Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '10

 
Kategori
Haber
 

Tacizci Coşkun'lar sahnede!

Tacizci Coşkun'lar sahnede!
 

Her yerde “taciz” haberleri var. Tacizler aldı başını gidiyor. Dur durak bilmiyor. Tacizci, ağlarını kurbanları üzerine dikkatlice örüyor. Sonra da korkunç tablolar etrafı kaplayıp acı yüzünü gösteriyor.

Taciz etme, yani rahatsız etmenin boyutları çeşit çeşit. Dokunarak, sözlü veya yazılı ve fiili tacizler. Bu sonuncusu “ırza geçme” ile noktalanıyor.

Dokunarak tacizlerde; şahısların yan yana olması, dokunması şart. Taraflar şikâyetçi olmayınca da, bu dokunmalarda aşk rüzgârı eserse, yelkenleri doldurabiliyor.

Geriye sözlü ve yazılısı kalıyor. Bu, her yerde sık rastlanan bir olgu. Bazen kalıcı, sonucu mutlulukla biter. Bazı da saman alevi gibi geçicidir çoğunlukla. Bir şıpsevdidir. İz bile bırakmaz. Tabii ki, tarafların önceden kabullenmesi şart

Tacizden hoşlanan da vardır, hoşlanmayan da. Karşı taraf ilgi duyulmadığını görünce, normalde, el ayak çekilir o şahıs üzerinden. Aksi olur bazen. “Ellerin, gözlerin, yüreğin” diye ağıtlar yakar. Karşılıksız aşktır. Anlarsınız ki, elektrik almamıştır karşıkinden. Kimi de "elimi sallasam ellisii" havasındadır.. "Sana mı kaldım?!" dercesine. " Susmam" der, cazgırlık yaparlar, Amazon' culuk oynarlar, apaş' lık sevdasına kapılırlar. G e ç i n i z !..

Ört ki, ölem!

Bir de şu vardır köylük yerlerde geçerli olan. Tacizcisi ile evlendirilmek. Konumuz dışıdır bu.

Şimdi. Amerika’yı şoke eden dünkü habere bakın. Ünlü bir at yetiştiricisi, para karşılığı çiftliğindeki hayvanları, insanlara pazarlamış. Bir İngiliz turist, köpekle basılmış ayrıca. O çiftlikte. Demek ki adam, çeşit bulunduruyordu elinin altında. İşin rotası değişik. Böyleleri de var. Gazeteler öyle yazıyor.

Bizde de evvelsi gün bir taciz olayı yaşandı İzmir’de. Bir aygır, safkan İngiliz yarış atlarının barındığı çiti parçalayarak aştı ve beş dişi ata tecavüz etti. Sütçü beygiri olan aygır; dönüşünde, yolunun üzerindeki, çiftliğin kara gözlü eşeğine rastladı. Böylelikle durumu altıladı. Eşek, dünden beri bunalımda ve kayıpmış. Bir defa görmüş sahibisi. Eşeğin kulakları düşmüş, ama, yürüyüşü de değişmiş. Memnuniyetten midir bu değişim, bilemeyiz.

Atların sahibi canlı yayında, “tacizci Coşkunun,” elini ayağını bağladık ama, yapılacak bir şey yok. Polise “tecavüzcüyü yakaladık” dedik. O da “N’apayım!” diyor. Ya biz n’apalım? Doğacak yavrular, sütçünün tohumlarından olacağı için, bir sürü kalitesiz yavruya bakacağız. Bizim atların genleri de bozulmuş olacak. Şimdiden oldular düz at. At yetiştirici, soruyor “ aygırdan mı şikâyetçi olayım, sahibinden mi?” Aygır bu işten paçayı sıyırır. Sahibine de “ aygırına seks terbiyesi vermemişsin” diye kınama cezası mı verilir?

Atlar deseniz, hayatlarından memnun. Sahibi endişeli yalnız. “ Sütçü beygiridir diye küçümsemiyorum, safkan atlarımızın kimyası bozuldu, ona yanarım” diyor

Aygır, mevsimlik aşk yaşadı. Nisan Mayıs ayları, gevşer gönül yayları diye diye çitlere saldırıp atlara ulaştı. Bilseydi canlı yayınlara çıkacağını, hoyratlık yapıp fena puan toplamaz, teker teker işini hallederdi. Centilmenliğe oynardı hiç olmazsa.

Bu aygır olacak at, belki uzun zamandır onları gözlüyordu. Komşusuymuş hem. Belli mi olur. Özel bakımlı, yiyeceği her zaman bol olan bu alımlı hayvanları kıskanmıştır belki de. Yedikleri önünde, yemedikleri arkalarında. Her gün neşe içinde koşturmalar, çit kenarına gelip, inceden inceden kırıtmalar, takınılan edalar, göz süzmeler, sergilenen tafralar.

Ya, zavallı eşekten ne istedi bu aygır. Burası sır. Sen tut, beşini birden silip süpür, hızını alama, kara gözlü eşeği gözüne kestir, onu da hallet.

Olay gece yarısında başlamış, sabahı sona ermiş. Sahipleri de o zaman çiftliğe gelince fark etmişler. Altı ayrı tecavüz olayı! İki saatte bir tanesini kayda geçirmiş oluyor böylelikte. Eşeğin işi biraz uzamış olabilir belki boy farkından. İnadı da malum.

Hem beygirde bir tek eşeğin nal izleri var. Diğerlerinin yok. Demek oluyor ki karşı koymamışlar. Alan memnun, satan memnun oluyor bu durumda. İnsanlarımızın tavrına da ne kadar benziyor. Arasıra okuyoruz sütunlarda, eskiden gönüldaşmışlar. Sonra araya dereler girmiş. Yol ayrımında da, “tu kaka” olunmuş. Çadırı yanmış çingene karısı gibi feryatlar, “İstemezük’ler!” Öbür taraftan da, Gelsin ağıtlar, gitsin ağıtlar. Di mi? Böylelerinin arasına girmeyeceksin. Ne halleri varsa görsünler. İleride işler düzelir, bakarsınız bu sefer siz arada kalırsınız.

Atların sahibi diyor ki “İngiliz atlarımızla iş tutan bu aygır, kaliteli olsaydı bari, yüreğimiz yanmazdı. Sütçünün yavrularına bakmak var şimdi. Masrafa gireceğiz. İnşallah, spermleri kısa gelir de gebe kalmazlar. Zaman gösterecek” diyor.

Atların sahibi, yine de insaf sahibiymiş. Yavruları, diğerlerinin yaptığı gibi, cami avlusuna bırakırım demiyor hiç olmazsa!

Ört ki, ölem!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..