Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
İnançlar
 

Tanrı öznel gerçekliktir.

Tanrı öznel gerçekliktir.
 

Hıristiyanlık olsun, İslamiyet olsun, ya da hatta musevilik olsun, hem Dünyadaki tüm dinlerin tamamı değillerdir, hem de insanlık tarihi bakımından ta baştan beri var değillerdir. Bunlar aynı zamanda tüm inanış biçimleri de değildir. Çok farklı inanış biçimleri olmuştur. Örneğin animizm, paganizm gibi daha eski biçimler.

Ama günümüz din anlayışına bakıldığında kutsal kitap indirmiş peygamberlerin temsilciliğini yaptığı dinler çok yaygın durumda insanlar arasında.

Tanrı, evreni bir gücün yaratmış olduğu kabulünden hareketle insanın varlığına inandığı bir şey. Çünkü insan düşünürken, nedensel bağlantılar kurar. Evren için de bunu düşünmek istediğinde bir Tanrı kavramına ulaşır. Bir bakıma bu, aklın varlık karşısındaki düşünmesinden çıkan varsayımsal bir sonuçtur. Bu bakımdan öznel bir gerçekliktir, varlığı kanıtlanmış ve gösterilmiş nesnel bir gerçeklik değildir.

Buradaki ilginç nokta, varsayımsal olsa da insan düşünmesinin bir uğrağı olmasıdır.

Peki dinin kaynağı nedir?

Tanrı nesnel bir gerçeklik olmadığı için, 'ben şu kitabı şu kişiye sizin toplum düzeninizi kurması için gönderdim' demesi sözkonusu değil.

Fakat birisi çıkıyor ve diyor ki, 'Tanrı bana bu kitabı gönderdi ben de sizin peygamberinizim.'

Şimdi, Tanrı kavramı, insan düşünmesinin aklın çıkmazlarından biri olarak uğradığı bir uğrak dedik. Böyle bir uğrakta kalıp, öznel tanrı inancını edinmek, bize zorunlu olarak bir dine inanmamızı gerektirmez

Evet, tanrıya inanıyor olmanız, bir dine inanmanızı gerektirmez. Bir dine inanmanız için, 'Tanrı bana kitap gönderdi ve bana peygamber ol dedi' diyen kişiye inanmanız gerekir. Bu kişiye inanmanız ise, sizin kişisel tercihinizdir, insan aklının düşünmesinin gösterdiği bir kişi değildir.

Sonuç olarak, Tanrının varlığı, bir akılyürütme sonucunda ileri sürülebilir ve biz bu yüzden öznel bir tanrı inancına bağlanabiliriz, ama herhangi bir kişinin herhangi bir dinine inanmamız, tanrıya inancımızın zorunlu sonucu değildir.


Tanrıya inanmak bir dine inanmayı zorunlu olarak gerektirmez.

Ortaya şu çıkıyor;

Bir kişi, beni, kendisini Tanrının peygamber olarak seçtiği konusunda ikna edebilir diyelim, ki nasıl edebileceği çok merak konusu, ne yaparsa ben ikna olurum, mucize mi yapmalı? Diyelim ben ikna oldum. Peki aradan yüzlerce yıl geçmiş, bu peygamber olduğunu iddia eden kişi çoktan ölmüş ve şu an hala bu ölmüş peygamberlere inanan milyarlarca insan var? Bunu açıklaması nedir?

Evet, tanrı aklın düşünmesinin öznel sonuçlarından biridir. Peygamber, bizim kişisel tercihimizdir ve bu ikisi arasında bir bağlantı yok. Çünkü pek çok insan 'ben peygamberim' diye çıkabilirdi, ki çıkmıştır, biz hangisini neye göre tercih edeceğiz. Ben kişiyi görür konuşurum ve ikna olurum. Ama ya onu görmeyenler, nasıl onu peygamber diye kabul edebilir ki?

Şöyle ediyoruz, insandan insana kitaptan kitaba bu bilgiler geçiyor ve biz de bunlara inanıyoruz. Peki bu, bu kadar insanın bir dine bağlı olmasını gerektirecek kadar güçlü bir neden midir? Tabiki hayır. Din dışındaki gündelik hayatlarımızda, hiç de, başkalarının dediği şeylere böylesi dogmatik tarzda inanmayız. Ama dinlerde inanıyoruz.

Bu inancımız ve inancımızın oluşturduğu yapılar, gerçek anlamda, dinsel değil. Evet, bu şaşırtıcı bir sonuç olmalı. Dine inanıyoruz diyoruz, ama aslında yaptığımız dinin dışında başka bir toplumsal ve kültürel olay.

O halde dinsel yaşantı altında bizim toplumda ya da başka toplumlardaki dinsel sorunlar olarak tartışılan şeyler aslında dinsel değildir, başka kültürel, sosyal, siyasal güç sorunlarıdır.

Yazımın esas sonucu bu değil tabi. Şu: Tanrı fikri aklın mantıksal işleyişinin uğraklarından biri olduğu ve bu yüzden tanrının varlığına inancımızın temellendirilememiş de olsa, akılsal bir gerekçesi olduğu halde, hiçbir peygamber ve kitap için böyle bir gerekçenin olmadığı. Tamam bu bir bilgi değil, bir inanç ve ben tanrının varlığına inanıyorum, çünkü evrenin bir yaratıcısı olmalı, ama senin peygamber olduğuna neden inanıyım ki!

İnanç ve Bilgi ayrımı için Not:
İnandığımız şeyler ile doğru bildiğimiz şeyler ayrıdır. İnandığımız şeyler, kişisel de olabilir, toplumsal da, mesela diyelim ki bir nesnenin bize uğur getirdiğine inanırız. Bunun temeli yoktur. Ama inanırsın. Oysa bildiğimiz şeylerde, doğru olduğunu düşünmemizi sağlayan temeller vardır. Bunlar doğru ya da yanlış olabilir. Önemli nokta, doğrulanıp yanlışlanabilir olmalarıdır. Oysa inanç olan şeyde bu olanaklar yoktur.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..