- Kategori
- Deneme
Şiirim geldi!..
Ödüllü ve diplomasız mimar Nail Çakırhan'a ödül kazandıran yapıtı,
Şiir hayatta önemli bulduğum sanatsal faaliyetlerin en değerlilerindendir. Bu konuda kendime göre bir seçiciliğim tabi ki var. Şair ne düşünür yazdığı şiir için bilemem ama ben hemen benimseyiverir, yüreğime dokunan şiirleri benimmiş gibi okurum böyle bir yeteneği kendisine emanet eden yüce emanetçinin de mutlaka bu nedenle kendisini görevlendirmiş olabileceği düşüncesinden yola çıkarak, Dünyaya her birimiz bir görev için geldiğimize göre!.. Bu yazımı şairlerime ayırdım ve Çokca düşündüm kimi seçmeliyim, kimi selamlamalıyım diye meğer ne kadar zenginmişim, birbirinden değerli şairlerimin varlığından, ancak burada sadece bir kaçını anmak istedim, yaşayanlara saygıyla, sonsuz teşekkürle ve aramızdan ayrılanları rahmetle anarak selamladım.
Nazım’dan Nail Çakırhan’a...
“Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....”
Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey vardır,
kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin.
Bu yüzden birileri ısınıp dururken dinmez üşümelerin.
Hayat karşına nasıl çıkarsa çıksın,
seni ne kadar yıpratırsa yıpratsın sakın vazgeçme.
Ve unutma;
Eğer hayallerin olmazsa bir gün başkasının hayali olamazsın!
Her şey; bir sokak çocuğunun elini cebine sokabildiği kadar boş.
Öznesi olmayan cümleler gibi değersiz.
Ve senin "Naber" soruna, "İyilik" dediğim kadar yalan... Yılmaz Odabaşı
‘Yıllardır herkesin bu garip ülkede
Sanki kadermiş gibi çektiği;
Yanlış iliklenmiş gömlekte
Bir düğmeyle iliğin gülünç çaresizliği.’
‘Rüzgârlarla aşındı
Yıllar yılı bedenim.
Çağıdır şimdi kurgusal
Bütün kötülüklerin.
Kıyamet çoktan koptu
Haberiniz yok.
Siz hala güneşin
Her sabah doğuşuna güvenin,
‘Ben artık mümkünü yok ölürüm;
Tabutum bile olmaz taşınacak,
Bir çil horozun sesine gömülürüm.’ Metin Altıok(Sivas acısını önceden hissetmiş olmalı)
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan (Muzaffer Tayyip Uslu)
Hülasa
Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösömü bakkal
Borcuma mahsuben...
Ya aşklarım
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne
Hulasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim Rüştü Onur
NASILSAN ÖYLE GEL
Bir eli semadan nuru topluyor
Bir eli topraktan narı topluyor
Kelâmında “ne olursan gel” diyor
Umutsuzluk kapısı değildir diye
Çok şiir nakışlı sözümle geldim
Gamsız gasevetsiz özümle geldim
Ayaklarım çöktü dizimle geldim
Umutsuzluk kapısı değildir diye
Çok günah işledim tövbelerim var
Çok tarla işledim öbelerim var
Burcu burcu açmış segilerim var
Umutsuzluk kapısı değildir diye
Testine annemin sütünü koydum
Süzülmüş sözlerin setini koydum
Eşiğine yüzümün izini koydum
Umutsuzluk kapısı değildir diye
Muzaffer Özdemir