- Kategori
- Gündelik Yaşam
Simitçi kız ve annesi
Kimi sabah simitle kahvaltı yaparım.
Güzel oluyor.
Sıcacık simit.
Ve içerisine konulan karper peyniri ile tadı bir başka oluyor simitin.
Tabi bir de çay.
Güzergâhım üzerinde simit satan bir anne ile kızı var.
Camekân kaplı ve tekerlekli bir araba.
Kaldırım üzerine park edilmiş bir vaziyette.
Simitle kahvaltı yapacaksam onlara müşteri oluyorum.
Otuz beş yaşlarında bir bayan.
Ve annesi yaklaşık yetmiş yaşında.
Yıllardan beri hep aynı yerde simit satıyorlar.
Soğukta.
Yağmurda.
Çamurda.
Hiç fark etmiyor.
Aynı disiplinle, her sabah işlerinin başında görüyorum ana ile kızını.
Ve her defasında bu insanların mücadelesine yönelik saygım katlanarak büyüyor.
Geçim sürdürmenin hayli zor olduğu günümüz dünyasında, ekmek aslanın ağzında.
Ve çalışmadan, yorulmadan, mücadele etmeden aslanın ağzındaki o ekmeğe ulaşmak zor.
Hatta imkânsız.
İşte simitçi ana ile kızı da aslanın ağzındaki o ekmeğe ulaşabilmek için, kaldırım üzerindeki camekân kaplı, tekerlekli küçük arabalarının içerisine koyup satma uğraşı içerisinde oldukları simitler ile ulaşmaya çalışıyorlar.
Doğrusu ne kazanıyorlardır?
Bilmiyorum.
Geçimlerine yetiyor mudur kazançları?
Bilmiyorum.
Veya iyimser bir yaklaşım göstermek gerekirse, yıllardan beri aynı disiplin ile sürdürdükleri bu işten, en azından yaşamlarını idame ettirebilecek parayı kazanmıyor olsalar, bu işi yapmazlar diye düşünüyorum.
Çünkü; bu işin hayli zor bir iş olduğuna kanat getiriyorum.
Hem de çok zor.
Hele hele o soğuk ve yağışlı havalarda, açık bir alanda, kaldırım üzerinde her türlü soğuk algınlığına maruz kalarak, para kazanma çabası içerisinde olabilmek çok kolay olmasa gerek.
Bir erkeğin bile bu zorluğa göğüs germesi zorken, ana ile kızının nasıl göğüs gerebildiğini doğrusu şaşkınlıkla karşılıyorum.
Ve şaşkınlığım, bu insanlara olan saygımı her defasında daha da bir katlıyor.
Demek ki azmin ve mücadelenin elinden hiçbir şey kurtulmuyor.
Bir kez daha bu gerçekle yüzleşmek durumunda bıraktılar beni ana ile kızı...