Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '16

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sürüngen Beyin, R-Kompleksi

Sürüngen Beyin, R-Kompleksi
 

Hitler ve R-Kompleks'i


Bireylerin neden grup kurallarına uyduğu, sosyal uyum sağladığı ya da uymadığı? insanların neden söz dinlediği, itaat ettiği? sosyal psikolojinin konusudur. Dar bir anlamı ile Sosyal psikoloji toplumsal koşulların insanlar üzerindeki etkisini bilimsel olarak inceler.

Eğitim kullanılarak toplumu yönlendirilen yöntemlerden biri olan Beyin yıkama. (endoktrinasyon), eğitim faaliyetlerinin klasik anlamını ve fonksiyonunu bir yana bırakarak; insanların entelektüel otonomilerini ortadan kaldırarak ve belli inanç ve kanaatleri kişilerin beynine yerleştirerek akli melekelerini kullanmalarını engelleyecek şekilde aşılanmasıdır. Beyin yıkamanın en ince yöntemlerine totaliter sistemlerde (Hitler, Mussolini, Stalin, Franco) rastlanılır.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra; “Afrika ve Güney Amerika’nın geri kalmış toplumlarında sıkça görülen ilkel ruh hali, nasıl oluyor da İtalya ve Almanya gibi bilim, sanat ve felsefeye katkılar yapan, ünlü kişiler yetiştiren gelişmiş kültürlerde ortaya çıkıyordu?”  Sorusu, dünyadaki birçok sosyal bilimcinin beynini kemirip duruyordu. Özellikle, Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Kant, Hegel Einstein gibi bilim adamlarını, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman toplumu, nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitmişti? Üstelik 20 milyondan fazla insanın ölmesine neden olduğu halde? Hitler “mühendis kafalı” olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştı? Onların mantıklarını nasıl “servis dışı” hale getirmişti?

Sosyal Bilimcilerin, II. Dünya Savaş’ından sonra aradıkları sorunun yanıtını araştırmacı Mac Lean, “R-Kompleks”i, ilkel sürüngenler mantığı ile açıklıyordu. Almanların beyninde “R-Kompleks” denilen beyin bölgesi, baskın hale getirilmişti. Her beyinde bulunan R-kompleksi yönetilerek, kitlelerin beynindeki ilkel içgüdüler aktive edilerek, insanların mantıklı düşünmeleri baskılanıyordu. “R” harfi İngilizce reptile, sürüngenleri; “Kompleks”  ise, karmaşık ruh halini temsil etmekteydi.

Aşağılık ya da üstünlük kompleksi gibi algı yönetimi veya mühendisliği ile başlatılarak sürdürülen toplumsal ruh sağlığı sorunu üç aşamada yaratılıyordu. Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, bir insanın beyinin R-Kompleks seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri onu bir gruba dâhil etmekti. Toplum ve bireyler, önce “Biz ve Onlar veya Ötekiler” gruplarına bölünüyordu. İç bağları sıkı bir grup içindeki kişi “akıl ihalesi” yoluyla mantığını kullanmaktan vazgeçiriliyordu. Ardından, korku ve dehşet kültüründe yaşamaya zorlanıyor, kitleler “korku kültüründe” yaşatılıyordu. Aynı şekilde “dış düşmanlar” gösterilerek, korkuya dayalı politik propaganda yapılarak da kitleler R-kompleks seviyesine indiriliyordu.

Bu siyasal stratejide 3-D metodu kullanılmaktaydı. Düşman göster, Dayanışma duygusunu kışkırt, Düşündürme! Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların düşünemesinler. İnsanların mantığına değil içgüdülerine hitap et. Karşıt gruplara bölünen ve çatışmalar içinde bunalan toplum, zalim düşmanlara karşı ilkel bir birlik ve bütünlüğe sığınsın.

“R Kompleksli” liderlere yığınlar nasıl yönelmekteydi? Kendi hayatında yenik, ezik, kompleks’li kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, güçlü sınıflardan nefret ederken korku ve çatışma ortamını yaratan masum ve mağdur görünen liderle özdeşlik psikolojisi kuruyordu. R-Kompleks’ine sahip ve R-Kompleks’li bireylere hitap eden liderlerin en büyük sırrı, kendisini bir “intikam aracı” olarak sunmaları idi. Onlar hep; kaybedenlere oynayarak kazanmaktaydı. Kimliklerini bir düşmana göre konumlandırıp,”Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, oyunla bana güç ver, nefret ettiğin herkesin canını okuyayım, sizleri ve toplumu düze ve refaha çıkarayım” mesajı vermekteydi. Bu tip liderler kolaylıkla iktidara gelirlerken, gidişlerinde büyük bedel ödüyor ve ödetiyorlardı.

Bu amaçla, sürekli olarak yeni bir ülke, toplum ve hatta dünya yaratmaktan söz ediyor, geleneksel ve töresel değerlerle özlemleri çarpıtıyordu. Başarılı bir söz ustası olan lider kültürel değişme ve gelişmenin yolunu ve yönünü geleceğe değil, geçmişin şanlı zaferlerine, mutlu günlerine çeviriyor. Toplulukların egosunu överek gözetim ve denetim altında tutuyordu.  Zora düştükçe çoğu liderler gibi hemen dine sarılıyorlardı. Tanrı’nın kendisine kutsal görevler verdiğinden söz ediyorlar, bu inancını savunan sadık danışmanlar buluyor, şüpheye düşen, sorgulayan yoldaşlarla yolunu ayırıyordu. Onları gerçekleri görmeye, yuvaya dönmeye, hidayete  (doğru yola) davet ediyor. Direnenleri dışlıyor. İlkelere değil sandıktan çıkan ve çıkacak oylara önem ve öncelik veriyordu. Kendisini destekleyen grupların yoksulluktan kurtulmasını istemiyor, zengin koruyucular yaratıyor, yoksulların yokluktan yakınmasına bile fırsat vermiyordu. Her işe karışıp, hemen her konuda konuşarak, dünya güçlerine meydan okuyarak adını gündemde ve manşette tutuyorlardı.

Yerini ve gücünü korumak için uygarlığın ve insanlığın evrensel değerlerini ya inkâr, ya da ters yüz ediyor. Bu rolünü o kadar başarıyla sürdürüyordu ki giderek, bütün söylediklerine, kendi kerametine, yakın çevresiyle birlikte inanmaya başlıyordu.

İşte bu son aşamada dönüşü olmayan sınıra ulaşıyor, kendi yarattığı kaderinin ağına düşüyordu. Artık, geri dönmesi mümkün değildi. Yanıldığını kabul etmektense, yanıltanlardan, kumpas kuranlardan yakınıyordu Uyaranları, eleştirenleri vatan haini olarak cezalandırmaya kalkıyor. Birlik ve dirlik için, kültürel çeşitliliği değil,  ötekileştirmeyi, milleti değil ümmeti savunuyordu.

Bir köşeye çekilip kendisini ve gücünü yenilemeyi düşünmüyor, iktidar ve itibarını korumak için her şeyi değiştirmeyi savunup; tarihin efsane liderler katında yerini alacağı günleri bekliyordu.

Bir toplum ne kadar az gelişmiş ise ilkel beyin (R-Kompleks) baskın karakterler, o kadar etkin olacaktır. Ayrıca, bir insan ne kadar çok kendini geliştirirse, R-Kompleks davranışlarını o oranda kontrol edebilir. Aile ve grup içindeki çatışmaların geniş ölçekli bir versiyonu sosyal alanda görülür. İnsan beyninde olduğu gibi, toplumsal hayatta da bazen İlkel beyin ( R-Kompleks) hâkim olur. R-Kompleks’inin etkin olduğu toplumların böylesi dönemlerinde Max Horkheimer’in deyişiyle kitlesel akıl tutulması yaşanır.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..