Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '21

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sosyolojik Düşünmek!..

 
          Bugün 14 Kasım Dünya Sosyologlar Günü... Bizce önemli tarihi buluşma, sosyolojiyi anlatma, konuşma ve yazma günü. Bundan 120 yıl önce Fransa’da Sorbonne Üniversitesi, Sosyoloji Fakültesi’nin 1901 yılında açılışına ithaf olunan, biz de pek bilinmese de o tarihten beri kutlanan bir bilimsel şenlik ve şölen günü... Mademki ülkemizde de böylesine önemli bir gün kutlanıyor; kutlamalar, yazışmalar sözde kalmasın diye topluma bir şeyler vermek ya da sosyoloji hakkında birkaç söz söylemek gereksinimini duymaktayım. Konuyu, yani sosyoloji ile ilgili tanımları, kavram ve kuramları yinelemeden, ünlü sosyolog Zygmunt Bauman’ın (1925-2017) “ Sosyolojik Düşünmek”[1] adlı yapıtından “Sosyoloji neyi inceler?” sorusuna verdiği yanıtları, merak eden okuyucular ve sosyolojinin nasıl bir bilim olduğunu anlamak ve öğrenmek isteyenlerle paylaşmak istiyorum.
 
      “ Tarih, hukuk, ekonomi, siyasal bilimler, sosyoloji, hepsi de insan eylemlerini ve bunların sonuçlarını tartışır.” Bu da paylaştıkları çok şey olduğu anlamına gelir ve dolayısıyla gerçekten aynı gruba girerler. Bu bilimleri birbirinden farklılaştıran insan eylemleri ya da insan eylemlerinin özellikleridir ve bilgi kümeleri arasındaki bölünme bu olgunun bilincine varılmasından başka bir şey değildir.
 
       Bundan dolayı deriz ki, sosyoloji (toplumbilim) hâlihazırda süregelen ya da zamanla değişmeyen genel nitelikli eylemler üzerinde yoğunlaşırken, tarih, geçmişte gerçekleşmiş ve bugün artık olmayan eylemlerle ilgilidir. Sosyoloji dikkatini bizim toplumumuzda gerçekleşen eylemlere ya da bir toplumdan ötekine değişmeyen eylem türlerine verirken, antropoloji (insanbilim), bizimkinden uzak ve farklı toplumlardaki insan eylemlerini anlatır. Burada sosyoloji ile antropoloji arasındaki çok önemli bir farkı ortaya koşmuştur. Yani demek istiyor ki, sosyoloji kendi toplumundaki insanla ilgili olguları, oluşumları incelerken, antropoloji kendi toplumunun dışındaki toplumları ve o toplumlardaki insan ilişkilerini, olay ve olguları inceler.
 
       Sosyolojinin merkezi sorusu nedir?
 
       “Denilebilir ki, sosyolojinin merkezi sorusu şudur: Ne yaparlarsa yapsınlar ya da yapabilir olurlarsa olsunlar, insanların başka insanlara bağımlı olmaları ne anlamda önemlidir?” Başka bir söyleyişle “insanların her zaman ve kaçınılmaz olarak başka insanlarlaortaklık, iletişim, mübadele, rekabet, elbirliği halinde yaşamaları ne anlamda önemlidir?”. İşte sosyolojik tartışmanın özel alanını oluşturan ve sosyolojiyi beşeri (insani) ve sosyal bilimlerin görece özerk bir dalı olarak tanımlayan bu soru türüdür.
 
      Çok kısa ve özet olarak diyebiliriz ki, “ sosyolojiyi farklı bir yere koyan ve ona belirleyici karakterini veren şey, insan eylemlerini geniş çaplı (makro düzeyde) oluşumların ögeleri olarak görme alışkanlığıdır. Bu oluşumlar ise karşılıklı bağımlılık(...) ağına takılmış faillerin rastlantısal olmayan birlikteliği biçiminde düşünülebilir”(s.16).
 
     “Sonuçta şunu söyleyebiliriz ki, sosyoloji (toplumbilim) en başta insan dünyası hakkında bir düşünme biçimidir; ilke olarak aynı dünya hakkında başka yollarla da düşünebilirsiniz...”[2]
 
      Ne olur, toplumsal ve insani olay ve olguları değerlendirirken peşin yargılara varmadan önce birazcık sosyolojik yani toplumla ilgili düşünelim! Şu antropolojik(insanbilimsel) gerçeği de unutmayalım: “ Hayvanın çevresi, insanın dünyası vardır”. O çevre içinde sıkışıp kalmayalım; içgüdülerimizle değil, bilim ve aklın yol göstericiliğinde insanları kendi dünyası içinde düşünüp algılamaya ve anlamaya çalışalım!
 
 
 
 
 
 
[1][1] Zygmunt Bauman( d. 19 Ekim 1925-ö. 9 Ocak 2017), Sosyolojik Düşünmek, ( Thinking Sociologically) 1996
 
[2] a.g.e., s. 16-17
 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..