Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Sonbahar

Sonbahar
 

Benim için çok farklı dönem çünkü geçmişteki benin aksine hayatımın bu döneminde tamamıyla farklı bir kişiliğe doğru yolculuğa çıkıyorum. Bunun en önemli sebebi sonbaharın gelmesi...

Yepyeni işim, yepyeni bilgisayarım, yepyeni bir gün ve yepyeni bir mevsimde size yazıyorum. İyiden iyiye sonbahar kendini hissettiriyor. Hollandalı müthiş bir rock grubu olan Blöf’ün eşliğinde “Naakt onder de hemel”, yani “Gökyüzü Altında Çıplak” albümünü dinlerken, bir geçmişime, bir bugünüme, bir de yarınıma gidip geliyorum. Hiç romantik olmayan Hollandalıların –ki Eric olarak, ben de bir Hollandalıyım- romantik yoğun şarkıları eşliğinde sonbahara hoşgeldin partisi düzenliyorum. Ve küçüklüğümüzden kalma bir marka Grundig, artık bir Türk markası ve bilgisayar olarak evime giriyor.

Hayatta aslında garip olmayan hiçbir şey yok gerçekten; Sudan Hayaller’in hayale karışması, Tly Ekr’in suskunluğu ve üzerine bu yaz blog okunma oranını düşüklüğü, yazın hepimiz atalete (tembele) bağladı.

Yaşadığımız yoğun propagandalı Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sporda yaşadığımız Milli hezimet (Atletizm, Halter, Futbol ) hepimizi ülke olarak şoka soktu!

İnşaatçılarımızın uluslar arası alandaki başarısını aratırcasına yurtiçinde katliama varan ihmalkarlıkları ve hatta yepyeni şehit tanımlarının lugatımıza ve kültürümüze yerleşmesi, beni dahil hepimizi utandırdı.

Yaz yoğun, dolu, dolu yağdı kafamıza. Geçen hafta 2 saat yağmur içinde kepazeye dönen Bursa, fıkraları aratmayacak ölçüde, yol karşısına yüzen insanlık, köklerinden sökülen ağaçların artık olmayışlarından ötürü toprağı ve yağmuru tutamayışları, çölleşen ülkemde uçuşan paralar, kaybolan gençlik ve gelecek, aslında ülkemin sonbaharını ifade ediyor bana!

Olaylar karşısında söylenen en genel söz “kanınız yerde kalmayacak türden”, “merak etmeyin devlet konuyla ilgili ihmakarları yakalayıp gereğini yapacak”!  

Yeni Cumhur reisimiz, tüm yurda ve vatana ve dünyaya hayırlı olsun. Kendisi seçilmişlerin-seçilmişi olan en üst makamda ve yepyeni sloganla “two” kere yeni Türkiye’yi, baştan aşağı inşa edecek! Hayırlısı olsun...

Otuzlu yaşlarda son derece entel birisi olarak Türkiyemi yıllarca kurtarmışımdır. Artık otuz yaşında değilim. Her şeyi yüce milletime bıraktım, seyrediyorum. Gönlümde herhangi bir hicran yarası veya beynimde herhangi bir darbe yok çünkü farkındayım yurttaşa karşı gelemem. Benim reyim(oyum) ne ise, onunda reyi o! Yani o kadarlık bir demokrasi etkim var. Hiç inanmadığım bir partinin üyesi olmam dahi, bu oydan daha öte birt kazanç sağlamıyor benim demokratik açılımımda!

Sonbahar geldi, hoş geldi, meclis açıldı, torbalardan yasalar çıktı ve karşılığında tertemiz bazı insanlar devlete şantaj amaçlı işsiz bırakıldı! Maden işçilerinden bahsediyorum, o bahtı kara adamlardan!

Yapraklar son dirençlerini gösteriyorlar dallarına tutunmak için ve hatta bazısı gerçekten güneş rengine çalacak kadar kupkuru ciltleri! Tıpkı bugün ellerimizi yanyana koyduğumuzda Ecrin’in söylediği gibi “ellerin buruşmuş baba”! “Sadece ellerim mi kızım, yüreğim de çekti, küçücük kaldı ve hele cesaretim, o kadar insan yedi ki onu, neredeyse “yok” kaldı”!

Ne kadar olumluya kaçarken mürekkepli kalemim, bir tuhaflık oldu, yüzüme sıçradı mürekkebi ve aklıma Kalamar geldi ve dedim ki Kalamar, Mürekkep balığının parçacıkları ve gömleğimin üzerindeki mürekkep lekesi hiç çıkmayacak!

Blöf şarkısında sahilden bahsediyor. “İşte” diyor “karşında sahil” ve diyor ki “deniz de zaten sahil ve aşık insanların seçme şansları ne kadardır?”...

Bir diğer şarkısı başlıyor; “Wat zou je doen?” türkçesi; “ne yapmalısın?”. Yine romantik bir şarkı! Türk grupları içinde illa birisine benzetmem gerekirse, Blöf için Pillibebek derim...

Hollandalı olup Türkiye’de yaşamak dışında hiçbir çelişkim yok ki hayata dair... Nefesimin altında bir müslüman bile olabilirim. Ama yine de, dinim olmasındansa, insan olmayı tercih ederim. Hatta Türkiyelilerin arasında zenci bile sayılabilirim! Ancak gideceğim yer yine, kara topraktır.

Yazın sıcağında seks yaparmışçasına ıslaklığımdan, nihayet, sonbaharla beraber kurtuluyorum ve sevinçle, pişiklere son isminde bir şarkı tüttürüyorum bir türkü formatında! Hani bilirsiniz, türkülerde hayat vardır, pişikler de benim hayatımdır ne yazık ki!

Ve gönlümde kıvançla, tenimdeki ıslaklardan nihayet kurtulmuş olarak ve hatta, sabahları üzerime bir battaniye çekecek kadar ürperircesine, sonbahara hoş geldin diyorum ve naifçe, lisede bana sırnaşan Baharı hatırlıyorum ve diyorum ki, seni değil ama sonbaharı çok seviyorum!

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..