Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '12

 
Kategori
Siyaset
 

Silivri, günümüzün Bekirağa bölüğü mü?

Silivri, günümüzün Bekirağa bölüğü mü?
 

Silivri, günümüzün Bekirağa bölüğü mü?


Sayın Devlet Bahçeli'nin konuşması bize bu mukayeseyi yapma lüzumunu hissettirdi. Sayın Bahçeli: “Bugün geldiğimiz aşamada, Silivri’nin mütareke yıllarındaki Bekir Ağa Bölüğünden, hukuku iğfal eden yüzsüzlerin de Binbaşı Bekir’den hiçbir farkı kalmamıştır. Bundan sonra tek eksik vardır, o da yeni bir Malta sürgünü için kolların sıvanmasıdır.” diyor.

Okumayı sevmeyen sevgili insanlarımızın bir çoğunun Bekirağa bölüğünden ve onun devamı olan Malta sürgünlerinden haberi olmayabilir. Aslında tarihte yaşanabilecek en büyük acıların içinde yoğrulmuş olan Türk milleti, İstiklal savaşı sonrası kurduğu cumhuriyet ile bütün o acı geçmişi unutmak istemiş, yepyeni beyaz bir sayfa açmıştır. Bu derin acıları yaşayan insanlarımız unutmayı seçmiştir de, bize bu acıları yaşatan sözde bizden olanların unutmaya niyetleri olmadığı açıktır. Mütareke yıllarında ülkeyi ne yapıp edip İngiliz mandası haline getirmeye çalışan başta padişah olmak üzere insanların üzerine kabus gibi çökmüş bulunan yönetim, Türk halkının canını, kanını vererek kurduğu Cumhuriyet ile beraber tarihin çöplüğüne gönderilmiştir.

Atıldıkları çöplükte her türlü zehirli atıkla beslenen ve 1950 den beri emperyalizmin kucağında semiren zihniyet, tarihin rövanşını almak niyetindedir. Hem de hemen hemen aynı taktiklerle. Bu kadar benzerlik sanırız sayın Bahçelinin konuşmasına kaynak teşkil etmiştir. “Bu darbe Türk Kurtuluş Savaşını çökertememiştir. Bu noktada İngilizler tarihsel yanılgıya düşmüşlerdir. Geri kalmış sömürgelerde toplumun önderlerini saf dışı etmekle sömürgeciler emellerine ulaşabiliyorlardı. Halkları boyunduruk altına alabiliyorlardı. Bu yöntem sömürgeci imparatorluklarda sık sık başarıyla kullanılmıştı. Ne var ki Türk ulusu İngilizlerin Asya ve Afrika’da tanıdıkları sömürge halklarından çok değişikti. Türkler yüzyıllarca bağımsız yaşamışlardı, imparatorluk yönetmişlerdi, üstelik oldukça ileri düzeyde ulus bilincine erişmişlerdi. Bilinçlenmiş bir ulusun içinden 100-150 kişinin yakalanıp sürülmesi, o ulusu boyunduruk altına almaya yetemezdi ve yetmemiştir.”  ( Bilal Şimşir )Bir bakalım ne imiş şu Bekirağa bölüğü.

Sultan Vahdettin, 21 Ocak 1919 günü eniştesi Damat Ferit Paşa aracılığıyla İngiltere Yüksek Komiserliğine bir mesaj iletir. “Kayınbiraderi ( Vahdettin ) suçluları cezalandırmak niyetindedir, yeteri kadar enerjik olmayan şimdiki kabine yerine daha güçlü bir kabine atamayı düşünmektedir. Suçlular, memleketteki en güçlü, en yaygın örgütün üyeleridir; kendilerine karşı ciddi eyleme geçildiğini görürlerse umutsuzluğa kapılabilirler. Padişah, bu yüzden, kendi görüşlerini paylaşanlara karşı bir patlamadan korkmaktadır. Böyle bir patlamada İngiltere’nin tutumunun ne olacağını bilmeyi arzu etmektedir.”

Görüldüğü üzere padişah kendi insanlarını jurnallemekte, İngilizlerden yardım istemektedir. (isterseniz günümüzde İngiltere yerine ABD deyin) Tabi İngilizler derhal cezalandırılacakların listesini yollarlar. İngiltere Savunma Bakanlığı, 3 Ocak 1919'da İstanbul, Bağdat ve Kahire’deki İngiliz Başkumandanlıklarına uzunca bir şifre tel çeker. Cezalandırılmak üzere ilk ismi verilenler Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa ile Yakup Şevki Paşa’dır.

15 Ocak 1919'de yine İngiliz Başkumandanlıklarına şifre telgrafla 9 Türk komutanının adları verilir. Bu Türk komutanlarının adları ve sözüm ona suçları şöyle sıralanmıştır:

Nuri Paşa: Kafkasya’da eski İslam Ordusu komutanı; Azerbaycan‘a asker sokmak, Ermenilere zorbalık etmekten suçludur.

Mürsel Paşa ( General Mürsel Baku ): Kafkasya’da Azerbaycan Kuvvetleri Komutanı. Nuri Paşa’yı desteklemek, Türk Ordusunun geri çekilmesini geciktirmekle suçlanmaktadır.

Şevki Bey ( Yakup Şevki Subaşı Paşa ): Kafkasya’da 9. Ordu Komutanı. Ermenilere, Ukraynalılara zorbalık etmek ve geri çekilmeyi geciktirmekle suçlanmaktadır.
Nihat Paşa ( Anılmış ): Pozantı’da 2. Ordu Komutanı. Mülki makamları ayaklanmaya kışkırtmak, Kilikya’yı boşaltmamakla suçludur.

Ali İhsan Paşa ( Sabis ): Mezopotamya’da 6. Ordu Komutanı. Cerablus’ta İngiliz Komutanına hakaret etmekten ve yağmacılıktan suçludur.

Fahri Paşa ( General Fahrettin Türkan ): Hicaz Ordusu Komutanı. Teslim olmamakla suçlanmaktadır.

Galip Paşa: Yemen 40. Tümen Komutanı. Teslim olmuyor.

İngiliz bile bu kadar kişinin cezalandırılmasını, daha fazla istekte bulunursa padişahın kabul etmeyeceğini düşünmüştür. Oysa tahtının sallandığını gören padişah sırf kendini kurtarmak adına tüm Osmanlıyı satmaktan çekinmeyecektir. Böylece İstanbul’da bir sürek avı başlar. Ne kadar vatansever varsa bir bir tutulup bekirağa bölüğünde zindana atılır. (İsterseniz günümüzdeki Silivri’yi   yerine koyun)
Bu iştah İngilizleri bile şaşırtmıştır. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğinde kara liste hazırlamakla görevli bir şube vardır. Ermeni-Rum Şubesi adını taşır. Türkler aleyhinde ihbarlarda bulunmaları için Ermenilere, Rumlara, hatta İngilizci Türklere yeşil ışık yakılmıştır. Azınlık örgütleri, “Ermeni Patrikhanesi, İngiliz Muhibler Cemiyeti” kara listeler hazırlanmasında İngilizlere yardımcı olurlar. İngilizlere ihbarlar yağar. Bunların büyük çoğunluğu pek saçma sapan şeylerdir ama İngilizlerce resmi işleme konur.

Bekirağa bölüğüne kapatılmayan yönetici kalmamıştır. Hepsi sözüm ona yargılanır ve suçlu bulunur. En büyük suçları ise Türk olmak ve vatanı sevmektir. Ali Kemal ve benzerleri ihbar yapmaktan bitap düşmüşlerdir. Artık hepsi Türklerin tarihten silineceğine kesin gözle bakmaktadır. (Günümüzde çok fazla benzerleri var. İstediklerinizi yerine koyun.) Sonuç olarak İngilizler bile bu insanların asılmalarının hesabını ileriki tarihlerde veremeyeceklerini düşünmüş olmalılar ki bir çoğunu Malta adasına sürgüne gönderdiler. Amaç onların orada kötü yaşam şartları içinde ölmelerini sağlamaktı.

Tutuklama ve sürgünler, Mart 1919'da, Irak cephesinden çekilişi yürütmüş Ali İhsan Sabis Paşa ile başlamış ve Ekim 1920'ye kadar sürmüştür. Seçilen isimler, işgale karşı direnişi organize edilebilecek kadronun ve liderlik potansiyeli gösterebilecek olanların devreden çıkarılmak istendiğini akla getirmektedir.

Ermeni Tehciri ile ilgili konular sürgün cezalarına sonradan monte edilmiştir. Ancak ellerinde rehin misali tuttukları sürgünlerin varlığı, bunlara karşı isnatların dayanaklarının zayıflığı zamanla İngilizlerin siyaseten aleyhine işlemeye başlamış, Mustafa Kemal de konuyu bir koz olarak kullanmaktan geri kalmamıştır. Sürgünlerin sonuncuları 1922 yılı içinde serbest bırakılmışlardır.

Mustafa Kemal, sürgünleri kurtardıktan sonra bir kısmına görevler de vermiştir. Vatanseverlerden kurtulduk diye sevinenlerin günümüzde zombileşmiş kalıntıları Mustafa Kemal’e köşelerinden küfürler yağdırıyorlar. Haklıdırlar da. O, bu ülkenin onlar ve efendileri tarafından satılmasını önlemiştir. Sayın Bahçeli’nin işaret ettiği “Bekirağa bölüğü ve malta sürgünlerinin günümüzdeki Silivri tutuklamalarına çok benzediği açıktır.”

Sevgili halkımıza maçlardan, dizilerden, kadın ve evlenme programlarından, kahvede zaman öldürmekten bir süre ayırıp istiklal savaşımız ve öncesini çok ama çok iyi araştırmalarını öneririz. Zira o zihniyetin tohumları her türlü yalanı nifakı tarihimize sokmaya çalışmaktadırlar.

İzmir 2012

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..