Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '13

 
Kategori
Haber
 

Tahta kaşık, tahta çanak ve tahta arabaları tanıdınız mı?

Tahta kaşık, tahta çanak ve tahta arabaları tanıdınız mı?
 

Çocukluğun vazgeçilmezlerinden: "Tahta arabalar."


 

Hiç aklıma gelmezdi. Küçüklüğümüzde bindiğimiz tahta tekerlekli o eften büften arabalar için şenlikler düzenleneceğini, sırf bu arabaya binebilmek için İstanbulklardan Rizeye gelerek çocuklukları yaşamak isteyenlerin olabileceğini düşünemezdim. Demek oluyormuş.

TV’ de  gördüm İstanbul’dan gelen ne diyor? “ Sırf çocukluğumu yaşamak için” eski arkadaşlarla aynı arabaya binebilmek için işi gücü bırakıp buralara geldim” diyor ve ekliyor: “ Belki de işten çıkarmışlardır beni” diye de ekliyor.

Mucitler ülkesi Rize’de düzenlenmiş tahta araba şenliği. 5  ncisi yapılmış. Her yaştan, her baştan insanlar, yağışa rağmen yarışmışlar ve yokuş aşağı inerken de kiminin tekerlekleri kırılmış, kimi devrilmiş. Milli motorsikletcimiz de katılmış.

İlginç yanı da Formula-1 yarışlarına benzetilerek   FormuLAZ sloganıyle 67 araba katılmış. Ambulans da hazır bekletiliyor. İsmi: “LAZBULANS” Doyumsuz bir nostalji olmuştur.

İşi sıkı tutmuşlar. Kazalar için, kenarlara saman balyaları dizmişler. Dizlikler takılmış. Kimi yarışta zora gelince  arabadan inip koltuğunun  arasındaki arabasıyle koşarak parkuru bitirmeğe çalışmış.

Köyde, ambulanslar bekletilmiş ne olur olmaz diye. İkaz levhalar yazılıp konmuş:  “uçuruma düşmek yasaktır” diye. “Sollama yapılabilir”, “Dikkat tahta araba çıkabilir “ şeklinde

Gayeleri de, gelenekleri yaşatmak. Rizeli olmanın hakkını verebilmek, bir araya gelerek mutlanmak.

Çocukluğun tutkularından işte!. Ne muazzam duygu. İşte ilk kitabım olan “Ört ki, ölem” de, bu konuya neden yer vermedim acaba? Bartın’daki çocukluğumu anlatan o kitapta olmalıydı bu konu diye düşünüyorum şimdi.

Kitaptan çok önceleri, temelli ayrıldığımız Bartın’a bir defa daha gittiğimde,  mahalle aralarında, bizim başlattığımız tahta tekerlekli arabalara rastladım. “Bir defa bineyim” diye çocuğa söyledim amma, kabul etmedi. Bağırta bağırta bindim arabasına ve yokuş aşağı kaymıştım. Nice sonra kendimi o arabaya yakıştıramamıştım ve çocuktan utanmıştım. Halbuki, Laz’ların yaptığına bakın. Ne güzel bir dayanışma, değil mi?

Bizimkiler de tahtadandı  her tarafı. Tekerleklerini, Yalı’ya gider, tomrukların arasından seçerdik.  Bir buçuk karış eninde tekerlek kestirirdik, üç parmak kalınlığında. Göbeğini de oydururduk. Tahta dingillere gres yağı sürerdik,  iyi kayması için. Fren bile yapardık. Gövdeye bir kazık çakardık. El fireni gibi çekince, kazığın ucu  toprağa değer ve sürtünür, araba da dururdu

Bizim öyle formula’larımız yoktu. Daha icat bile edilmemişti. Arkadan ittirmeli yarışlarımız olurdu. İlk etapta arabaların tekerlekleri, ortadan şak diye ikiye ayrılırdı. Yedek lüksümüz de  yoktu. Eski resimlerde çektirdim. Tahta arabadaki  siyah-beyaz resmimi buldum. Koyacağım buraya. Yaş o zaman 14 – 15 idi.

Şimdi, bir daha çıksa karşıma böylesi tahta arabalar, yine binmek ister miydim?  İsterdim elbet. Sahi sizler,  "tahta kaşık, tahta çanak ve tahta arabalar" tanıdınız mı?

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..