Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '07

 
Kategori
Bayramlar
 

Takvimlerden haberin yok mu?

Takvimlerden haberin yok mu?
 

''Takvimlerden haberin yok mu, geçiyor yıllar/ Bana küsmüş, yüzüme gülmez zalim aynalar/ Kimimiz yorgun, kimimiz vurgun, kimi isyankar/ Acı gerçek bu, ömrümüz bir su, geçiyor yıllar..

Vakit geç olmuş, dönülmez yolmuş, yürek bin pişman/ Bundan böyle bana meyler dost, geceler düşman.

Hani nerde beklenenler, medet umdum senelerce/ Anılar hep doludizgin, bana hayır yok gecelerde/

Kimimiz yorgun, kimimiz vurgun, kimi isyankar/ Acı gerçek bu, ömrümüz bir su, geçiyor yıllar..'' diyordu Gülay o duygulu sesiyle.. Onun sıcacık sesi tüm duygusallığıyla titrerken, göz pınarlarımda biriken bir iki damla yaşı da titrettiğinden habersiz.. Öylesine içten, öylesine kırgın ve yorgun okuyordu şarkısını.

Düşüncelerim aldılar başını, çektiler gittiler çook uzakta kalan yılların anılarına, çocukluğumda Mürefte'deki dededen kalma ahşap rum evine bayram ziyaretine.

Evdekiler, gelecek bayrama ve bayramın peşine takacağı konuklara çoktan hazırdılar zaten. Kilimler yıkanmış, perdeler aklanmış, pencereler silinmiş, alt katı yukarıya bağlayan merdivenler başta olmak üzere, evin tüm tahtaları fırçalanmıştı.

Anneciğim bahçedeki kapama ile böreklerini misler gibi odun ateşinde pişirmiş, evdeki fırınlara ve kapamaya sığmayacak büyüklükteki baklava sinisini, köyün ekmek fırınına yollamıştı. Ah bir de tepsiyi fırından getirirken çocuklar şu tatlının sağını solunu didiklemeseydiler! Ah hiç bozmasalardı şeklini nasıl da güzel olacaktı.

Ama kızmıyordu gene de. Göz hakkı sayılırdı o yolda kaybolan bir kaç küçük baklava dilimi. Şerbetsiz şerbetsiz ne anlarlardı tadından bilemezdi anacığım ama o anlamasa bile ben çok iyi anlardım. Genelde abimler taşımak zorunda kalsalar da, eve gelen koca baklava sinisinden şerbeti dökülmeden önce her seferinde benim de aşırmışlığım olduğundan, bilirdim nasıl da lezzetli geldiğini.

Affet anacığım. Hiç pişman değilim ama bilesin! İyi ki aşırmışım da yanıma kâr kalmış! En büyük kârı da, kendi tatlığından ziyade, anılarıma tat katan bir kare olmasındanmış!

Bileydim o yılları, o bayramları bu denli özleyip arayacağımı, daha fazla anı biriktirmeye çalışmaz mıydım sanıyorsun?

Her seferinde yarım yamalak fırçaladığım tahtalar için işittiğim azarlar bile, bugün kulağımda hoş bir bayram melodisi gibi çınlıyor üzülme. Sen de hiç pişman olma azarladığın için! Az bile söylenirdin her seferinde bana kalırsa. Olsun varsın! Bak, bugün azarlayanım bile yok ki!

Kendi kendimi azarlıyorum ben bugün. ''Bayram geldi, mutlu olsana. Bayramı bayram gibi yaşasana'' diye! Ama yapamıyorum be anacığım.

Değil bize yetmeyen o koca sini, sana göre küçük bir tepside yaptığım revani bile sürükleniyor günlerce.

Anladım ki, bayramı bayram yapan takvimlerdeki tarihleri değilmiş. Ailelerin takvim yapraklarına kendi tarihlerini yazan ellerin , ömürlerin bir su gibi akıp geçtiği yıllarla birlikte, giderek eksilmemesiymiş.

Bayramları bayram yapan, coşturan şey; tatlı tepsisine uzanan ellerin birleşmesiymiş.. Tek başına uzattığın elin, çarpacak bir el bulamıyorsa, elinden çok yüreğin üşüyormuş be anacığım..

Yapayalnız bir bayram gecesinde, yine sizlerin özlemiyle ''Takvimlerden haberin var mı'' şarkısını dinliyor ve aile takvimimizden kopup giden yılların anısına, yanımda olmasanız da bayramınızı kutluyorum. Hepinizin ellerinden HASRETLE öpüyorum ..

Bayramları artık hiç sevmesem de, sizleri çok seviyorum..

Ve..Acı gerçek bu..Ömrümüz bir su..Geçiyor yıllar..Biliyorum..

Herkese sevdikleriyle mutlu bayramlar diliyorum..

Takvimlere inat.. Bir çoklarımız için acımasız geçebilen yıllara inat.. Edilen sohbetlerin, yenilen ve yenilecek olan bayram tatlılarının, anılarımızın damağında eşsiz bir tat bırakması dileğiyle, bayramınız kutlu olsun diyorum.

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..