Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Taksim'de Dehşet (pardon Yılbaşı) Gecesi

Taksim'de Dehşet (pardon Yılbaşı) Gecesi
 

Yılbaşını eğlenerek kutlamaktan anladığımız bu mu?


Hayatımızı güzelleştiren şeyler acaba nelerdir, hiç düşündünüz mü? Soruyu sorarken önce güzelliğin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Herkese göre değişen soyut bir kavram. Bize mutluluk veren, bizi heyecanlandıran, bizi sevindiren şeyler, genellikle hayatımızı da güzelleştirirler.

Mutluluk, heyecan ve sevinç... Bunlar da kimsenin elle tutup gözle göremediği, hatta istese de parayla satın alamadığı soyut kavramlar...

Manevi değerlerimizi bu yüzden çok önemsiyorum. İnsanı insan yapan ögelerin hemen hepsi, soyut kavramlardan oluşur. Değer de soyut bir kavramdır. Bazen biz de bir maddeye değer verebiliriz. Hatırası olan basit bir mendilin, kalemin, hatta eskimiş bir eşyanın paha biçilmez değeri nereden gelir? Bizden...

Doğanın yasasına uyup her gün görevini bir salise bile aksatmadan yaparak, güneşin ve kendisinin etrafında dönüp duran dünya, güneşle karşı karşıya geldiği zamanlarda gündüzü, güneşi arka tarafına aldığı zaman da geceyi oluşturur. Günümüzün çok güzel geçmesinin ve mutlu bir gece yaşamamızın sırrı, bizim ona kattığımız değerle ölçülür.

Pazartesiyi salıya bağlayan gecenin bir önceki gecelerden daha farklı yorumlanmasını sağlayan da yine biziz. Dünya kendi halinde güneş turunu tamamlayıp yeni bir tura başlarken, biz vur patlasın, çal oynasın, yeni yılı karşılamaya ve kutlamaya çalışıyorduk. Yıl kavramını ortaya atan da biziz. Yeni yılın sevinçle karşılanmasına sebep olan da...

Pırıl pırıl ışıklandırılmış caddelerde yüz binlerce insan, gecenin yarısına gelmeyi beklerken, saatlerin 00:00’ı gösterdiği ânın, havai fişekler altında kutlanmasına anlam katan onlar değil mi? O saatlerde dünyanın sayılı başkentlerinde toplanan yüz binlerce insan, çok özel bir şeyi kutsarmışcasına kendinden geçerken, yine yüzbinlerce insanın şu günlerde hac ziyareti için bulunduğu Mekke’de, kimse yeni bir yıla girildiğini farketmedi bile.

Anlatmaya çalıştığım şey şu ki, bizi en çok mutlu eden soyut nesneler gibi, zaman kavramı da soyut ve izafidir. Biz insan olarak o kadar güçlüyüz ki, anlamsız bir şeye anlam katıyoruz. Ve buna karşılık o kadar zayıfız ki, basit bir yanlışla en güzel şeyleri de mahvediyoruz ve anlamsız hale getiriyoruz.

İki gün önce bir gazete, İstanbul Müftülüğü tarafından yılın son cumasında okutulan bir hutbede, “Yılbaşı eğlencesinin dini açıdan sakıncalı” olduğu söylendiği için konuyu manşete taşıyıp aklınca tenkit ederek kınamıştı. Ben de, “Yılbaşı eğlencesi nasıl olmalı?” başlıklı bir yazıyla, yılbaşı eğlencesi denince sabaha kadar içki içmek ve sonunda kendinden geçmek anlaşılmamalı, eğer yapılan buysa, dini açıdan bu davranışın yanlış olduğu sadece yılbaşı akşamı değil, her zaman söylenir, demiştim.

Yazımı okuyanlar, dün gece Taksim’de yapılan kutlamalarda, bir turist kadına yapılan tacizi, televizyonlarda izlerken benim söylediklerimi hatırladılar mı bilemiyorum. Fakat bu hareketin -dini bir tarafa bırakın- insanlığa uygun bir davranış olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Yılbaşı eğlencesi denince akla bu gelir diyebilir misiniz? En önemlisi de, yılbaşı kutlamalarına katılmak için Taksim’e giden, sonra da hepimizin yüzünü kızartarak bu densizliği yapanları çağdaş, modern bir insan olarak tanımlayabilir misiniz?

Eğer Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsak, eğer modern çağdaş bir ülke olmak istiyorsak; yazarken, çizerken, konuşurken, tenkit ederken, alay ederken, küçümserken, 2008’in ilk gününe damgasını vuran bu fotoğrafın hiç gözümüzün önünden gitmemesini ve aklımızdan çıkmamasını istiyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..