Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Sen dikme

Sen dikme
 

İşte eseri..


Aman ne piknikti.. köfteler, sucuklar, mangallar, ve müskiratın her rengi..
Tabi dostlarla...

Tamam tamam götürdün… geri alacak halimiz yok..
"Hele bir de gördüklerini anlat” derler ya…
Keşke görmeseydim… çok kızgınım gördüğüme…
Onun için lafa, çevre düzenlemesi yapmadan bodoslamadan dalacağım….

Son günlerde çocukçuydu, bebekçiydi, işkenceciydi…üzmez di üzerdi...
Ya da soydum ama…., ..götürdüm ama… üzmeden şaaptım ama…
Bir de bana sor niye götürdüm, nasıl ruh sağlığını bozmadan nasıl şaap…
Kabilinden türeyenleri çok oldu, ama ağaçlarla ilgileneni de ilk defa gördük…
Ve doğal olarak da kıllandık tabii…
Uyarmak görevimiz…kendimiz için değil…maksat kamu yararı…
Yoksa kolaylıkla raporlamaya hazır olanlar var... ruh sağlığımızın asla bozulmayacağını..

Sen dikme… kim dikerse diksin, ama sen dikme...
Senin diktiklerin, sana benziyor…
Doğanın dengesini bozmaya hakkın yok.
Her şeyin bir yaradılış doğallığı var.
Bunu değiştirmeye kalkma.
Diğer türlerden de örneğimiz var diyebilmek için gariban ağaçları kendine benzetme.

İnce sanatın.! hakkında savunma yapmak zorunda değilsin...
Bu durum seninle “diğerleri!” arasında olan bir şey.
Gerekiyorsa mutlu olduğunuzu falan söyle, savunma niyetine…
Hatta kamu hizmeti görüyorum de…bunca yıllık “tosun”a çağ atlattım de..
Söyle söyleyebildiğin kadar… benden daha fazla laf bekleme…
Şimdi burada daha fazla saysam hooop! ne oluyor avukatı mısın..
Yoksa kelek bi durum mu var? Derler ona göre….
Uzatmadan traşlıyayım, ne yaparsan yap ama söylem düzeyinde kalsın sanatın…
Böyle eyleme döküp düşünce suçu modunu öteleme…
Ağaçların genetiğiyle, DNA sıyla oynama..

Sana ne! diğer türlerin de böyle tercihlerinin olabileceğini kanıtlamaya kalkmak.
Evrim yolunu şaşırdı da sen mi bulduracan...
Kim bilir hangi denemelerden sonra bu eserini peydahladın.
Umarım bilim literatüründe sana yer verirler de bu tür evrimin kanıtı olarak botanikteki “şey!” tahtına oturursun.
Yaww her yere imzanı atmak ya da kartvizitini bırakmak zorunda mısın?

Öbürleri nasıl olsa seni... ya da sen onları bulursun…
Evet tamam anlıyorum.
Eski devirlerin ağır abilerinden bir büyüğümüz “insan arkasında! Diğerlerinin takip edeceği izler bırakmalı” demiş ama böyle durumlar için değil…
Sen yanlış anlamışsın, bu abimizin, senin sanatınla hiç ilgisi yok.

Bu yetenek sende doğal olarak var…
“İşinin” sanat boyutu, felsefesi ve de bilmem neyi olduğunu vurgulamaya kalkma…
"İşine” sessizce devam et… unutma ki nasıl olsa bulurlar seni, seninkiler…

Korkarım bir gün botaniğe merak salar “hıyar” yetiştirme denemelerine girersin, kartvizit niyetine kullanacam diye... durum iyice kelekleşir ona göre….
Düşünsene manav tezgahlarında “halka” şeklinde hıyarlar…
Kim bilir gerçek ”hıyarlar” ne biçim madara olurlar bu yeni türe, karizmaları çizildiği için..
Yoksa olayın içeriğine, felsefesine bir diyecekleri olmaz sanırım…

Ülen iyi ki mimar falan değilsin..
Bir de bakıyorsun şehrin gökdelenleri “o biçim”…
Milletinki göğü deler.. bizimkisi ise… ohoooo…
Hele hele bir de boğaz köprüsünü tasarladığını düşünsene…
As bakalım ayaklara asabilirsen… yusyuvarlak köprüyü...
Hoş sen ayaklarını da malüm şekilde yaparsın ya neyse…
Boğazımın köprüsü mü? Yoksa ateş çemberi mi? belli değil…
Gelde anlat Avrupa Birliğine, bu köprüden nasıl geçileceğini...

Ya bir de BTC petrol boru hattına bulaşmaya kalksaydın...
Halka şeklinde tasarlamaya kalkacağın hattın maliyeti ne olurdu?…
Bir de maksat UFO’lara reklam olsun kabilinden, uzaydan da görünsün diye tutturursan…
Ohoooo dön baba dön iş kilometrelerce uzar…ne malzeme yeter.. ne de onu dolduracak petrol…

Yaww iyi ki tarihte yaşamamışsın…
Ya bir de Çin seddinin mimarı olsaydın…
Vay insanlığın başına gelenler…
Korkarım en büyük paralel olan ekvatoru bile benzetmeye bir şeylere...
Hem de, …hadi ya.. ne paraleli..düpedüz halka, çember, tekerlek gibi iddialarla yorumlayıp uzaylıların dünyamıza “sarkmasına “ bile neden olurdun...

Yahu bela mısın nesin...
İyi ki yazarlığa soyunmamışsın…
Yoksa bütün mavallar “şey” üzerine olurdu...
Ama açık söyleyeyim eserin beni korkuttu…
Nasıl başardın… başka işin gücün de mi kalmadı..

Neyse beni daha çok söyletme.
Özgün mözgün bi halt etmişsin orada kalsın…
Senin tüm “somut!” iddialarına karşın biz onu “soyut!” diye yorumlayıp, işin içinden çıkar vaziyeti kurtarırız.

Seni uyarıyorum...
Herkes “diksin!” ama sakın sen “dikme!”..
Sen sadece “dikili!” olanlarla idare et…
Sanatın kendine kalsın..
Aham da eserini bloga resim olarak koyuyom…
Yetmiş milyonluk Türkiye…! kartvizitini görsün…
Bakalım üzmez mi yoksa sen mi daha ünlü olacan… pikniğimi de şey ettin…

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..