Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '13

 
Kategori
Tarih
 

Tarihi bir dönüm noktası(26-30 Ağustos 1922)

Tarihi bir dönüm noktası(26-30 Ağustos 1922)
 

Kavgasız, gürültüsüz ve barış içinde....


KÜÇÜLMENİN BİTTİĞİ BÜYÜMENİN TEKRAR BAŞLADIĞI TARİH... 1922

1299'da (isterseniz 1300 deyin, o da doğrudur)  bir beylikten önce devlet; sonra da İmparatorluk haline gelen Osmanlı, 383 yıl içinde, üç kıtaya yayılan geniş toprakları ile dünyanın tek egemen ülkesi haline gelmiştir...

Gücünü yalnızca savaş ganimetleri ile devam ettiren, halkı ise, küçük el  sanatları, tarım (aslında o da yeterli değildi) ve dış ülkelerden gelen malları satmakla geçinen Osmanlı İmparatorluğu, 1683 yılında Viyana surlarına kafayı vurunca uyandı...

O tarihten itibaren başlayan duraklama, gerileme 238 yıl sonra Sakarya Irmağı'na kadar devam etti ve Anadolu Harekatını başlatan M. Kemal ve ordusu tarafından, büyük bir savaş verilerek, 1921 Eylül'ünde burada durduruldu...

10-11 aylık bir hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de başlayan ileri harekat, Türkiye'nin tekrar büyümeye geçmesinin ilk adımı oldu...3 0 Ağustos'ta kazanılan zafer ise, 200.000 kişilik Yunan ordusunu tersyüz etti ve yönünü Ege Denizi'ne yöneltti...

Resmi tarihimize göre, Ordumuz 9 Eylül'de İzmir'e girmiş ve Türkiye düşmandan temizlenmiştir... Bu sabah izlediğim bir televizyon kanalında, haber bültenini sunan bayan da aynı şeyi söyledi. Ancak, durum tam da öyle değildir...

Ya nasıldı?

Bu sırada, Boğazlar, İstanbul ve Doğu Trakya halen İngilizlerin kontrolü altındadır.

Büyük Taarruz sırasında bazı birliklerimiz, İzmit ve Çanakkale'de bulunan İngiliz Kuvvetlerinin karşısına kadar ilerlediler ve atış uzaklığını da aşarak onların tam önünde durdular. Durum çok kritikti. Doğu Trakya ve İstanbul'un kurtarılması için ordumuzun bu birlikleri aşması gerekiyordu. Silahlı bir çatışma kaçınılmazdı...

İngilizler, Boğazları ve Doğu Trakya'yı bize bırakmak istemiyorlardı... Bu nedenle de, buralardaki birliklerini güçlendiremeye başladılar... Ancak yeni bir savaşı hiç istemeyen Fransızlar ve İtalyanlar İngilizleri yalnız bıraktılar. Çanakkale ve İzmit'teki kuvvetlerini de oradan uzaklaştırdılar...

İngilizlerin dominyonlarından istediği yardım da reddedildi... Böylece Türkiye ile İngiltere karşı karşıya kaldılar...

NOT : Yakın tarihimizin bu yanı, henüz tam anlamıyla açığa çıkarılmamıştır... Yani İngiltere ve Türkiye bir çatışmaya girmeden bu kritik durum nasıl atlatılmıştır? Bu konuda yazdığım bir kitapta, bu durumun İngiltere ve Türkiye arasında bir "horoz döğüşü" şeklinde devam ettiğini ve her iki tarafın da birbirlerine diklenmesine rağmen yine her iki tarafın da savaşı göze alamadıklarını yazdım.

Sorun, İstanbul'un Türkiye'ye bırakılması ve Boğazların da serbestliği(yani bizim kontrolümüz altında değil) ile sorun çözülmüş gibi oldu ve bütün sorun Doğu Trakya üzerinde düğümlendi.

Doğu Trakya sorun da, 3 Ekim 1922'de, Mudanya'da çözümlendi.. Bağlaşık devletler, Yunanistan ve Türkiye temsilcileri bir araya gelerek antlaşmaya karar verdiler. Uzun görüşmelerden sonra 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkesi'ni  imzaladılar... Başlangıçta bu antlaşmanın altında Yunanistan'ın imzası yoktu... Ancak 14 Ekim'de Yunanistan Hükümeti bir bildiri yayınlayarak, Ateşkes protokolüne katılmaya kendisini mecbur hissettiğini bildirdi. Böylece Doğu Trakya sorunu da halledilmiş oldu... Kısa bir süre sonra da burası Türkiye'nin yönetimine girdi.

Bu antlaşma, Türkiye'nin daha sonra toplanacak olan Lozan Konferansı'na galip devlet olarak olarak katılmasını sağladı...

Ancak Lozan Konferansı, arzu ettiğimiz gibi sonuçlanmadı...

Misak-ı Milli'nin öngördüğü, Suriye, Irak ve Batı Trakya sınırları istediğimiz gibi çizilemedi; istediğimiz Ege adalarını alamadık;  Boğazların kontrolünü tam olarak sağlayamadık; Türkiye'den ayrılan ülkeler için Misak-ı Milli'nin özel maddelerini işletemedik....

Ama eksik de olsa belirli bir toprak üzerinde bağımsız bir devlet olarak kendimizi uluslararası ortamda kabul ettirdik...

Eksiklilerimizi de, Atatürkün deyişi ve özlemi ile, "sonradan halledilir" bir meselemiz  olarak, çözümünü uygun zaman ve zemine bıraktık...

ÖZETLE...

Tarihi süreçte ülkeler büyümek ve küçülmek durumu ile karşı karşıya kalmışlardır... Örneğin Osmanlı da, küçük bir kasabada kurulmuş ve kısa sürede devlet aşamasından dünyanın üç kıtasına yayılan koskoca bir imparatorluk haline gelmiştir... Sonra tekrar küçülmüş Orta Anadolu'ya sıkışıp kalmıştır.

Viyana surları önünden başlayan 238 yıllık gerileme ve küçülme, 1921 Eylül'ünde Sakarya önlerinde durdurulmuş ve 26 Ağustos 1922'den itibaren yeniden ilerlemeye ve büyümeye dönüşmüştür.

Bu nedenle 26-30 Ağustos 1922 tarihimizin bir dönüm noktası olmuştur... Küçülmenin bittiği ve büyümenin başladığı bir dönüm noktası...

Bu büyüme devam etmektedir... Etmelidir de...

 

cdenizkent

 

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..