Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '09

 
Kategori
Öykü
 

Süper Polisiye! - 1

Süper Polisiye! - 1
 

Polis kayıtlarına “Park Cinayeti” adıyla geçen vak’anın ülkede sonradan meydana gelecek bir dizi dehşet verici ve tuhaf olayın habercisi olduğunu kimse tahmin edemezdi; cinayet masasının genç ve yetenekli detektifi, akademi mezunu, yeni nesil polislerden komiser Cem Uyanık dahil…

***

Yerde boylu boyunca yatan yaşlı adamın kafasındaki yaradan boşalan kan parkın parke taşlarının arasındaki boşluklardan toprağa sızıyordu. Adamcağız yürürken kafasının arkasından aldığı darbenin etkisiyle yüz üstü düşmüştü. Düşer düşmez de ölmüş olmalıydı. Sol elini başının altına çekmiş, sağ elini ise bir şeye erişmek ister gibi ileriye doğru uzatmıştı. Bastonu da biraz ilerde yatıyordu. Olay yeri inceleme ekibi, projektörleri yakıp cesedin etrafını aydınlattığında kurbanın sağ el parmaklarının da ezilmiş olduğunu gördü. Görünüşe göre cinayet gasp amacıyla işlenmemişti; adamcağızın cüzdanına, antika değerindeki köstekli saatine dokunulmamıştı. Psikopat bir katilin sırf kan dökme arzusunu tatmin etmek için işlediği bir cinayete benziyordu.

Polis, adamın cüzdanındaki kimlik bilgilerinden adresine ulaştı. Maktul, seksen yedinci yaşına birkaç gün önce adım atmış, Fahrettin Kocamaz’dı. Komşularından edinilen bilgilerden Fahrettin Kocamaz’ın emekli nüfus memuru olduğu, yalnız yaşadığı, gündelikçi bir kadının temizlik ve mutfak işlerinde ona yardım ettiği anlaşıldı. Evde ayrıntılı bir arama yapan polis Fadime Fındık adlı yardımcı kadının telefon numarasını buldu. Fındık’ın ifadesine göre, kendisi o gün izinli olduğu için işe gelmemişti. Fahrettin Kocamaz’ın iki oğlu ve bir kızı, çok sayıda torunu vardı. Haftada en az bir gün torunlarından biri ziyaretine gelirdi. Fahrettin Bey’in kimseyle kavgası, davası, düşmanı düşmanlığı yoktu. Çoğunlukla televizyon izlemek ve gazete okumakla vakit geçirir, hava çok kötü değilse her öğleden sonra mutlaka evin yakınlarındaki parka çıkar, orada biraz oturup hava kararmaya yüz tuttuğunda da evine dönerdi. O gün hava epey soğuktu, o nedenle park ıssızdı. Yılın en kısa günleri yaşandığı için hava erkenden kararıyordu. Saldırgan, Fahrettin Bey evine dönmek üzere yürüyüşe geçtiğinde arkasından yanaşıp vurmuş olmalıydı. Orası yolun sık ağaçlıklı bir yeri olduğundan işini kolayca görüp uzaklaşmıştı. Olay yerinde rutin incelemeler yapıldıktan sonra otopsi yapılmak üzere ceset adli tıbba kaldırıldı.

Olayın soruşturması komiser Cem Uyanık’a verilmişti. Uyanık, olay yerinde bulunan delilleri ve Fahrettin Kocamaz’ın otopsi raporunu dikkatle inceledi. Aslında delil adına hemen hemen hiçbir şey yoktu; katil geriye hiçbir iz bırakmamıştı. Ne bir görgü tanığı, ne de parmak izi alacak bir kalıntı vardı. Tüm bulgular adi bir cinayeti işaret ediyordu. Peki maktul kim tarafından, niçin öldürülmüştü. Komiser Uyanık’ın kafasına maktulün sağ el parmaklarının ezilmiş olması takılmıştı. Bunun mutlaka bir anlamı olmalıydı. Acaba bir cinsel taciz girişiminin intikamı mı alınmıştı? Yoksa Fahrettin Bey, gençliğinde birini öldürmüş de onun intikamı mıydı? Bu ihtimalleri göz önüne alan Komiser Cem soruşturmayı bu yönde derinleştirdi. Maktulü tanıyanlara onun cinsel eğilimleri ve geçmişiyle ilgili sorular yöneltti ama bu yönde hiçbir ipucu elde edemedi. Fahrettin Kocamaz geçmişinde hiçbir leke olmayan, dümdüz bir adamdı. Evinde çoğu zaman kendisiyle yalnız kalan yardımcı kadına bir defa olsun dokunmaya falan teşebbüs etmemiş o yönde bir imada dahi bulunmamıştı. Fadime Fındık onu "melaike gibi adam; bana hep 'kızım' diye hitap ederdi" diye anlatmıştı. O yaştaki bütün insanlar gibi günlük rutine sıkı sıkıya bağlıydı. Parkta arkadaşları varsa onlarla sohbet eder, onlar yoksa yalnız başına bir süre oturup evine dönerdi. Yabancılarla pek kolay kaynaşamazdı.

Komiser Cem, parkın çevresinde vakit geçiren evsizleri, tinercileri, parkın bekçisini, sakinlerini tek tek sorguladı. Hiçbirinin maktule dair olumsuz bir anısı ya da izlenimi yoktu. Kendi halinde, sessiz, sakin bir adamdı. Tanıdığı herkesle o eski İstanbul efendilerine özgü nazik ama mesafeli ilişkisi vardı. Bu bilgiler Fahrettin Bey’in bir sübyancı ya da gizli eşcinsel olmadığına işaretti; ya da böyle bir özelliği varsa bile bunu çevresindeki herkesten çok iyi gizlemiş olmalıydı. Komiser Cem bu durumda cinayet sebebi olarak eşcinsellik ya da cinsel taciz ihtimallerini elemek zorunda kaldı; gasp amaçlı da olamazdı. Ancak Fahrettin Kocamaz’ın öldürülme sebebinin sağ el parmaklarının ezilmesiyle mutlaka bir bağlantısı olmalıydı.

Cinayetin üzerinden bir gün geçmişti. Komiser Cem, olayla ilgili eldeki ilk verileri inceleyip değerlendirmek için odasına çekildi. Oluşturduğu geçici dosyadaki belgeleri tekrar tekrar gözden geçirdi. Ancak cinayet sebebiyle ilgili bir kanaate ulaşmayı sağlayacak bilgi yoktu. Ertesi gün başta çocukları ve torunları olmak üzere yakınlarıyla tekrar konuşup Fahrettin Bey'in tüm ilişkilerini öğrenmeli, kuşkulandıkları kimse var mı sormalı, ayrıca serveti ve mirası hakkında bilgi edinmeliydi.

Cem önündeki dosyayı umutsuzlukla kapatıp attı. Yorgunluktan ağrımaya başlayan kafasını ellerinin arasına aldı, her iki elinin orta parmaklarıyla şakaklarına bastırıp masaj yaptı. Masanın üzerindeki kumandayı alıp televizyonu açtı. Kanallar arasında zap yaparak gezindi. Aslında televizyona bakmak için değil sırf kafasını meşgul edip biraz rahatlamak için açmıştı. Bir süre reklamlara, program tanıtımlarına baktı. Tuşlara amaçsızca basarak kanallar arasında gezinirken bir kanaldaki haber dikkatini çekti. Beş farklı şehirde nüfus müdürlüğü binalarında yaklaşık aynı saatlerde yangın çıktığını, yangınların kundaklanmadan kaynaklandığı yönünde kuvvetli bulgular olduğunu bildiriyordu haber…

Komiser Cem aniden dikkat kesilip ayrıntılarını izlemeye hazırlandı ancak haber kısa tutulmuş, fazla ayrıntıya girilmeden bitirilmişti. Nüfus binalarında, arşivlerde veya her türlü vesika depolanan yerlerde kazaen yangın çıkar ya da çoğu defa bir şeyleri yok etmek amacıyla kasıtlı olarak sık sık yangın çıkartılırdı; ancak beş ayrı ilde beş nüfus müdürlüğü binasının aynı anda yanması pek sık görülen bir durum sayılmazdı; Türkiye’de bile…

Haberdeki “nüfus” sözü dikkatini çekmişti. Bugün bu kelime ikinci defa karşısına çıkmıştı. Biraz önce umutsuzlukla masanın bir köşesine fırlattığı dosyada adı geçen maktulün de emekli “nüfus” memuru olduğunu hatırladı. Bazen böyle olurdu. O güne kadar hiç duymadığı bir kelime aynı gün içinde birkaç defa karşısına çıkardı.

Dosyayı tekrar açıp olay yeri tutanağı, kimlik bilgileri gibi belgeler arasından maktul Fahrettin Kocamaz’ın ezilmiş parmaklarının fotoğrafını çıkarıp incelemeye koyuldu. Onu bırakıp ölümüne sebep olan darbenin kafasında açtığı yaranın fotoğrafına değişik açılardan baktı. Adamcağızın kel kafasına gelen darbe haç işareti ya da küçük T harfine benzer bir yara açmıştı. Bu da ezilmiş parmaklar gibi bir ipucu olabilir miydi?

......

(To be continued)


 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..