Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '07

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Smyrna' da tramvay izleri [4]

Smyrna' da tramvay izleri [4]
 

İzmir’ in bir yerleşim alanı olarak ortaya çıktığı dönemlerden başlayarak, farklı isimlerle anılmış olduğuna dair ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. Ancak kısa sürelerle de olsa, kullanıldığı sanılan bu isimlerin hiç birisi, Smyrna adı gibi sürekli ve kalıcı olamamıştır.

Bugün İzmir olarak kullandığımız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Ancak kesin olarak izlenebilen gelişim, Smyrna biçimiyle ilgilidir.

Smyrna ismi, kentin uzun tarihi boyunca varlığını sürdürmüş ve Türkler tarafından fethedildikten sonra İzmir şeklinde söylenmeye başlanmıştır. Smyrna kelimesinin başına, Türkçe söylenişi sırasında İ sesi gelmiş ve İsmir olarak telaffuz edilmeye başlanmış, daha sonra da bugün kullanılan İzmir biçimine dönüşmüştür.

Kentlerin isimlerinin anlamı, onların geçmişleri hakkında bazı ip uçlarını barındırabilmektedir. Bu ip uçları, kentlerin kuruluşları veya geçirdikleri dönüşümlere ışık tutabileceği için önemlidir. İzmir buna iyi bir örnektir. Çünkü Smyrna ismi kentin kuruluş hikayesine dair izler taşımakta; kelimenin İzmir şekline dönüşmesi ise, kentin bir kültürel yapıdan başka bir kültürel ortama geçmesini simgelemektedir.

İlk çağlarda kentlerin koruyucusu olduğu düşünülen veya kentte yaşayanların karşılaştığı sorunların çözümüne katkıda bulunduğu var sayılan doğa üstü güçlere inanılırdı. Bu nedenle doğa üstü güçleri temsil eden mekanların yakınında kent kurmak, insanların genel eğilimiydi. İşte kentimizin de Smyrna kelimesiyle adlandırılmasında, kurulduğu yerin yakınında böyle kutsal bir alanın bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir.

19. yüzyılda İzmir’e gelen Avrupalı seyyahların Diana Hamamları adıyla bahsettikleri Halkapınar kaynağı ve gölünün, “Ana Tanrıça” tapınma alanı olduğu da sık tekrarlanan bir bilgidir.

1860’lı yıllara kadar İzmir’de düzenli liman ve rıhtım bulunmamaktadır, bu durum, gemilerin yükleme ve boşaltma işlemlerinde güçlük yarattığı gibi, kaçakçılığa da büyük çapta olanak sağladığından gümrük gelirlerinde önemli kayıplara yol açmaktadır.

1860’lı yılların ortalarında demiryolu hatlarının işletmeye açılması ve yöreden gelen malların akışının hızlanması ve artması nedeniyle, büyük tonajlı gemilerin rahatça yanaşıp, yükleme boşaltma yapabilecekleri bir rıhtıma ihtiyaç duyulmuştur. 1867’de J. Charnaud, A. Baker ve G. Guerracino adlı İngiliz tüccarların kuracakları kumpanyaya, rıhtım inşaatının imtiyazı verilmiştir. Şirket 1869’da inşaata başlar ve rıhtımın önemli bir bölümü, 1876 yılında tamamlanarak hizmete açılır.

İngilizler’in Alsancak Gar’ını kurmaları, ardından Gümrük önünden Alsancak’a kadar Rıhtım yapılması ve rıhtıma tramvay hattının döşenmesi, İngilizler’i ticari ilişkilerde ön plana çıkarır.

Birinci Kordon’a döşenen tramvay hatları ile gündüzleri yolcular taşınırken, geceleri tramvay hattında çalışan tren katarları, Alsancak Garı’na gelen malları Birinci Kordon’dan geçirerek İzmir Limanı’na taşır, gemilere yüklenmesine yardımcı olmaktadır.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..