Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şimdi hemen şimdi...

Şimdi hemen şimdi...
 

Bu çok tuhaf... İnsan bazen içinde bulunduğu hali bir türlü tanımlıyamıyor. Biraz keder, biraz gülümseme, biraz kabullenmişlik, biraz isyan, biraz korku, biraz cesaret, biraz karmaşa, biraz meydan okuma, biraz sevgi, biraz nefret... Tam bir karmaşa...

Gün bitti dediğin an, akşamüstü öylece oturuyorken, istemesen de kafanda günü değerlendiriyorken, kararlar almaya çalışıyor ama bu kararların sadece sana bağlı olmadığını biliyorken bu ruh hali gelip ilişiveriyor yanındaki boş koltuğa. Ve sen onu kovamıyorsun, onunla sohbet edemiyorsun dahası onu anlayamıyorsun. O garip ruh hali ve sen öylece oturuyorsunuz. Yüzüne bile bakamıyorsun çünkü tüm o karmaşa içinde çözemiyor,ayırdedemiyorsun görüntüleri. Sanki üzerine yağıyor kendi hayatın ve kendi hayatından korkuyorsun. Aslında bunu korku diye adlandırmak da pek doğru değil. Belki algılayamayacak kadar yorgun ya da bezgin olma durumu belki de çözümleyemeyecek kadar vazgeçmiş olma durumu demek daha doğru.

Böyle zamanlarda çok çok hayatın içinde olmak gerekiyor belki de. Çünkü insan en çok kendi ile başbaşa kaldığı zaman karamsarlığa düşüyor ve korkuya kapılıyor. Kendini istemeden soyutlayıveriyor hayattan. Sadece sen ve sen kalıyorsunuz. Ve o iki kişilik dünya sana hiç de cazip, yaşanmaya değer gelmiyor. O dünya içinde kendi yarattığın karmaşalarla başbaşa kalıyorsun da aklını normal gidiş düzenine bir türlü sokamıyorsun.

İşte bu yüzden insan, kendini bu zamanlarda, diğer insanların içine atmalı. Sokağa çıkmalı mesela. Hiç de aklında olmayan insanlarla rastlaşmalı ve hiç aklında olmayan sohbetlerin içinde yüzmeli herşeyi unutarak. Kendini dünyanın o karmakarışık halinin içine iyice sokmalı. Çünkü dışardan bakıldığında görünen karmaşayı ancak içine girince anlayabileceğini bilmeli.

Ve ben de böyle yapmalıyım şimdi. Bu karmaşık yüzlü ruh halimin yanındaki koltuktan kalkmalı dünyanın, hayatın ve insanların içine dalmalıyım. Kendi karmaşamı dünyanın karmaşası içinde eritmeli ve onunla bir olmalıyım. Kendi başına bir dağ başındaki yalnız gelincik olmaktan çıkıp koca bir gelincik tarlası içinde rüzgarın koynuna bırakmalıyım kendimi. Gözlerimi kendi kırmızıma değil de o koca tarlanın, rüzgar içinde hep birlikte salınıp duran kırmızı dalgasına çevirmeliyim.

Şimdi kendimi yollara vurmalıyım. Yolların bana sunacağı herşeyi kucaklayıp koynuma doldurmalı ve kendimi unutmalıyım. Şimdi o karmaşa yüzlü ruh halimle tokalaşıp vedalaşmalıyım. Şimdi ayakkabılarımı bağlamalı ve yolun güneş altında yanan sıcaklığını duymalıyım ayaklarım altında ve kurtulmalıyım kendi ruhumun yakıcı sıcağından. Şimdi kendimi dünyanın içine atmalıyım. Şimdi hemen şimdi...

RESİM: Vladimir Golub
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..