Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sınırlar ve Yeni Yüzyıl

Sınırlar ve Yeni Yüzyıl
 

Sınırlar gerçekten var mı?


Gün geçtikçe daha karmaşık ve bütün kavramların birbirine girdiği bir dünyada yaşıyoruz. Gündelik yaşamımızı etkileyen temel etkenlerin başında sosyal ve kültürel konjonktürdeki değişimler geliyor.

Geçtiğimiz birkaç bin yıllık tarihsel süreçte Avrupa’da kesin sınırlarla tanımlanmış uluslar olmamıştır. Köylü gruplarının bileşimleri, feodal krallıklar, öz yönetimli kentler ve ticari ağlar süregelmiştir. Nüfusun artışının ardından karmaşık topluluklar ortaya çıkmıştır. Sanayi devriminin ihtiyaçları doğrultusunda gelişmiş devlet yapılarına ihtiyaç duyulmuştur. 1789 Fransız Devrimi’nin ardından ulus devletler yükselmeye başlamıştır.

Günümüz itibariyle bazı bilim adamları ulus devletlerin artık ömürlerini doldurduğunu söylemekteler. AB’nin şu anki durumunu düşünelim. Birliğin genel durumundan daha iyi halde olan ve birliğin kendilerine hiç birşey kazandırmadığını, aksine kayıplar verdirdiğini düşünen ülkelerin sayısı az değil.

Ulus devletin bitmesine dair senaryoların yol açacağı sonuçlar alengirli. Ülkelerinin dağılmasından korkan kitlelerin bir araya gelerek milliyetçilik ateşini yeniden harlamaları da uzak olmayan başka bir ihtimal. Rusya ve Ukrayna’daki olaylar bu duruma bir örnek.

Sosyologlar Ortaçağ’daki şehir devletlerine dayalı yönetim şeklinin geri gelebileceğini tartışmaktalar. Şehir devletlerinin gücü kendi aralarında paylaştığı veya ticaretin bölgeler arasında yapıldığı dönemlere dair kurgular sorun. Floransa ve Hamburg’un geçmişteki askeri ve sanayi güçleri ya da Almanya’nın Hansa Birliği birer örnek olabilir. Şehir devletine dayalı bu türden bir sistemi tekrar geri getirmeyi geriye bir adım atma olarak görebilir miyiz net değil. Londra gibi aşırı güçlü şehirlere veya Dünya Ticaret Organizasyonu gibi kurumlara güvenmeyenler şehir devletlerinin karşısında güçlü devletlerin tarafında yer almayı tercih etmekteler. Ancak lokal yönetimlere sahip olmanın getirileri de çok fazla. Büyük şehirlerde yaşayanlar dünyadaki olaylara karşı benzer yaklaşımlara sahip. Bir çok konuda temelde aynı fikirdeler. Çoğunlukla da merkezi hükümetlerden farklı düşünüyorlar.

IŞİD istihbarat örgütleri tarafından yaratılan, desteklenen bir terör örgütü. Kendini devlet olarak ilan etse bile ulusallığın ötesinde postmodern bir yapı. Bundan dolayı örgütle baş edebilmek için bilinenden farklı yöntemler kullanmak gerekiyor. Ulus Üzeri (Post Nationalism) olmanın da kendine göre olumsuzlukları var. Bu tür yapılanmaların Irak ve Suriye’de yaptıklarına bakıldığında duruma en iyi örneği açıkça görebiliyoruz. Ulus ötesi olmasının  ötesinde geleneksel devlete dair bazı özellikleri de ihtiva etmekte. Kendi vahşi kanunları var. Herkesç ekabul edildiği şekliyle bir ağ yapısı. Coğrafi sınırların ötesinde etkisini yaymak için sosyal medyanın gücünü kullanarak tüm dünyadan kendine entegre olmak isteyenleri  toplamakta.

Bu türden bir tehdit ile karşı karşıya gelen ulus devletlerin yöneticileri ne yapacakları konusunda pek de hazırlıklı değiller. Konuyla dair suçlu oldukları için sessiz kalmayı tercih etmekteler. ABD Başkanı Obama ‘’Stratejimiz yok’’ gafını bile yaptı. İngiliz Hükümeti ise kendi vatandaşı radikal dincileri kontrol altına alabilmek için özel bir kanunla idare edilen bir grup oluşturdu.  

On üç yıl önce bu ay Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı düzenlendi. Bu  olayın ardından günümüzün güvenlik politikaları şekillendi. Devletlerin tamamı bütün güvenlik ve saldırı politikalarını bu dönüm noktasından sonra yeniden şekillendirdiler. El Kaide’nin devamı niteliğindeki örgütler de uluslararası ilişkilerde bir aparat görevi üstlenmiş durumda.

Ulus devletlerin tamamı şehir devletlerine ayrılmayacak. ‘’Big brother’’  şehir devletlerine böldüğü devletler vasıtasıyla neler olacağını gözlemleyecek. Önümüzdeki yüzyıl devletleri bu türden bir ayrışmaya doğru itme hareketi ile geçecek.

Alternatifler var mıdır?

Ulus devletler şu an yaşamış olduğumuz problemlerin bazılarının en büyüklerinin nedeni. Savaşlar ve iklim değişiklikleri bu problemlere iki örnek. Dünyayı bilimin ışığında yönetmek mümkün. Bu herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçek. Coğrafi anlamda dar alandaki küçük devletlerin bilim ve teknoloji kullanıldığında ne kadar büyük atılımlar yaptığı herkesçe biliniyor. Japonya ve Singapur buna iki iyi örnek.

Bir dakikalığına düşünelim. Ulusların ve sınırlarla çizilmiş haritaların olmadığı, hükümetlerin insanları cezalandırmadığı bir dünya hayal edelim. Günümüz toplumunun yaptığı her şeyi tanımlamayı deneyelim. Ticaret, seyahat, bilim, spor, barış ve güvenliği sağlayan bölgeler olduğunu hayal edelim. Bunların tamamının devletler tarafından değil küçük gruplar tarafından yapıldığını hayal edelim.

Sınırlar herkes için farklı anlamlar ifade eder. Kimileri için ulusları,  kimileri için diktatörlükleri, kimileri için de  için de kargaşa bölgeleri anlamına gelir. Fakat kağıt üzerinde hepsinin tek bir anlamı var: ‘’Ulus devlet.’’ Birleşmiş Milletler 193’e varan ulusları bu şekilde tanımlamakta.

Değişim kaçınılmaz. Ama kim için? 

 
Toplam blog
: 12
: 376
Kayıt tarihi
: 11.03.13
 
 

Blog Yazari  Politika, stratejik araştırmalar, edebiyat, güncel olaylar, haber yorumları, çev..