Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '13

 
Kategori
Kitap
 

Şiirevim'den-1 : "Şairin parmak izi"

Şiirevim'den-1 : "Şairin parmak izi"
 

“ŞAİRİN PARMAK İZİ”

Oğuz TÜMBAŞ

Şiirevi’mde ne çok şiir kitabı birikti… Şiirler, şiir kitapları, şairler ne  denli çok olursa, ben de çoğalıyorum, kıvanç duyuyorum. Satın aldıklarımı, imzayla gelenleri kitaplığımın raflarında özenle koruyorum, dokunuyorum, söyleşiyorum onlarla. Özellikle güz, kış ya da  ilkyaz zamanlarında sabah kalktığımda birkaç dize okuyorum, güne merhaba diyorum rastgele raftan çektiklerimden.

Şair sözleri, dizeleri, şiirleri farklı elbet. Yürekleri, tutkuları, sevgileri, aşkları, sevdaları, hüzünleri, umutları da… Bu yüzden benim de yüreğim ısınır bu kitaplara dokunurken…

Gönlüm raflarımı renklendiren, şenelten, ısıtan şiir kitapları üzerine yazmak, dostlarımla paylaşmaktan yana. Ne yazık ki sıklıkla yapamadığım için, bir eksiklik duyuyorum içimde. Önümüz güz, ardından kış,  sonrası ilk yaz... Demek ki daha çok yazacağım, daha çok şiirleri, şiir kitaplarını ağırlayacağım “şiirevi”mde.

Bu kez Rıza Aslan’ın “Şairin Parmak İzi” adlı kitabından söz edeceğim. 

Aslında “şiirevi” sözünü Rıza Aslan’dan, onun son yayımlanan Şairin Parmak İzi  adlı kitabına yazdığı önsöz’den aldım. “Bir imece idi düşüncem. Çoğu şairin içtenlikleri, duyarlı davranışlarıyla ‘şiir evi’ oluşmaya başladı. Sıcak, sıcacık bir yuvaydı bu, içimizi ısıtan şiir’di. Samimiyetti, en önemlisi ‘arınmışlık’tı.” Onun derdi “şiir artık okunmuyor, şiir kitapları satmıyor, şiir artık anlaşılmıyor” saplantısını yıkmak. İşte Rıza Aslan da şiirevi’ni genç, yaşlı 47 şairin sözleri, sesleri, şiirleriyle donatmış  “Şairin Parmak İzi”nde. (*)

Rıza Aslan 1952 Kütahya doğumlu. Diyarbakır’da, İzmir’in Çiğli ilçesinde ve Uşak’ta öğretmenlik yapmış. 2003 yılında da bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak emekli olmuş. Bugüne dek şiir, inceleme, derleme, roman, üniversiteye hazırlık dallarında  7 kitabı yayımlanmış Rıza Aslan’ın. “Şairin Parmak İzi” onun 8. Kitabı.

Bu tür çalışmalar aslında şiire heves edenler, şiir yazanlar, şiirde emekleyenler için yararlı bir çalışma.Rıza Aslan’ın da dediği gibi “şiir yazanlar bu sorumlulukla bir daha kendilerine bakarlar. Okunmayan, anlaşılmayan şiirler diye adlandırılan bazı şiirler de gerçek değerlerine kavuşmuş olur.”

Her şairin şiirini oluştururken yararlandığı  görüntüler, olaylar, anlar, anılar, esinlenmeler, etkilenmeler vardır.“Neden yazıyorum?” diye kendine sorduğu zamanlar olur arada. Biçim, biçem, dil kaygılarını duyumsar.Altyapısını hazırlamak için dertlenir.

Rıza Aslan da tanıdığı, sevdiği, dostluk ettiği ülkemizin değişik kentlerinde oturan tanınmış, tanınmamış 47 şaire  bu bağlamda sorular göndermiş.

“Şairlerin şiirlerini oluştururken neler düşündüklerini, yazma nedenlerini, esinlenme, biçim, biçem, altyapı, tasarı, şiir dili, diziliş vb. açılardan attıkları adımları içeren”bu derlemesini şiir okurunun beğenisine sunmuş. “Şiir evi’ne hoş geldiniz… Bu ev tüm dünyada akıntıya kürek çekenlerin evi, bu ev direnişin evi, bu ev arınmışlığın evi…”

İlk sırada şiir çıtasını yükseklere taşıyan, “gün yirmi dört saat şiir düşünen, şiire çalışan 1934 doğumlu Mehmet Sadık Kırımlı var. “Bu çıktığım yolculuğa serseri bir yolculuk da diyebilirsiniz. Çünkü, başı-sonu olmayan patikadan farkı yoktur yürüdüğüm yolun. Ne bulacağımı pek bilemesem de tırmanırım o yokuşu…” Yazının bitiminde Zakkum adlı güzel bir şiirini de paylaşmış sevgili Kırımlı: 

Zakkum:ölümün işareti sayılır mı bilmem doğduğumdan beri arıyorum beyazın oturduğu evi…

Şiir Evi’ne konuk olan ikinci şair gene İzmir’den; M.Mazhar Alphan (1941). “Öncelikle şiir yazmaya beni, esin dediğimiz dürtüler harekete geçirir.” diye başlıyor Alphan yazısına. Şiirin sözcükler, sözcüklerin yer aldığı eklerle yazılır diye sürdürüyor. Yan anlamlarıyla imge’ye olan ilgisini, sevgisini duyumsatıyor. Kurgusuyla, amacıyla oluşturduğu şiir çalışmasını örnekliyor.

Üçüncü sırada ben varım. Eyvah! Yaşım bunca oldu mu? “Yaşlılar” sınıfına demek ben de girmişim diye paniğe kapılmadım dersem, eksik kalır sözüm! Hadi canım diyorum teselli edercesine kendimi; şairin yaşı olur mu ? Şair her zaman genç, devingen, yaratıcı, dirençli, umutlu, imgeleminin peşinde…

Kitaptaki şair dostların yazılarına bakıyorum, kaç sayfa yazdıklarını hesaplıyorum. Burada da eyvah diyorum kendime. Tam 10 sayfa tutmuş yazım ve örneklediğim şiir… En kalabalık sözü ben etmişim meğer! Yaş/landıça çenem mi düşmüş yoksa deyip sorguluyorum kendimi…

Yazımın başlığını sevdiğim, değer verdiğim, kentlim Ülkü Tamer’den alıntılamışım: “Uykusuzluğun haritasıdır şiir…” Şiir üzerine yazılmışlardan, söylenmişlerden farklı şeyler değil benim de söylediklerim.Şiir üzerine nice söylesek, nice yazsak bitmez ki derdimiz.“İyi ki yazıyoruz, üretiyoruz, sunuyoruz, paylaşıyoruz şiiri…Şiirdeki sesi, sevgiyi, barışı, kardeşlik duygularını, toplumsal devinimi… O zaman yaşasın şiir!”

Yaşıtım, şiirine, romancılığına, eğitimciliğine, dostluğuna şapka çıkardığım Hidayet Karakuş:“Yine de şairin içinde bulunduğu durum, birikimi, bakış açısı, sezgi gücü, düşlemi, duygu yoğunlukları bir şiirin kanatları olacaktır her zaman.” diyor.

İzmir’den kitaba katkı verenler arasında bildik bir çok ad var. Ahmet Günbaş, Uluer Aydoğdu, Mehmet Sarsmaz… Günbaş şiirleri, deneme yazıları, öykü ve romanları, kişiliği ile de  saygı duyduğum, sevdiğim bir insan. Günbaş’ın şiir üstüne söylediklerinden bir bölümü de şöyle: “Belki de en değişken, en akışkan türdür şiir. Son noktayı koyduğunuzu sandığınızda elinizden kayıverir birden. Zihinsel yoğunlaşma alttan alta devam eder. Bilmem kaçıncı hali, kaçıncı aşamasından sonradır ki iler tutar bir şeye benzer yazdıklarınız.”

Veysel Çolak Atölyesi’nden tanıdığım şairlerden Hülya Deniz Ünal, Metin Soydeveli, Fatma Aras, Nesrin Z. İnankul, Dizdar Karaduman, Neslihan Perşembe, İlker İşgören, Aslıhan Tüylüoğlu da şiir için diyeceklerini bu kitapta paylaşmışlar.

Sayfalar arasında gezindikçe bildik nice şair adına, ustaya rastlıyoruz. Gültekin  Emre, Abdülkadir Budak, Hüseyin Alemdar, Gazanfer Eryüksel, Tarık Günersel, Metin Cengiz, Ramazan Teknikel,Bülent Güldal, Gökben Derviş, Selami Karabulut, Mustafa Ergin Kılıç, Betül Tarıman da şiir evinin dostluğuna, sıcaklığına, havasına katılanlardan.

Abdülkadir Budak  “şiir belli bir tecrübeyle yazılır, ama…” diye başladığı yazısını “Şiirinin altından şair çıkanları daha bir önemsedim. İmzası kaldırılsa bile ‘bu şiir şu şairin’ denilebilmesi; bunu dedirtebilmek…” diyerek bir gerçeğe parmak basıyor. Ramazan Teknikel “hep az şiirden yana” olanlardan. “…bana asıl şiir, has şiir, büyük şiir bu tek dizesine dahi dokunulmadan yazılan şiirlermiş gibi gelir hep.”

Aslında altı çizilen çok yazı var. Kitapta yer alan şairler kendi algıları, sezgileri, bakış açılarıyla şiir için “neler düşündüklerini, yazma nedenlerini, esinlenme, biçim, biçem, altyapı, tasarı, şiir dili, diliş vb. açılardan” anlatmışlar. 

Kuşkusuz yukarda adlarını andıklarımın yanında Aydın Kulak, Yavuz Özdem, Sadık Yaşar, İlhan Kemal, İlkay Coşkun, Özlem Tezcan Dertsiz, Yusuf Bal, Volkan Hacıoğlu, Hüseyin Korkmaz, Onur Sakarya, Taner Cindoruk, Gonca Özmen, Cihan Baskın, Ertan Yılmaz, Barış Keçeli, Müslüm Çizmeci, Oktay Yılmaz, Eşref Yener de içlerinden geçeni söylemişler.

Seçkide, şiir Evi’nde yer alan şairlerin en genci 1996 doğumlu Cihan Barış Budak“Bir şiir, hissedilen yürekten baskın geldiği durumda yazılır…” diye özetliyor düşüncesini.

 

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..