Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '12

 
Kategori
Siyaset
 

Taraf gazeteciliği okuması...

Taraf gazeteciliği okuması...
 

Taraf'ın "Ergenekon'un üçüncü darbe planı" manşeti...


Türkiye’de medya tarihine bakıldığında kuşkusuz her dönemde iktidara/vesayete karşı duruş gösteren, düşüncelerini ifade eden ve yürüttüğü gazetecilik faaliyetlerinden ötürü hedef olan azımsanmayacak sayıda gazeteci yer almaktadır.

 

İktidarların/vesayetin örtülü açık desteği son yüz yılda öldürülen gazeteci sayısı 90 olarak tarihe kaydedilmesinde önemli etken olmuştur.

 

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay gazeteci cinayetlerini değerlendirirken: “Bir yönetim demokrasiyi, insan haklarını, temel hak ve özgürlükleri içten savunmuyorsa, iktidarı sürdürmek için sadece populizmi önüne koyuyorsa, suçlular ve özellikle siyasi cinayetlerin suçluları bulunamaz.” Diyor.

 

Türkiye’de işlenen gazeteci cinayetlerinde iktidarların/devletin tutumunu netleştirmek için Hrant Dink’in katledilmesi ve sonrasında yaşananlara göz atmak yeterli. Nedim Şener’in süreci kitaplaştırdıktan sonra 30 yıl ile yargılandığını, daha sonra ise kamuoyunda Odatv davası olarak bilinen davada bilirkişi raporlarında ifade edildiği üzere “virüs ile oluşturulan dijital delillerle” aylarca tutuklu şimdi de tutuksuz olarak yargılandığını not edelim.

 

Bugün Türkiye’de 70’e yakın gazetecinin tutuklu olduğu ifade ediliyor.

Tansu Çiller’in 1994 tarih genelgesinde yazdığı gibi ‘devletin bekası’ için her zaman ‘gerekli önlemler’ alınıyor.

 

Bu bahsi uzatmadan Türkiye gündeminde epeyce yer bulan Taraf gazetesi ekseninde yaşananlara bakalım. Kuşkusuz adından çokça söz edilmesinde gazetenin yayına başlamasından bu güne kadar ortaya koyduğu tutum/habercilik anlayışı/misyonunun payı çok önemli.

 

Alışılmış basın geleneklerini ters yüz eden, kimsenin yayınlamaya yanaşmadığı bavullarla servis edilen “belgeleri yayınlayan”; gündem belirleyen, “askeri vesayeti”  hedef alan vb. gibi reel aysbergin görünen yüzü tespitlerin gölgesinden sıyrılıp, somut siyasi gelişmelere bakmak gerekiyor.

 

Türkiye siyasi tarihi açısından son yıllarda yaşanan gelişmeler değerlendirilirken 2007 yılına ve öncesine; küresel gelişmelere bakılmadan sağlıklı değerlendirmeler yapılamaz. Dünyada yaşanan dönüşümden bağımsız Türkiye’ye özelinde klasik bakış ve siyasi okumalarla sağlıklı çıkarımlar yapılamayacağı gibi doğru sonuca da varılamaz.

 

Kafası karışan ‘sol’un  özellikle ‘liberal hegomanya’gölgesinde savrulmalar yaşadığı; sol’un değerlerinin örselendiği süreçte alınan tutumların adeta savunduğu sınıfsal perspektife ‘ihanet eder’hale geldiğini gör(e)meden söylenen sözlerin kıymeti ol(a)maz.

 

Sovyetlerin çöküşü, adeta sosyalizmin out olduğu süreçlerde ‘liberal hegomanyanın  vesayetine’ teslim olan ve dolayısıyla ‘değişen/dönüşen’ ve de adeta ‘değerlerine’ yabancılaşanların en olduğu siyasi iklim fotoğrafının altını çizmek gerekir.

 

2000’li yıllarda Türkiye’de ANAP/DSP/MHP koalisyonu döneminde yaşanan ekonomik krizin ithal Kemal Derviş ile bankacılık sisteminin resetlenmesi ve ekonomik rahatlamanın halka yansıtılabileceği aşamada MHP lideri Bahçeli’nin ‘erken seçim’ hamlesi ve uğradığı hüsran sonrası Erbakan’ın ‘Milli görüş gömleğini çıkaran’ talebelerinin yerli/yabancı sermayeye ve topluma umut olarak sunulmasını anımsamak gerekir.

Bu süreçte ABD’nin Irak’a müdahalesi gündemde, Erdoğan’ın okuduğu şiir nedeniyle hapse girmesi, Abdullah Gül’ün Başbakan olduğu dönemde TBMM’den geçmeyen 1 Mart tezkeresi.

Tezkereyi beklerken Akdeniz sularında dolaşan Irak işgali için gelen ABD askerlerine Türkiye topraklarını kullanmasına izin vermeyenleri, dolayısıyla yenidünya düzenini okuyamayanları, eski alışkanlıklarla siyaset yapmaya devam eden sivil/asker yapıların oyundan atılması gerektiğinin ABD’nin ajandasına notlar aldığı ifade edilmeli.

...

 

Biraz hızlanıp hem de hafıza tazeleyelim. Nokta dergisinin 2007 yılında 29 Mart–4 Nisan arasında yayınlanan sayısında kamuoyuyla paylaşılan "Darbe Günlükleri"; 2004 yılı içinde "Sarıkız" ve "Ayışığı" kod adı dışında bir de isimsiz üç darbe girişiminin atlatıldığı iddia edilmişti.

 

Ekonomist/yazar Mustafa Sönmez’in  “..Nokta'yı satın alan Mali Müşavir görünümlü kişinin, Bakırköy'de Alper Görmüş'ün yöneticiliğinde dergiyi çıkardığı zaman, bu süreç başlatıldı.”dediği “Ergenekon ve benzeri operasyonların, bütün bu itibarsızlaştırmaların, TSK'nın bir şekilde sindirilmesi” sürecinin aynı amaca hizmet ettiğini ifade ediyor.

 

Taraf, "Düşünmek taraf olmaktır" sloganıyla 15 Kasım 2007'de Türkiye çapında yayın yaşamına başladı.

 

Taraf Gazetesi'nde iki yıl politika editörü olarak çalışan deneyimli gazeteci (Taraf Gazetesi eski Politika Editörü) İnci Hekimoğlu’na bırakalım sözü: “Taraf çıkışından yaklaşık bir yıl sonra, yavaş yavaş önce yayın politikasında sonra yönetim kadrosunda değişikliğe gitmeye başladı. Gazeteden kendi giden Metin Soysal, Alev Er ve arkasından ben oldum. Benden sonra da Ankara Büro bıraktı. Metin ve Alev için yayın politikası değil bildiğim kadarıyla yönetim politikasıydı sorun. Benim içinse her ikisi de etken oldu. Çünkü giderek habercilik yerine zarfçılık yapılmaya başlandı. Kaynağını da hiç merak etmedim. Önceleri, yayın politikasının bunu çağırdığını düşündüm. Çünkü şu da gerçek ki; ilk başlarda gelen bilgiler başka gazetelere de gidiyor ama kimse yayınlamaya cesaret edemiyordu.

 

Ama sonraları gazetenin misyonu tartışılır hale geldi. Gazetenin mutfağında, daha da ötesi tam beyninde çalışmış biri olarak, hiçbir zaman kimseden bir talimat almadım. Ama yayın politikasında da hiç etkimizin olmadığını ve olamayacağını anlamam son 6 ay içinde netleşmeye başladı. Tamamen gazetecilik derdi olan ben ve benim gibi insanları, sistemli biçimde pasifize etmeye, dışlamaya başladılar. Aslında belki şöyle denebilir; AKP devlet içinde kurumsallaşmaya başladıkça, gazetenin saf tutuşu da paralel olarak netleşmeye başladı. Demokrat, özgürlükçü filan gibi iddialı bir misyonla çıkmasına rağmen, ne gazetenin iç işleyişinde ne de yayın politikalarında bu iddialar hayata geçti.

 

..En çarpıcı örneklerden biri de Kürt meselesindeki tavırdır. AKP yanlısı Kürt yaratılmaya çalışılmasına, AKP yanlısı Kürtlerle bildik devlet politikalarını sürdürmeye destek verilmeye çalışılması en görünen ‘misyon’larından biri oldu. Yani başta Kürt meselesi olmak üzere işçi, memur, çevre, enerji gibi konularda da tam bir ikiyüzlü yayın politikası izlenir oldu. Yine baştaki iddialarına 180 derece zıt; insan hakları ihlallerini görmezden gelir oldular.

 

..Başörtülü bir öğrencinin diploma töreninde kürsüden indirilmesini neredeyse dizi halinde haber yaparken, bir ilkokul öğrencisinin okul töreninde göbeğini açıkta bırakan bir elbise giydiği için sahneden indirilmesi haber olamadı.Yine bu gazetenin Ergenekon sürecinde bu kadar aktif rol oynarken Özel Harp Dairesi’ni tartışma konusu yapmaması tuhaf değil mi? ‘Derin Devlet’e karşı çıkarmış gibi görünenlerin, Özel Harp Dairesi’nin şeffaflaştırılması için hiç çaba göstermeyişi bir anlam ifade etmez mi?

 

..Bana göre şu açık ki; Taraf’ın cesareti AKP kontrolündeki bir devlete kafa tutmaktan ibarettir! Bu tür ‘misyon’ gazeteciliği de, elbette döneme ilişkin, bazı isimleri yaratır. Yaratmak zorundadır. Ama süreç tamamlanıp, iktidarın da medyasının da devri tamamlandığında, bu isimlerin çoğunun ortalıktan yok olduğunu görürsünüz. Dönüp geçmişe bakın, pek çok örnek bulursunuz. Bu tarz gazetecilikten kalabilen isimler de hiç iyi anılmamıştır.

 

..Ve tıpkı kendisinden öncekiler gibi devletin tüm yapılanmalarını (görünen ya da görünmeyenler dahil) kendi kontrolüne almış ve istediği gibi kullanabilir durumdadır. Bana göre; asıl tehlike de demokratların, aydınların bunu hâlâ görememesidir. Ve gerçek bir sosyal demokrat seçeneğin bile çıkamamasıdır. Son bir şey ekleyeyim; Türkeş şunu söylemiştir: ‘Biz hiç iktidara gelemedik ama ideolojimiz hep iktidarda oldu.’ Şimdi değişen tek şey; bu ideolojinin dini tandanslı, küresel sermayeye uyumlu, ulusal değil küresel ekonomiye açılmış kanadının iktidarda olması. Zaten bu nedenle iktidarda!

 

Taraf’ın Balyoz haberlerine   Dani Rodrik’in tespitleri: “Taraf, Balyoz sürecinde gazetecilik yapmadı; savunmanın ortaya koyduğu sahtecilik kanıtlarına hiç yer vermediği gibi, el birliği ile bu sahteciliklere kılıf uydurmaya çalıştı. Balyoz davası ile ilgili haberleri çarpıtmakta ve dezenformasyon üretmekte cemaatin yayın organı Zaman ile başa baş yarıştı.

Kısacası Taraf, sahte belge üreten çetenin emellerine, çetenin hayal edebileceğinden de öte bir şekilde hizmet etmiş oldu. Üstelik bütün bunları liberal değerlere ve medya etiğine sadık olduğunu iddia eden bir gazete kisvesi altında yaptı. Balyoz yayınlarında Gazeteciliğin temel prensiplerinden, etik kurallarından çiğnemediği kalmadı.”

Ragıp Duran "Taraf: Çarpık doğdu, yamuk öldü" başlıklı yazısından özet: “..Gazetenin malî yapısı, medya mülkiyet kimliği şeffaf değildi. Teorik olarak Alkım Yayınevi gazetenin sahibi görünüyordu. Ne var ki, o günlerde, tüm yayıncıların çok iyi bildiği üzere, Alkım Yayınevi’nin kâğıtçı, ciltçi, matbaacı ve dağıtımcılar başta olmak üzere uçan kuşa borcu vardı. Yeni bir gazete kurmak için gerekli olan sermaye nereden, nasıl, ne zaman gelmişti? Taraf’ın sahibi ve yöneticileri bu sorulara son altı yıl içinde hiçbir zaman açık, net, belgeli yanıt veremediler.

..Türkiye’nin iki büyük sorunu olan Recep Tayyip Erdoğan ve Kürt meselesi konusunda altı yılda galiba en az üç kez tutum ve politika değiştirdi. Üstelik, bu değişiklikler öyle nüans sayılabilecek değişiklikler olmadı. Koyu Erdoğan taraftarlığından kişisel de olsa yine koyu bir Erdoğan karşıtlığına geçtiler. Kandil’de röportaj yapan Taraf ile “Kürt sorununun çözümünü engelleyen PKK’dır” diyen Taraf aynı gazete midir?

.. Bu gazetede (Taraf) 1 Mayıs 1977 katliamını aklamaya çalışan bir akademisyen, Altan ve arkadaşlarının malî sebeplerle istifa ettiğini, ayrılma olayında hiçbir siyasal neden bulunmadığını yazdı. Biz de inandık!

..Yeni Şafak ve Zaman’da bile hafif muhalefet edenlerin işlerinden olduğu bir dönemde, Erdoğan, Altan’ı gazetenin başından uzaklaştırarak hem “pis bir muhalifinden” kurtuldu, hem de Pennslyvania’ya mesaj atmış oldu.

..Polis Akademisi’nde ders verenlerin boş zamanlarında köşe yazarlığı yaptığı bir mekândır Taraf gazetesi. Twitter’dan ve köşesinden kadın-erkek ayrımı yapmadan ispatlanamayacak iddialarla meslektaşlarına çamur atanların el üstünde tutulduğu bir gazetedir Taraf. Başyazarının “patrona güzel bir hediye” olarak tasarladığı bir gazetedir Taraf. Keza aynı başyazar ve kurucunun “roman yazmaya ara verdiği dönemler”deki meşgalesidir Taraf gazeteciliği.

Sonuç olarak, Taraf Türkiye basın tarihinde bence öyle önemli ve değerli bir yer alamayacak. Ama Türkiye siyaset tarihinde, manipülasyon tarihinde mutlaka hak ettiği bir konuma geçecek.

Taraf’ın Julian Asange ile anlaşarak WikiLeaks'te yayımlanan ABD Dışişleri Bakanlığı ve dünya genelindeki ABD büyükelçilikleri arasındaki ayrıntılı yazışmalardan oluşan Türkiye ile ilgili diplomatik belgeleri, 17 Mart 2011'den itibaren gazete yayımladı ancak belgelere sansür uyguladığına dair iddialarda gündemden düşmedi.

Wikileaks belgelerine sansür uygulayan Taraf Türkiye’de de işçi, emekçi, grev haberlerini görmezden geldi. Görsel arama motoruna “işçi taraf grev” yazdığınızda Taraf’ın öne çıkan haberleri 3,4,5 ve 11. sırada. İlk üç haberi avrupadan; Türkiye ile ilgili Tuzla tersanesindeki ölümlere ilişkin haber  ise ‘Tuzla’nın efendileri grev kırdı’ başlığı ile 2008’de yayımlanmış.

...

Yazının girişinde Türkiye’de gazetecilerin “devletin bekası” için yaşadıkları ve gazetecilere reva görülen süreçleri özetledim. Yaptıkları habercilik ve düşünceleri nedeniyle tutsak olan gazetecilerin yaşadığı 2012 Türkiye’sinde  “yeni vesayet düzeninde” maddi tazminat davaları ile muhatap olan Taraf ve şürekasına methiye düzmek en yalın ifadeyle gerçekten gazetecilik yapanlara haksızlık etmektir.

Taraf manşetleri...

  

 

  

  

  

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..