Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

30 Haziran '12

 
Kategori
Siyaset
 

Suriye

Suriye
 

Birileri, başka birilerine camın arkasından birşeyler anlatmaya çalışıyor. Ne olaki...


Suriye konusunda uygulanan dış politika, sonunda meyvesini verdi. Bir RF-4 keşif uçağı, bize göre Suriye hava sahasının dışında, Suriyeye göre, içerisinde, düşürüldü. Kayıp pilotlar hala aranıyor ancak gene rivayet edildiğine göre sadece pilotların botları ve kaskları bulundu.

Olay, sakince değerlendirildiğinde, çok kritikti ve mesele sadece bir Türk uçağının, kimine göre uluslararası hava sahasında, kimine görede de çok daha yakında, uluslararası angajman kurallarının hiç birisine uyulmadan, düşürülmesi değildi. Birileri Türkiyeyi test ediyordu .

Başbakan Erdoğan ve kerameti kendinden menkul danışmanları, ellerindeki bütün istihbarat verilerine rağmen durumu okuyamadı, her zaman olduğu gibi, gazabımız kahreder gibi üst perdeden çıkışlara başladı. Bu kadroya göre olaydan tümüyle Suriye sorumluydu ve bunun bedelini ödeyecekti. Durumu anlamayan veya anlamak işine gelmeyen medya gurupları derhal konuyu diğer her olayda olduğu gibi abartıp köpürtmeye başladılar durumu izleyen benim gibi sıradan insanlar sabaha karşı Suriyeyi işgal edip bölgedeki bir başka küsümüz olan İsrail ile sınır komşusu olacağız zannetti. Doğal olarak böyle bir şey olmadı, asker, dışişleri devreye girdi ve olaya bir miktar sağ duyu hakim oldu. Başbakan Erdoğan, Suriyeyi kahredeceğiz, gazabımızdan herkes korksun gibi söylemlerden vazgeçti ve olaydaki tek suçlu herzamanki gibi Kılıçdaroğlu kaldı. Aslında, Kılıçdaroğlu ve CHP nin de görüşleri fazla berrak değildi. Olayları gazete havadislerine göre değerlendiriyorlar ve ona göre yorum yapıyorlardı. Halbuki gelişmiş ülkelerde Ana muhalefet Partilerinin diplomat kökenli ve dışişleri mensubu danışmanları vardır ve bilgiler birinci elden alınıp yorumlar ona göre yapılır.

Peki aslında ne olmuştu; İlk gözden kaçan nokta Türk uçağının Suriye hava sahasına yakın biryerde uçarken kısa bir süre sınır ihlali yaptığı, o arada radarının tuhaf bir nedenle çalışmadığı, başka bir deyişle, nerede olduğunu bilmediği, ancak Türkiye tarafından uyarıldıktan sonra Suriye hava sahasını terk ettiği gazetelere düşmüştü. Gören gözlere göre bu tipik bir elektrononik karıştırma faaliyeti idi ve bölgede bunu yapacak üç ülke vardı. Bunlar Kıbrıstaki üslerden İngilizler , İsrail ve Tartus ta konuşlu Rus filosu. Suriyenin böyle bir kabiliyeti, Yazılıp çizildiği kadarıyla yoktu. Tuhaf olan bir başka nokta ise RF 4 uçağının silahsız İFF i açık başka deyişle kim olduğu bilinen ancak başka bir yerde başka bir profilde uçması gereken bir uçak olduğu idi. Görevi farklı olduğu için, Ki yapılan açıklamaya göre Türk hava savunma sistemini test ediyordu, başka bir silahlı uçak trafından eşlik edilmiyordu. Neticede uçak Suriye hava savunma sistemi tarafından bir rus füzesi ile düşürüldü.

O anda yapılacak iki iş vardı. Ya derhal Suriye hava savunma sisteminin Kuzey Suriyede yerleşik bölümünü imha edip tüm limanlarını ablukaya alıp orada konuyu diplomatik gelişmelere bırakırdınız, doğal olarak Türkiye bunu yapabilecek imkan ve kabiliyette idi. Veya meseleyi diplomasiye bırakıp misillemeyi tamamen bırakırdınız ve uçağınız düşürüldüğü ile kalırdı. Başbakan Erdoğanın bütün üst perde konuşmalarına rağmen mesele diplomasiye bırakıldı. Natoya dördüncü madde kapsamından bilgi verildi onlarda bu olayı kınadılar. Bu arada Davutoğlu da nöbeti Erdoğandan alarak Suriyeyi fena çok yapacağımızdan bahsetti. Ancak gerçek bu değildi ve Guardian 'ın yazdığına göre Türkiye bölgede süpergüç falan değildi. Hatta tipik ingiliz alaycılığı ile ve çok zarif bir şekilde karizmayı fena halde çizdiğimiz anlatıldı.

Peki yanlış neredeydi. Herşeyden önce Başbakan Erdoğanın ve AKP nin orta doğu politikası yanlıştı. Hiç bir dönemde barış gelmemiş bu bölge ile ilgili politikaları, din kardeşliğine, eski Osmanlı yönetimindeki güzel günlere, Türkiyenin büyüklüğüne bağlamak ve kahvede seçmenlerle konuşur gibi dış politika konusunda açıklamalar yapmak yanlıştı. Askerlerin olayın hemen arkasından Suriye hava savunma sisteminin bir bölümünü çökertmeyi önermediklerine inanmıyorum. Ancak Başbakan Erdoğan ve ekibi bu noktadaki siyasi kararı bilemediğimiz kimbilir hangi sudan sebepten veremedi, vermedi. Kendi deyimleriyle istişarelerle bu işi de çözebileceğini en azından öyle satabileceğini zannetti. Halbuki askeri güçle desteklenen diplomasi başka bir şeydi ve o kadro iktidarda oldukları süreçte bu konuyu hiç anlamamıştı.

Bu arada klasik kriz tırmandırma stratejisi uyarınca bölgeye birlik kaydırıldı. Türkiye angajman kurallarını değiştirdiğini deklare etti. Gözden kaçan daha doğrusu cemaate yakın bir gurup insan tarafından gözden kaçırılmaya çalışılan nokta, Korgenerallerin bir bölümü hapiste olduğu için, Olası harekat sorumluluğunu üstlenecek koloduya komutan tayin edilemiyor ve ağustos ayındaki Şurada ki terfiler bekleniyordu. Suriye limanları ablukaya alınacaksa bunu yönetecek amirallerde hapiste idi. Harekatın sorumluluğunu üstlenecek güney deniz saha komutanlığı amiralleri de hapiste idi. Hava harekatının belkemiği olan Eskişehir, Diyarbakır taktik hava kuvvetlerinin komutanları da benim bilgime göre hapiste idi. Ama dert değildi bütün mesele askeri vesayetin kalkması ve demokratikleşme değil miydi....

Bundan sonra ne olacak sorusunu gelince, doğal olarak hiç bir şey. Nato beşinci maddeyi gündeme almayı kabul etmeyecek, belkide asli fail olan Rusya suriyedeki  Tartus üssünü iyice takviye ederek sıcak denizlere açılmış olacak. Petrol boru hattı güvencede kalacak, dolayısıyla AB nin mutluluğu devam edecek, Ve Türkiye, iki pilotunu şehit vermiş, karizmasını fena halde çizdirmiş, saygınlığını büyük ölçüde yitirmiş, sözü ciddiye alınmayan bir Ülke olarak yaşamaya devam edecek.

Biz bu kadar haksızlığı hak ediyor muyuz...

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..