Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Sol nasıl doğru tariflenir?

Sol nasıl doğru tariflenir?
 

Bibliyofil Milliyet Blog’da çok düzeyli bir fikir alışverişinde bulunduğum, görüşlerini takip ettiğim, artık arkadaşım diyebileceği bir yazar. İşini ciddiye alıyor. Ele aldığı konuyu sulandırmadan, kimileri gibi burnu çok havalarda ve sanki bütün sorunların cevap anahtarını elinde bulunduruyormuş çok bilen tavrı ile dalga geçmeden yorumlamaya çalışıyor. Açıkçası düşünmemi kolaylaştırıyor.

Birçok konuda fikir ayrılığımız var. Ancak aynı kaygılarla hareket ediyoruz.

Sol üzerine kafa yoruyor son dönemde ve yazılarını da ilgiyle takip ediyorum. Bir süredir onun yazılarının altına yorum bırakıyordum ancak son yazdığı yazıyı sadece yorumlamak yeterli olmayacaktı.

Solun ne olduğu ile onu kimin temsil ettiği sürekli karıştırılıyor ülkemizde. Adı komünist parti bile olsa eğer temel sol değerleri temsil edemiyorsa ona misyon yüklemek doğru değildir.

Bibliyofil son yazısında AKP’nin kimi solculara göre daha sol oluşu ile ilgili örnekleri sıralamış. Son seçimlerde Ermeni, Rum ve Yahudi kökenli yurttaşlarımızın neden AKP’yi temsil ettiği yönünde fikirlerini paylaşmış.

Şunun altını net olarak çizelim. 17 ya da 18. yüzyılda milliyetçilik bir çeşit devrimcilik olarak görülebilirse de 21. yüzyılda etnik kimliğe dayalı siyasetin solla ilişkilendirilmesi insanın yaşanmış tarihten ders almadığının bir göstergesidir.

Türkiye etnik kimlikleri eziyor olabilir; ancak etnik kimliklerin yanında saf tutmak solculuk değildir.

1915 öncesinde ulusal kurtuluş mücadelesine girişen ve sosyalist ideoloji merkezinde milliyetçi örgütler kuran Ermeniler birçok masum insanın ölünme neden oldular. Merkezi devlet bu ayaklanmayı çok sert yöntemlerle bastırdı. Yaşanan trajediyi savunmak mümkün değildir; ancak savaşı Ermeniler kazanmış olsaydı o coğrafyada neler olabileceğine ilişkin örnekleri Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında gördük; ölçeği küçük ancak sonuçlar bakımından eşitti.

Aynı şekilde Filistin’i kazanma mücadelesinde kimilerine göre özgürlük mücadelesi veren İsrail’in 1948’den sonra Ortadoğu coğrafyasında yaptıklarının sonu gelmedi.

Mezopotamya’da yine ulusal bir devlet kurma mücadelesi veren Kürtlerin de sıkıştıklarında neler yapabileceğini izliyoruz. 2003’ten sonra Kuzey Irak’ta olan biten bölgenin Kürtleştirilme sürecidir.

Milliyetçi politikalar üzerinde solculuk olmaz. Milliyetçiliğin ya da etnik kimlikçiliğin ezeni sömüreni olmaz. En azından sol bu siyasetin dışında kalabilmelidir.

Bibliyofil, Avrupa’daki Türklerin sosyal demokrat partilere, Türkiye’deki etnik kimliklerin de merkez sağa oy verdiğinin altını çiziyor.

Şu ayrımı net olarak yapalım. AKP oylarının önemli bölümünü ekonomik sebeplerden ötürü topluyor. İş dünyasındaki azınlıkların önemli bölümünün AKP’yi desteklemek için haklı sebepleri vardır. Örneğin benim tanıdığım bir Musevi vatandaşımız ticaretle uğraşmadığı ve emeği ile geçindiği için AKP’ye oy atmadı.

Avrupa’daki Türklerin sosyal demokrat partilerin içinde yer almaları ve tercihlerini onlardan yana kullanmalarıyla, Türkiye’deki azınlıkların aynı sebeplerden ötürü tercih kullandıklarını düşünmüyorum.

Liberal politikalar kuşkusuz özgürlük kavramının vitrinine çok fazla unsur ekliyor. Ancak bunun özgürlük mü yoksa gönüllü kölelik mi olduğu konusunda net bir fikir söylemek kolay değildir.

Dünya bu politikaları devam ettirebiliyorsa yaklaşık 2 milyar uzak doğulu insanın ucuz emek gücünün büyük katkısı olduğu bir gerçektir. Geçen sene Dünyayı bekleyen büyük enflasyon tehlikesi başlığı altında bir yazı yazmıştım. O yazının anafikrinde söylemek istediğim şey şuydu.

“Batı medeniyetinin zenginliğini ve refahını sürdürebilmesi için 2, 5 milyar insan durup dinlenmeksizin çalışıyor. Yarın o insanlar bu çalışma koşullarının iyileştirilmesi için baş kaldırırsa ortaya çıkacak fiyat artışı ve enflasyon bu medeniyetin sonu olabilir.”

Sözde komünist Çin bu ekonomiyi ayakta tutan iki büyük ülkenin başını çekiyor.

Şimdi biz buna özgürlük diyebilir miyiz?

Siz bu özgürlüğün ne kadar devam edeceğini düşünüyorsunuz?

50 yıl sonra Çin’de yaşayan insan 50 dolar maaşla çalışmak yerine Avrupa’daki veya Amerika’daki eşdeğerleri gibi 2.500 dolara çalışmak isterse ve bu maaş toplamda 1 ile 2 milyar insanla çarpılırsa ne olur?

İşte solun temel sorunu Çin’deki insanın gelir durumu ile Avrupa’dakini eşitleyecek politikaları veya ideolojileri üretmektir. İnsanların liberal politikalar yüzünden hayat güvencelerini yitirmeleri önüne geçebilecek kalıcı çözümleri üretebilmeleridir.

Bibliyofil diyor ki;

<ı>“Azınlıkların örgütlenme, kendilerini geleceğe taşıma haklarını savunmak, dini özgürlüklerini sağlamak, kendi çocuklarını inançları doğrultusunda yetiştirmelerine imkân sağlamak adına girişimlerde bulunuyor. Bunlar aslen sol siyasi yapıların görevleri. Ama sol adına vitrine çıkan ve politika yapan ana yapılar bu görevleri yok saydıkları gibi, tersi yönde bir politika sergilemekten de çekinmiyorlar.”

Solun böyle bir görevi yok. Sol elbette ezilenlerin yanında ve onların haklarını koruyucu politikaların yanında olacaktır. Ancak bunu etnik kimlik merkezinde yapmayacaktır.

Bibliyofil’in altını çizdiği sorunların hemen hepsi liberalizmin oyalamalarıdır; demokrasicilik oyunlarıdır. Bu merkezden çıkılamadığı için de milliyetçilik aşılamamaktadır. Milliyetçiliğin aşıldığı coğrafyalarda ekonomik eşitlik vardır. Dikkat edin milliyetçilik hep kriz ortamlarında ve ekonomik sorunların olduğu zaman dilimlerinde artar.

Türkiye’nin güneydoğusu batısı gibi olsa orada PKK mı olur?

Ancak ekonomi yaratsın diye olanak verilenler de “biz hayır kurumu muyuz?” şeklinde haklı çıkışlar yapmaktadır.

Değil mi?

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..