Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '09

 
Kategori
Mizah
 

Sultan I. Selçuk

Sultan I. Selçuk
 

Yayıldılar dünyanın dört bir yanına. Yayan, atlı ve popo üstünde! Yurt edindiler yeni toprakları..


Tarihin ‘kopuk’ sayfaları...

Kaf Dağının tepesinde, mutlu-mesut yaşarken, aşağıdaki hayatı merak edip, kilometrelerce yüksekteki ülkelerinin sınırına kadar gelenler sayıca çoktur. Kaf dağının zirvesi her bir yanı uçurum gibi dik yamaçlara sahiptir. Bu uçurum, ülkenin sihirli güçlerce korunan sınırıdır. Aşağı bakıldığında, bir sihir, -bakanın merakını gidermesi için- arkadan itiverir. Lambır-lumbur yuvarlanmaya başlarsınız. Dümeni düzeltip popoyu kızak yaparsanız amenna! Uçurumun kenarında aşağıya bakanlar bu merakları sayesinde; uçsuz bucaksız karlı yamaçları poposu üzerinde aşarak, geri dönülmesi imkansız bir yolculuğa başlamıştır. Bu ‘düşme’ vakasını yaşayan kazazedeler dağın eteklerinde toplanıp boy-boy sıralanmış ve dünyanın dört bir yanına dağılmaya karar vermişler.

Bu boylardan en uzun boyluların boyunun başındaki Selçuk han (Sultan I. Selçuk), yolu üzerinde; suyun, otun, hayvanatın bin türünün bir arada olduğu bir yöre görünce, hiç düşünmeden kendi kabilesini buraya oturtmuş, yerleştirmiş. Bu toprakları yurt edinmişler... Yerleştikleri yeni vatanlarında hanlar, hamamlar, başlarının üstüne damlar yapmışlar...

Vakit geçmiş, zaman birçokları için bitmiş. Yeni-yeni nesiller gelmiş geçmiş. Üçer beşer çocukları, on sekizer torunları olmuş. Bir kamyona doldursan çuval istifi bile sığmaz olmuşlar...

Yayılmışlar, yayılmışlar, yer, yurt, dere, bayır bırakmamışlar...

Sultan I. Selçuk'tan nice nesiller sonra oturacak yurt bulmaya dolaşan yeni birileri gelmiş o topraklara. İşte o gelenlerin öncülerinden biri; renk-renk akan dereler, rengarenk çayırlar, köpüklü sahiller, birbirine hiç benzemeyen hayvanlar, her biri ayrı şekle, renge ve tada sahip meyveler görmüş.
Apışıp kalmış gördüklerine... Daha adımını atmış ki; dizlerine kadar gömülmüş çamura...
Anlayacağınız; yapışıp kalmış o topraklara...
Ayrılamamış bir türlü. Belli ki; çok beğenmiş bu memleketi.
Hemen kendi köyüne, kendi boyundan, soyundan, sopundan gelenlere, yeğenlere haber yollamak istemiş...
Ama bir bakmış: cep telefonunda bir kontür kalmış!
Önce atmış çağrıyı ama ‘pintilikten’ diye kimse takmamış.
Hemencecik bir SMS yazmış. Yollamış uzak diyarlara... Boyundan, soyundan, sopundan gelenlere, yeğenlere...
Ne diyeceğini kırpmış, kısaltmış, yazmış.

G, D, O!..” (Gelin, Dayınız, Ölüyorr!...)

Boyundan, soyundan, sopundan gelenler, mesajı almış.
Bir de mesaj atmış: "Sağ olasın dayııı!" Diye..

Yıllar geçmiş, ne gelen olmuş, ne giden ömür bitmiş...
Kanat takıp uçmuşlar Kaf dağının tepesine. Hepsi, tam kadro bir araya gelmiş. İğne atsan yere düşmez derler ya öyle... Dayı, kalabalığı ite-kaka aramış. Bulmuş sonunda. Yeğenleri görünce yeğenleri, sormuş hemen: "Niye gelmediniz. Kodunuz beni çamur içinde."
Yeğenler cevap vermiş, hep bir ağızdan: "Ne bilelim dayııı, gelme dedin gelmedik."
Dayı şaşkın-şabalak sormuş: "Ne gelmeyin’i ya?!"
Yeğenler yapıştırmış posta pulu gibi arkasını yapışkanladıkları cevabı, dayının alnının ortasına:

"Sen, “G.D.O.” Dedin ya... Yani; ‘Geleyim Demeyin Ölürsünüz.’ demedin mi?!..."

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..