Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

Sohbet penceresinden ellerimi tuttu

Sohbet penceresinden ellerimi tuttu
 

Beş yaşına takılı kalmışım.

Beni üzmek ya da sevindirmek o kadar kolay ki.

Su gibiyim, ben de hemen dönüşü veriyorum.

TV’de çizgi film izlemiştim bir zamanlar, her şekle girebilen karakterler vardı.
Kendilerine: “Haydi tonton, hop hop hop” deyip, banyo kuveti bile oluyor, çocuklarını kendi bedenlerinde yıkıyorlardı.

Su gibi olmak:
Koy kalıba, donsun.
Kaynat, buhar olsun.
Ya da bir yol göster, aksın dursun…
Öyleyim ben...

Bir haftadır ağlamaklı geziniyorum.

Birisi benim için; “ Yazamıyor o “ demiş. Sevdiğim, her sözünü cankulağı ile dinlediğim, biri aktardı, bunu bana. Nasıl yıkıldım.

Evet iddialı değilim, hatta sanalda yazdığım köşelerde “Köşe Yazarı” diye etiket koymuşlar ya, adımın üzerine, yıllardır okuduğum yazarlara hakaret edilmiş gibi geliyor.

Ama yalan yok, hafiften mutlu da olmuyor değilim, laf aramızda.

Kendi adıma; asla yazar değil, yazan’ım ben diye üstüne bastıra bastıra, altını çiziyorum tüm dürüstlüğümle…

Bugün öğle saatlerinde bilgisayarımı açtım. Bir taraftan atıştırıyor, bir taraftan maillere bakıyorum. Bir taraftan da Sezen Aksu bana; 'Hadi gülümse' dedikce ben; 'Bir kedim bile yok' diyorum...

Tık! Bir pencere açıldı;

“Merhaba, nasılsınız Saime hanım? “ Der.

İsim yabancı değil ama, bir iki kez, bir konu ile ilgili mailleşmenin dışında, sohbet etmişliğimiz yok.

“ Hayırdır! “ dedim içimden. Suratım da beş karış, allahtan görünmüyorum.

“Son yazılarınızda hep hüzün var.” Dedi.

Ben salak hâlâ; kimdi sorusuna yanıt bulamamış hallerdeyim.

Yazılarımı siteden okuyan biri olmalı...

Ama hatırlayamıyorum. Hemen kontrol+N yapıp, yeni bir sayfada her şeyi anında bilen Google’a sordum.

Aman Allah’ım! Ceketim olsa, ayağa kalkıp düğmelerimi hemen ilikleyeceğim.
Kulaklarıma kadar kızardım. Kalbim tık tık eden uyuz atışını bıraktı; güm güm tepiniyor!...

Bu isim beni okumuş.

Okumakla kalmamış, kendime haksızlık etmememi, mütevaziliği bırakmamı falan tembih ediyor.

Şaşkınlıklar yaşıyorum, 1 Nisan da değil.

Sorular soruyor, aslında sormuyor, anlatıyor.

Cevap olarak yazdığım şeyler; bilmiyorum, okumadım, dinlemedim gibi cılız cılız yanıtlar… Oysa o, kendinden öylesine emin ki; gürül gürül anlatıyor.

Tabağı, çatalı, kaşığı masanın taa öbür ucuna ittim, cankulağı ile dinliyorum. Pardon, elbette dinlemiyor, yazdıklarını okuyorum.

Satırlarına ara verdiğinde Google’dan onunla ilgili bulduklarıma gözatıyor, cahiliğimi belli etmemek için bir iki ipucu arıyorum.

Yalan söyleyemem, huyum kurusun. Neysem oyum ben. Hep Pinokyo’nun yüzünden…

Sonunda anlıyor halimi kem-küm’lerimdem. Bu defa elimi kolumu koyacak yer arar gibi, şaşkınlaşıyorum.

Bir kez daha görünmediğim için mutlu oluyorum.

Cevaplarımla battıkca batıyorum, sözlüye kalkmış çocuk gibi, bildiklerimi de unutuyorum.

Bana; kendisini Google’dan aramamı söyledi. Şu an da yapıyorum o işi, diyemedim elbette.

İnsan insan sohbet ettik, günlük hayatında benim gibi… Bankaya gitmiş, dönüşte manava uğramış, kokmayan, lezzetsiz şeyler almış..."Nerede o eski meyveler. "Der.

Sanki uzmanlık dalım, hemen aldım sazı elime; ülkemiz üzerinde oynanan oyunlardan başladım anlatmaya...

Evinde tamir yapıyormuş, eşi hastaymış, karnı falan da acıkıyormuş yani…

Bunları duymak biraz rahatlattı, mahcupluğum geçti. Sırtımda olmadığı için ilikleyemediğim ceketimin düğmelerini; o sohbet ettikce, bir bir çaktırmadan çözüyormuşum gibi hissettim, derin derin nefesler aldım, rahatladım.
İncinen, yıkılan egom bir an da toparlandı.

Hatta keşke bu sohbetimizi bana; “ Yazamıyor o “ diyen kıskanç! duyabilse, ona bir hava atabilsem duygusuna bile kapıldım. Ne yalan söyleyim, geçti işte aklımdan.

İnsanoğlu ne garip, ne zavallı... Ya da boşver insanoğlu falan deyip bir şeylerin arkasına saklanıp, yandaş aramayı. Ben ne tuhaf biriyim.


Kedi gibi sokulmak, sığınmak, takdir edilmek istiyorum. Ellerimden tutulsun istiyorum, onca yaşıma rağmen.

Güçlü kadındım oysa, yaşlanmış olmalıyım, alınganlık ediyor, mücadele gücümü yitiriveriyorum hemen. Sevdiğime de bağırıp çağırdım; ‘kim oluyor o, ne sanıyor kendini? ’ Diye.

İyi ki açıldın küçük sohbet penceresi!

Çınar olmak başka bir şey. Bunu bir kez daha anladım. Ve ben de bir gün mutlaka çınar olacağım, acayip hırslandım.

Haydi tonton hop hop hop!

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..