Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Tam yapacaktık, bunlar engelledi!

Tam yapacaktık, bunlar engelledi!
 

Açılım süreci sonunda meclisin içine girebildi. Konuya böyle baktığımızda amuda kalkmış bir insanın elleri üzerinde yol aldığını ve ancak Ankara’ya ulaşabilmiş olduğunu hayal edebiliriz.

Daha ortada süreç, tartışmalar yokken Mart 2009 yerel seçim sonuçlarından sonra DTP üzerine yaptığım yorumda; hem bölge hem de yıllardır devam eden çatışmanın sona erdirilmesi için büyük fırsat olan DTP’nin meclis içi çalışmalarının, diyalog ortamının hazırlanmasının altını çizmeye çalışmıştım.

Çünkü demokrasinin en yüksek kurumu meclisti ve meclis içi çalışmaların tabana hareket ettirilmesi de sistemin en önemli ve doğru hareket yoluydu.

Ancak demokrasi tarihimizde bunun çok az örneklerini görebiliyoruz.

Meclis her zaman bir "uzlaşma platformu" değildir. Yani meclise gelen her konu üzerine müşterek bir noktada asgari anlaşmak gerekmez. Siyaset grupların çıkarı üzerinde yapılır. Bu nedenle politika da eninde sonunda bir çıkara hizmet eder. Öyle olunca da “çatışma” doğaldır. Çatışma derken kavgadan, savaştan söz etmiyorum.

Mecliste çoğunluk elde etmiş bir partinin o çoğunluğun taleplerine ve çıkarlarına da uygun olarak düzenlemeler yapması yine demokrasinin anlayabileceği, sindirmesi gereken bir şeydir.

Ancak bu teamül, bir genel uygulama değildir. Devlet ile hükümet ayrımının devreye girdiği konular vardır.

Türkiye’nin "güneydoğu sorunu" herhangi bir hükümetin kendi çıkarına, yöntemlerine, bildiğine göre çözümleyebileceği bir konu değildir. Olmamalıdır!

İçişleri Bakanı’nın açılım sürecinin başında sivil toplum örgütleriyle görüşmesi çok güzel bir demokrasi hareketiydi. Fakat ya kendisi ya da hükümetin “yetkilendirilmiş” üyelerinden bir tanesi eşzamanlı ya da öncesinde meclis içinde partilerin kapısını çalmaya başlamalı kafasındakileri sorup, onlardan fikir almalıydı.

Demokrasi kültürümüze katkı yapacak en büyük fırsat bu yaz başında böylece kaçırılmış oldu.

Siyasette böyle hamlelerin tek bir yorumu vardır; “ben iktidarım, gücüm var, yürütme yetkisi bendedir, bildiğimi yaparım.”

Aynı zamanda başka bir okuma da gelişir: “Ülkenin en büyük meselesini tek başıma çözerek bunu önümüzdeki seçimlerde partim adına propaganda aracı haline getiririm, bu kazanımı diğerleriyle paylaşmam.”

Yaklaşık altı aydır birbiri ile aynı masaya oturmadan kendi kürsülerinden yaptıkları açıklamalarla yapılan diyalogsuzluk da budur.

Burada muhalefetin tutumu “sekter” hatta barış karşıtı da olabilir. Ancak muhalefetin bu şekilde politika yapmasına neden olan ve onlara bu fırsatı yaratan yine iktidarın kendisi olmuştur. Hem yukarıda özetlediğimiz mesajı verip hem de “bunlarla da konuşmuyor” şeklinde bir şikâyet çok da anlamlı olmuyor.

Dün meclis çatısı altında sonunda buluşabilen milletvekillerinin birbirlerine yönelttikleri suçlama, iftira, hakarete varan üslup hiç güzel bir görüntü oluşturmadı.

Bir araya gelip düşüncelerini birbirlerine anlatmak yerine siyasetin en klasik yolu olan eski defterlere kaydedilmiş malzemeler üzerinden yapılmış bir gövde gösterisi izledik.

Burada yine en aklı başında konuşma yapan kişinin bir DTP milletvekili olması da çok ilginçti. DTP’nin parti olarak ateşli bir hatip yerine elindeki programı okumaya gayret eden bir milletvekilini seçmesi de bence önemli bir ayrıntıydı.

Şimdi bütün Türkiye amuda kalkarak elleri üzerinde yürümeye çalışan bu adamın ağzından (eğer varsa) sürecin bundan sonra ne şekilde ilerleyeceğine yönelik bir yol haritası, program, taslak her ne ise onu dinlemek istiyor.

Yoksa kabataslak bundan sonra yapılacak tartışmaların ne olacağını tahmin edebiliyoruz.

Genel görüşmelere geçildiğinde iktidar aynı kürsüye çıkıp “bu muhalefetin ne kötü” olduğunu “geldiydik, gittiydik, istemediler ki, mektup yazdık, almadılar, beklettiler, ille de kamera olsun dediler, aman efendim böyle olur muymuş” şeklinde anlatmaya “tam yapacaktık ama bunlar engelledi” şeklinde bir politika yapmamak konunun farklı bir tıkanıklığa sürüklememesi için önemlidir.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..