, kişi alabildiği kadarını alır. Başkaları tarafından pencerenin genişletilmeye çalışılması veya penceresi genişmiş gibi gösterilmesi nafiledir. Sembollerin gizemini, içeriklerini anlamak, bunlardan kendi adımıza bir anlam çıkarabilmek ve anladıklarımıza göre davranışlarımızı düzenlemek, bizlere bırakılmıştır.

Aslında ezoterik felsefenin derinlerine indiğimizde varoluşta görülen her şeyin bir sembolden ibaret görüldüğünü anlarız. Yeryüzü dahi bir semboldür. Ezoterik felsefe der ki, siz içte yatanı bilirseniz, dışta olanın paralelliklerini de bulursunuz. Çünkü dışta yatan sonuçtur, sebep değildir; hakiki sebepler içtedir. Evet ! “Aşağıda ne varsa, yukarıdaki gibidir”.

Semboller zekayı esaretten kurtarır.

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..