Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır 6. bölüm

Sır 6. bölüm
 

"RESİM:ALINTI"GECENİN SESİ VURUR YÜREĞİNE... AŞK SESLENİR UZAKLARDAN.


Gözlerini kaçırdı Tuana. Ama kabul etmeliydi ki bu yeşil gözlere yüklenen mana bambaşkaydı.

“Bize doğru geliyor Tuana.”

“Görüyorum. Sakin ol.”

Masanın hemen yanında durunca bu yabancı adam Elif kalbinin yerinden çıkacağını sandı.

Gülümsedi yabancı adam. Kızlarda gülümseyecek hal kalmamıştı. Selim olacakları sabırla izliyor kızların şekilden şekle giren yüzlerini gördükçe üzülüyordu. Arkadaşına engel olamadığı için kendine kızıyordu.

Fırat omzuna dokunan el ile irkildi.

“Harun… Sen ne arıyorsun burada?”

“Dünya küçük derler. Doğruymuş.”

Tuana ve Elif birbirlerine bakındı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu kızlar.

Fırat’ın ayağa kalkmasıyla kucaklaştı iki eski dost.

“Ayça… Kız arkadaşım.”

“Memnun oldum.”dedi Harun.

“Tuana Hanım.”

Gülümsedi kız içindeki korkuyu bastırmaya çalışarak.

Harun asıl tanışmak istediği kıza çevirdi bakışlarını.

“Elif Hanım.”

“Ben de Harun.”diyerek elini uzattı kıza. Biraz tereddütle uzattı elini Elif. Harun kızın bu sıcakta tir tir titreyen elinin buz gibi olduğunu duyumsadı.

“Tanıştığımıza memnun oldum.” dedi kızın gözlerinin içine bakarak.

“Otursana Harun. Ne zamandır görüşmüyoruz konuşacak çok şey birikti.”

“Ah… Çok isterdim ama yalnız değilim bir arkadaşımla birlikteyiz.”

“Hhhım… Bir bayan arkadaş. Hala çapkınsın anlaşılan..”

Arkadaşının bu densizliğinden rahatsız olmuştu Harun ama sakinliğini muhafaza etmeyi başardı.

“Yok canım. Kızlarla uzun zamandır bir alıp veremediğim yok. Artık gönlümün sultanını arıyorum ben. Evimin kadını, çocuklarımın anası olacak birini.” dedi göz ucu ile Elif’in nabzını ölçmek ister gibi.

“Helal süt emmiş birini yani… Senin tarzın değil.”

“Neyse rahatsız ettim sizi. Ama seni görünce merhaba demeden duramadım.”

“Hay Allah olmadı böyle.” dedi Ayça.

“Madem uzun süredir görüşmediniz. Arkadaşınızı da davet etsek masamıza.”

“Tuana… Şşiiittt… Ayça’ya bak. Ne diyor. Onları masamıza davet ediyor.” diye endişe ile fısıldadı kız düşüncelerini arkadaşına.

“Yalnız kalmak istemiyordun ya... Tanrı seni duymuş olacak.” dedi Tuana.

“Tuana… Ne yapacağım ben?”

“Doğrusunu istersen bilmiyorum.”

“Harun… Ne konuşuyorsun böyle uzun uzun.” diye düşündü genç adam kızların huzursuzlandığını sezebiliyordu oturduğu yerde.

“Canım… Aklınla bin yaşa. Ben niye düşünemedim ki bunu…” diyerek Ayça’nın burnunun üzerine küçük bir teşekkür öpücüğü kondurdu Fırat.

“Evet… Evet… Harun kesinlikle bu gece birlikte olmalıyız. Arkadaşın hangi masada?”

Selim’in olduğu yere döndü Harun.

Selim hissetmişçesine başını iki yana salladı ama çok geçti artık. Harun ve Fırat onu alıp kendi masalarına götürüvermişlerdi bile.

Tek tek tanışmışlardı masadakilerle.

Tuana masalarına gelen bu adamın elinin yumuşaklığını ve sıcaklığını öyle derinden hissetmişti ki…

Selim’in avucunda da o titrek elin hissiyatı halen sürüyordu.

Elif çabuk atmıştı ürkekliğini üstünden. Arkadaşlarının da tanıması Harun’u sanki ona bir güven vermişti. Ve sohbet gittikçe ilerlemişti aralarında. Sanki Fırat ile değil de Elif ile çok uzun bir süredir birbirlerini tanıyor gibiydiler. Frekansları tutmuştu radyocu deyimiyle. Sohbet koyulaşmıştı olabildiğince.

Arada bir yeşil gözler aranıyordu o gözleri. Kız kaçırmaya çalışsa da bakışlarını. Öyle bir şey vardı ki bu adamın gözlerinde mıknatıs gibi çekiyordu kızı içine. Sanki gözleri ile konuşuyordu genç adam.

“Ne taraftan geldiniz? “ diye sordu yeşil gözlü adam laf olsun diye

“İstanbul’dan.”

“Ya… Biz de oradan… Şehrin gürültüsünden kaçıp kafa dinlemek istedik biraz.”

“Ne güzel. Bu otelde misiniz siz de? ” dedi kız bir şeyler konuşmaya mecbur hissederek kendini.

“Evet…” dedi adam..

Konuşacak kelimeleri bulmada zorlanıyordu ikisi de. Etraflarına baktıklarında Ayça ve Fırat’ın bir birlerinden başka kimseyi görmedikleri… Elif ile Harun’un tanışma kısmını geçip koyu bir sohbete koyuldukları gözleniyordu.

Tuana ve Selim yalnız kalmış gibiydiler. Görünüşe göre ikisinin eşleşmesi, konuşması gerekiyor gibiydi.

“Ne taraftasınız?” diye sordu adam.

“Avrupa Yakasında…”

“Güzel… Çok güzel… Ben de karşıdayım… Ama iş yerim sizin tarafta…”

“Ne işle uğraşıyorsunuz?” diye sordu kız çekinerek.

“ İthalat, ihracat… Sıkıcı işler bizimkiler. Ya siz?”

“Ben.” diye duraladı Tuana. Söyleyip söylememe konusunda tereddütlüydü
sanki.

“Ben dj…yim… Arkadaşım da.”

Selim gerçekten çok ilgilenmişti.

“Dj... mi? Hangi radyo diye soracağım ama ben sanki bu sesi tanıyorum.” diye duraladı genç adam.

“Radyo Papatya… Gecenin Sesi Programı.” dediğinde ışıldadı gözleri Selim’in.

“Siz O’sunuz… Tuana Sayın…”Gecenin Sesi” sizsiniz…”

Tuana şaşkındı.

“Evet. O benim. ”Gecenin Sesi benim.”

“Biliyor musunuz? Ben müdavimiyim o programın… Her gece kaçırmam. Mutlaka dinlerim.”

“ Artık her gece yayın yapmıyorum.”

“Evet. Bu beni çok üzmüştü. Söylemeliyim ki çok başarılısınız.”

“Teşekkür ederim.”

“İnanamıyorum. Ben burada hayranı olduğum o sesle, o insanla karşılaşacakmışım meğerse…”

“Abartmayın lütfen. Ben de sizin gibi bir insanım işte.”

“Hep bilmek istediğim bir şey vardı, size sormak istediğim. Kaç gece telefonla
bağlanmaya uğraştım yayınınıza ama olmadı.”

“Artık telefon bağlantısı da yapmıyoruz. Programın formatını yeniledik de.”

“Böyle de güzel…”

“İleride haftada bir programa alacağız canlı bağlantı.”

“Çok güzel. Çok güzel.”

“Merak ettiğiniz şey neydi?” diye sordu kız.

“O şiirler, yüreğinizden kopup gelen o denemeler… Hepsi sizin mi onların?”

“Hemen hepsi benim. Yüreğimden geçenleri dinleyenlerimle paylaşmayı seviyorum. Yalnız değilim bu duyguları hissederken. Ve dinleyici bir cümlesine, bir kelimesine takılıp kalıyor söylediklerimin. Kendilerini buluyorlar satırlarda.”

“Bu kadar çok sevilmesinin, dinlenmesinin de sebebi bu olmalı. Öyle doğalsınız ki… Öyle içtensiniz ki...”

“ Aslında şaşırttınız beni.”

“Hangi konuda.?”

“Radyo dinlemeniz… Yapacak daha iyi işleriniz olmalı…”

Gülümsedi genç adam.

“Radyo dinlerim. Ama sizin programınızı keşfettikten sonra müptela oldum sanki… Öyle bir atmosfer ki dinleyiciye geçen… Şiirleriniz, denemeleriniz… Şarkı seçimleriniz…”

“Benim kadar romantik, duygulu ve hassas bir yapısı var belli ki .” diye düşünmeden edemedi kız.

Gecenin sonunda sizli bizli konuşmalar bir kenara bırakılmış birbirlerine isimlerle hitaplar başlamıştı ama saygı çerçevesinde. Masadaki hemen herkes birbirinden hoşlanmış, etkilenmiş görünüyordu.

“ Bize müsaade dedi Fırat.”

“Burada kalmıyor musunuz?” diye sordu Harun.

“ Biz Turunç ‘daki bir otelde kalıyoruz.” dedi Ayça.

“Sabah gelin ama birlikte kahvaltı edelim.” dedi Harun.

“Çok isterdik Harun. Ama burada vedalaşmamız gerek sanırım. Yarın İzmir’e dönüyoruz biz.” diyerek elini uzattı Fırat.

“Yazın sonunda nişanımız var. Hepinizi bekliyoruz. ” dedi Ayça. Mutluluğu
gözlerinden okunuyordu kızın.

“ Tuana… Elif… Sizleri de beyler… Tam kadro bekliyoruz. Tarih belli olunca
bildiririz sizlere.”

“Çok sevindim.” dedi Harun arkadaşını kucaklayarak.

“Biliyorsun Ayça…” dedi Elif.

“Hafta sonu İstanbul’a dönüyoruz biz.”

“Anlamam valla... İşi gücü bahane etmeyin. İzmir’e mutlaka bekliyoruz. Nişandan sonra dönersiniz hemen. Söz veriyorum fazla tutmayız sizi.”

“Kısmet.” dedi Tuana yeşil gözlerle bakışları karşılaştığında.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..