Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '09

 
Kategori
Özel Günler
 

Sünnet töreni

Sünnet töreni
 

Site güvenlik amirimiz, tek başına her işe yetişen Hakan’ın oğlunun sünneti için mahalleli bir araya geldik.

Yönetici Dur Kadir, Hakan’ a “Yeterince sandalye çıkartmamışsın” diye seslenince…

Eski fırçalarına göre sesiz olduğu için sadece orada toplananlarca duyuldu.

Otorite hissedilmiş oldu.

Ağustos sıcağında buz gibi bir hava arasında…

Filozof Rüstem arayı yumuşatmak için; “Başkanım on kadar sandalyeyi Turgay arkaya götürdü” lafı, ortamın gerginliğini sadece bir derece azaltmıştı…

Yaşlılar sabah okunan mevlit ve sünnet yemeğini halletmişler.

Orta yaşlılar sünnet gezi işini organize etmişler.

Gençler masaları, sünnet yatağını, ses sistemini ayarlamışlar, kısaca düğün için ne gerekli ise yerine getirmişler.

Benim gibi birkaç kişi de seyir etme ve hazıra konmayı bilmişlerdi…

Sünnet töreni öncesi yapılan bu hizmetler ve çalışmalar ne kadar takdire şayan ise…

Kendisinin doğrucusu, babasının ismini sadece Dur koymasını istemesine rağmen nüfus memurunca adına Kadir eklenmiş.

Kaf dağlı yöneticinin, tatsız, tuzsuz o konuşması da bu mutlu olayın yaşandığı ana…

Olgunlaşmamış yoz portakal ekşiliği katmıştı!

Buna rağmen akşam sünnet düğün törenimiz başlamıştı.

Teknolojik müzikçi Metin’ in önceden hazırlanmış, coğrafya dışı Cezayir'den, sözüm ona anasına küstüğünden damda yatan oğlanına kadar, kendisinin zamanını bildiği ara kestirmelerle eşlik ettiği müziklerle gece ilerlemiş…

Kurdunu dökenler belli olmuş…

Amirimiz, sitemizin bir tek görevlisi her işin yaptırıldığı Hakan ise zorla bir kez oyuna kaldırılabilmişti…

Bu olay iki muhalif başkan adayının ekmeğine yağ sürmüş…

Fısır fısır, masa masa gezerek ve oyun için piste çıkıyormuş gibi yapıp, durumu kurdunu döken oy verecek kişilere anlatarak, güya kınamışlar…

Konuştuklarının dışındakilere çiftetelli atıyormuş ayakları çekmişlerdi…

Bir ara gözüm Sör Numan’ a takıldı…

Genelde düğün meydanından elinde cep telefonu ile uzaklaşıp, geldiğini gördüm, uzaktan selamlaştık, pek görünmediğinde bir şeyler karıştırdığından emindim…

Fazla umursamadım, nasıl olsa Bilin Muallânın diline düşecektir…

Tekno Hayati elinde 3G telefonla masamızın yanından geçerken, “Herkes gülümsesin şu an Kayseri'de üstelik Erciyes'de gözükmektesiniz” duyurusu ilk günden teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı bilenler kervanına katılmamıza neden oldu.

Böylece Teknonun sayesinde buz gibi Erciyes’e gitmiştik…

Eve geçince kredi kartı harcamalarımı ve cüzdanımdaki paraları kontrol ederek rahatladım…

Ne olur, olmaz, orası Kayseriydi…

Ertesi gün ikindiye doğru Dur Kadir’in aksayarak sitedeki olağan kontrolünü yaptığını sandım…

Arabasına atlayıp gitti…

Amirim Hakan çöp bidonlarının kapağını kapatıyorken dayanamadım seslendim?

—Amirim! Amirine ne oldu?

Balkonun altına geldi. Yüzü gülüyordu, geceki neşesizliği gitmişti…

—Gece atık su toplama demiri kaymış, düşmüş… Abi sen gittikten sonra üçe kadar acildeydik. Şimdi de pansumana gitti…

—Kırık çıkık var mı?

—Kan var abı... Sıyrıklı… Üç beş güne geçermiş. Yalnız tetenoz aşısı vurulurken bayağı bağırdı be abı… Hemşire otoriteyi sağladı…

Konuşmalarımızı giriş kapısı önündeki ağaç altında oturan, amirimin en iç arkadaşı Tilki Rafet’ in bize doğru bakıp, takip ettiğini fark ettim…

 
Toplam blog
: 371
: 835
Kayıt tarihi
: 14.02.09
 
 

Adalet önce kendimizde başlamalı ve haksızlıklar sorgulanmalı  ve hataların, afetlere dönüşmeden ..