Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Haber
 

Sizin “Allah”ınız ile bizim “Allah”ımız ayrı…

Sizin “Allah”ınız ile bizim “Allah”ımız ayrı…
 

Yazmıştım bu konuyu. Ancak yeterli değildi, tarihini hatırlatarak devam ediyorum...

Takvimde tarihler 3 Ağustos 2008 gününü gösteriyor…

O gün, Konya’nın Taşkent İlçesi’nin Bağcılar Beldesi’nde izinsiz açılan Kur’an kursunun çökmesi sonucu 18 kız çocuğu enkaz altında can veriyor. Aynen Kayseri’de 20 Haziran 2003'te Kiçikapu Mahallesi'nde bulunan Taşçıoğlu Hafız Okulu ve Yatılı Kuran Kursu binası, mutfak tüpünden sızan LPG'nin şofben alevinin etkisiyle patlaması sonucu çöktüğü gibi…

Bu yeni olayda sorumluları aranırken, ölen çocukların ana-babaları şöyle konuşuyorlar: <ı>“Onlar Kur’an öğrenirken öldüler, şehit oldular. Dans ederken ölmediler. Biz bu ölümler için üzülmüyoruz; mutluyuz. Herkes kendi işine baksın.”

<ı>

Bu sözleri söyleyen ana ve babaları kınamıyorum, onlara kızamıyor. Çünkü onlar sadece <ı>“aldatılmış” müminler…

İzinsiz, saklı-gizli yürütülen bu tür <ı>“Kur’an kursu” adı altında faaliyet gösterenlerin neye hizmet ettiklerini az çok biliyoruz. Amaçları <ı>“Öğretmek” ama neyi öğretmek? İşte kuşku duyduğumuz şey, <ı>“Neyi” öğretmeye çalıştıkları…

Onlar, o ana ve babalar gerçekten <ı>“aldatılanlar.”

<ı>

Ne var ki bizim iman ettiğimiz, secde ettiğimiz, emirlerine uyduğumuz, peygamberini, kitabını kabul ettiğimiz <ı>“Yüce Yaratan Allah” ile aldatılmıyorlar…

Çünkü bizim inandığımız, iman ettiğimiz, secde ettiğimiz, peygamberini ve kitabını kabul ettiğimiz <ı>“Yüce Yaratan Allah” adına <ı>“Onlar Kur’an öğrenirken öldüler, şehit oldular. Dans ederken ölmediler. Biz bu ölümler için üzülmüyoruz; mutluyuz. Herkes kendi işine baksın” söylemi ile aldatmak asla olası değildir.

O Allah ki, böylesi bir akıl eksikliğini kabul etmez…

O yaratan ki, böylesi bir dehşetin arkasına, böylesi bir söylemle sığınılmasına izin vermez.

O halde…

Bu kur’an kursunu açanların <ı>“Allah”ı(!) nasıl bir Allah ki, böylesine bir faciayı örtebilmek için bu kadar yalanı, dolanı ve de aşağılık söylemleri söyletebiliyor?

Nasıl bir eğitimdir?...

Nasıl bir anlayıştır?...

Ve nasıl bir inanıştır?...

Neye ve nereye inanıştır ki, ihmalin kurbanı olan 18 kız çocuğunun ölümünü <ı>“Şehitlik” katına çıkarabiliyor…

Hadi çıkardın diyelim, nasıl bir inanıştır ki <ı>“Dans ederken ölmediler…” safsatasının, cehaletinin ardına sığınabiliyor? Anlamadığı, bilmediği dilden okuduğu ve ezberlediği Kur’andan ne öğreniyor da <ı>“Kur’an okurken şehit” oluyor?

Dahası, nasıl oluyor da Kur’an okunurken bina başına yıkılıyor da <ı>“Şehit” oluyorsun ve buna da inanıyorsun?

Buna düpedüz <ı>“Ne şehittir ne gazi… Bir ihmal uğruna gitti 18 kız çocuğu” derler…

Daha anlamadığım bir başka şey şu…

Bu kadar ihmalin sonunda göçük altında kalan çocukların hesabını sormak için illa ki ana ve babaların şikayeti mi gerekiyor?...

Bunun <ı>“Kamu davası” denilen bir tarafı yok mu?...

Buradan bütün C. Savcılarına sesleniyorum…

Bütün Türkiye genelini kapsayan bir soruşturma açsanız ve <ı>“TARİKAT” “CEMAAT” ve<ı> “KURAN KURSU” adı altında faaliyet gösteren yerleri incelemeye alsanız…

Hani öyle inceleme değil, aynı “Ergenekon” gibi aylar ve hatta yıllar süren teknik takip v.s. ile…

Göreceksiniz altında öyle olaylar, öyle şeyler çıkacak ki, inanın <ı>“İnandığımız, secde ettiğimiz Allah”ın yanında, <ı>“İnandırılmaya çalışılan Allah”ın varlığını da göreceksiniz…

Hayretler içinde kalacaksınız, küçük, büyük ne kadar diliniz varsa yutacaksınız. Hatta diliniz de yutmakla kalmayıp, kafayı içindeki beyniniz ile (ne kadar varsa) yiyip bitireceksiniz…

Gözleriniz faltaşı gibi açılacak, ne kadar entrika, çıkar ilişkileri varsa, hepsi ortaya dökülecek. Yetmeyecek, devleti, aynen <ı>“ERGENEKON” iddianamesinde olduğu gibi çökertmek isteyenlerin faaliyetlerini göreceksiniz…

Bu 18 çocuk yaştaki kızların ölümü, bu soruşturmaya <ı>“Milat” olabilir mi?...

Olabilir…

Gerçekten olabilir, ama yapabilirseniz…

Bizim inandığımız, iman ettiğimiz, secde ettiğimiz, peygamberine ve kitabına inandığımız Yüce Yaratan Allah ile bu faaliyetleri yürütenlerin inandığı, iman ettiği, secde ettiği <ı>“Allah” başka şeyler olmalı…

Onun için diyorum ki bu gibilerine…

<ı>Sizin “Allah”ınız ile bizim “Allah”ımız ayrı…

Siz varın sizinkine inanın, biz de bizimkine…

Ama çocuklarımıza dokunmayın… Eğer kendinizi yenemiyorsanız, Başbakan’ın sözünü siz dinleyin, dolu dolu çocuk yapıp onları kolejlerde, yurt dışında okutacağınıza, getirin çürük binalarda, sorumsuz kişilerin yanına verin…

Hem sizin inandığınız <ı>“Allah” kavramı neyse onu öğrenirler, hem de nasıl şehit olunuyorsa, onlar şehit olurlar…

Siz de <ı>“Şehit oldular” diye gerine gerine gezersiniz…

Ama bizim inandığımız, iman ettiğimiz, secde ettiğimiz Allah’ımızın üzerine yemin veriyorum ki, bizim çocuklarımıza, fakir fukaranın çocuklarına dokunmayın…

Sizin <ı>“Allah”ınız size, bizim <ı>“Allah”ımız bize…

Çekin ellerinizi üzerimizden…

<ı>08 AĞUSTOS 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..