Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '10

 
Kategori
Spor
 

Spor ve ticaret…

Spor ve ticaret…
 

Atatürk, “İktisadi istiklalini kazanamamış milletlerin hür olduklarından söz edilemez” derken onyednci yüzyıldan beri dünya yönetimini eline geçirmiş olan kapitalizme dikkat çekiyor ve önlem almazsak, istiklal savaşı ile kazandığımız bağımsızlığın çok da uzun sürmeyeceğine işaret ediyordu. Her sözünde olduğu gibi bu sözünde de ne kadar haklı olduğunu aynaya baktığımızda görüyoruz. 

İkinci dünya savaşının en hızlı günlerinde bile Almanya ile İngiltere arasında silah satışı dâhil birçok anlaşmanın devam ettiğini belgelerden okuyunca şaşırıyoruz. 

Başbakanımız İsrail’e (van minit) çekmiş, nerede ise (tu minit) çekecek duruma gelinmiş, hala İsrail ile aramızda devam eden çok önemli ticaretin veya askeri anlaşmaların durdurulduğuna dair net bir belge görmüş değiliz. 

Bu örnekleri istediğimiz kadar uzatabiliriz. Sporda da durum çok farklı değil. Spor kulüpleri ile herhangi bir ticari ilişkisi olmayan sıradan vatandaş, içindeki aidiyet duygularını bir kulübe kanalize edip onun taraftarı olduğunu ilan edebiliyor ve başarılı veya başarısız ne olursa olsun onu destekliyor, hatta yağmur çamur demiyor o kulübün maçlarına gidiyor. 

Bu spor kulüpleri veya sporcular seyircinin aidiyet duygularından haberdar mı derseniz cevap kocaman bir evet olacaktır. Ama bu haberdar oluş sadece taraftarın bu duygularını sömürme amaçlı olmaktadır. 

Televizyonlardan Avrupa’daki kulüplerin futbol karşılaşmalarını izleyenlere sorun büyük bir çoğunluğu Barselona taraftarı olmuştur. Neden diye sormanın hiç gereği yoktur. Göze en hoş gelen, seyredene en çok keyif veren futbolu günümüzde onlar oynuyor. Aynı kişi içeride ise taraftarı olduğu kulüp küme bile düşse peşinden ayrılmaz. Bu büyük bir ikilem, yaman bir çelişkidir. Oysa bu gün bir kulüpte oynayan oyuncu yarın başka bir kulübe geçebilmekte ve hatta seyirci ile alay edercesine “ben aslında çocukluktan beri bu kulüp hayranı ve taraftarıyım” diyebilmektedir. Aynı oyuncuyu bir süre sonra başka bir kulüpte görürsünüz. Bir kulübün yöneticisi söz konusu ticaret ise pek ala ezeli bir rakiple anlaşabiliyor. 

Yaşamın tamamında olduğu gibi sporda da taraftarlık veya fanatizm biraz komik duruyor. “Pazara değil mezara kadar” sloganı yerine “kaliteli olduğun kadar” sloganını spora da monte etsek sanırım bizim kulüplerimizde hızla Avrupa’nın o çok beğendiğimiz kulüpleri ayarına geleceklerdir. 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..