Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '12

 
Kategori
Şiir
 

Sen farkında mısın?

Sen farkında mısın?
 

fark etmeli insan


Bu şiiri ilk okuduğum zaman, bittikten sonra 5-10 dakika düşünceye dalmışım. Tek başıma bir sinema salonunda film izlemek gibiydi. Film “Nashville” gibi bir şeydi sanki. O yoğun transandantal meditasyon sırasında kadrajdan kimler geçmedi ki: Tanrı hayvanları bile dişi ve erkek diye ikiye ayırarak yaratmasına ve her birine kendi cinsine özgü davranışlar kodlamasına rağmen karşısındaki insanı bir türlü olduğu gibi kabullenemeyen, onlara sürekli kendi beğendikleri yüzleri çizmeye çalışan ve sürekli onları değiştirerek kendine benzetme sancısı çeken beyhude insanlar, hayatta her şeyi erteleyenler, mutluluğu karşı kıyıda arayan; ama nedense karşıya geçmek için hiç durmayacak o suyun durmasını bekleyenler, koşulsuzca kabul eden, itaat eden, sormayan, anlamayanlar, yalancılar, savurganlar, hiçbir şeyin değerini bilememesine rağmen İstiklal Caddesi'nde yere düşen madeni paranın sesini Bolu'da İzzet Baysal Caddesi'nde duymayı iyi bilenler, sevmeyi bir türlü beceremeyenler, dünyaya kuşkularından ve sönmüş sigara izmaritlerinden başka hiçbir şey bırakamayacak olanlar, doğduğu anda tarihin çöp sepetine gidenler, daha buraya yazamadığım kimler, kimler…

Çok sevdiğim Truffaut bile bu kadar güzel film yapamamıştı. 5-10 dakika dediğim zaman bittiğinde, yani sinema salonundan çıktığımda eski ben olmadığımı, eski hayatımdan birçok şeyi o salonda bıraktığımı fark ettim. Hissettiğim hafifliğin nedenini bulmuştum. O gün içimde yaşayan onlarca farklı adamı besleyen ağır şizofrenimden kurtulduğum gündü. Meğer, kendi kendimin en büyük ontolojik günah çıkarma ayinindeymişim. Ya da günah mı çıkardım, yoksa insanlığın asırlar boyu süregelen pandomimine mi dublaj yaptım onu da bilmiyorum. 10 yıldır üzerimde biriktirdiğim tonlarca ağırlıktan kurtulmanın ödülü olarak “Tabula Rasa” sertifikası almıştım sanki. O gün bugündür o sertifikama gözüm gibi bakarım. Çünkü benim nobelimdir. Bu şiirdeki her bir kelime, kayan bir yıldız gibidir. Yakalaması çok ama çok zordur; ancak yakalayabildiklerin için sana dileklerini cevaplama garantisi verir. Can Yücel öyle bir hazine gizlemiş ki bu dizelere, bin hayat yaşasan yine de bitiremezsin...

FARK ETMELİ İNSAN

Farkında olmalı insan...
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
Ölürken de aynı avuçların 'Her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli
Sonra... Azrailin her an sürpriz yapabileceğini,
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
Ve ölmeden evvel ölebilmeli.

Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte
Ama kendisinin güzel hazırlanmış, mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
Eşref-i mahlûkat olduğunu fark etmeli.
Ve ona göre yaşamalı.

Gülün hemen dibindeki dikeni,
Dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde,
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine 'Seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini,
Ama arka sokaktaki komşusunun
O beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
Fark etmeli!
Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür..

 
Toplam blog
: 16
: 4272
Kayıt tarihi
: 16.09.08
 
 

Fotoğraf makinesiyle, gazetelerle, dergilerle içiçe yaşıyorum. Takım elbise ve kravatlı camiadanı..