Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '08

 
Kategori
Öykü
 

Tatil

Tatil
 

Ömrümün en güzel yaz dönemi. Aslında böyle başlamak ne kadar doğru bilmiyorum ama hikâyenin başı benim için böyleydi. Gerçekten de ömrümün en güzel yaz dönemi başlıyordu. 5 kız 4 erkek tatile gidiyorduk.

Bir dağa tırmanacaktık. Evimizden yola çıktık. Sırtımızda kocaman çantalar. Elimizde çikolatalar yürüyorduk. Terminale gidip otobüse bindik. Daha sonra dağın yakınlarında indik. Saat yaklaşık 22.15 ti. Hemen kamp kurduk. Çadırları filan kurduk. Biraları açtık. Bir yandan içiyor bir yandan şarkılar söylüyorduk. Gülüyorduk, eğleniyorduk.

Sabah olunca şafakla birlikte tırmanmaya başladık. Bir ara mola verdik. Sonra devam ettik. Akşam saat 19.00 olunca yine durduk ve çadırları kurduk. Herkes bir yerlere gitti. Kendi kendimize gezecek ve daha sonra ateşin başında toplanacaktık tekrar.

Herkes toplandı. Ateşin başına geldiğimizde Rıfat, Neriman’ı alıp keşfettiği güzel bir manzarayı göstermeye gitti. Bende tuvalete gittim. Aylin de bir yere gitti. Ama nereye gittiğini kimse sormadı, O da söylemedi. Ben geri geldiğimde onlar hala yoktu. Merak etmeye başladık. Aramaya karar verdik ve aramak için yola koyulduk. Onları bulmamız çok uzun sürmedi. Onları bulduğumuzda durumları gerçekten çok kötüydü. Kafatasları yarılmış, beyinleri alınmış ve her ikisininde yüzük parmakları kesilmişti. Herkes paniklemiş durumdaydı. Aralarındaki en soğukkanlı kişi ben olduğum için hemen üzerlerini örttüm. Hepimiz birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Herkesin kafasında ki soru aynıydı. “Kim? Neden?” Sonra hepimiz dönmeye karar verdik.

Sadece yedi kişi kalmıştık ve çok korkuyorduk. Geriye dönmek için şafağı beklemeye karar verdik. Aldığımız kararlar içinde her yere beraber gitmekte vardı. Ama İhsan bu karara uymadı. Arkadaşlardan biri bizi kaldırdı. Herkes ateşin başına geldi. Çok korktuğunu ve uyuyamayacağını söyledi. Aslında hiç kimse uyumuyordu zaten. O an İhsan’ın aramızda olmadığının farkına vardım. Herkes aynı şeyi fark etmiş olacak ki, aynı ifadeyle birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Herkes bir anda ayaklandı ve aramaya koyulduk. O’nu da çok yakınımızda bulduk. Aynı şekilde kafatası yarılmış, beyni çıkarılmış ve yüzük parmağı kesilmişti. Yani bu cinayeti de aynı kişi işlemişti.

Şafak olduğunda hemen yürümeye, hatta koşmaya başladık. Eve doğru koşuyorduk. Biri yorulunca hepimiz duruyorduk. Ne yazık ki gece olmuştu ve biz yola varamamıştık. Bu durumda bir gece daha kalmamız şarttı. Çünkü gece ilerleyemezdik. Ateş yakmak için çalı çırpı toplamaya koyulduk. Kamil bize ilerlememizi, tuvaletini yapıp hemen geleceğini söyledi. İtiraz etmemize rağmen bizi ikna etti. Çünkü bizi iki erkektik ve birimiz kızların yanında olmalıydı.
Sonra biz yola devam ettik. Ben kızlara Kamil’e bir şey söyleyip hemen geleceğimi söyledim. Kamil’in yanına gittim ve kızlar avazım çıktığı kadar bağırarak yanıma çağırdım. Kızlar gelmeden Kamil’in üzerini örttüm. Çünkü Kamil’de aynı şekilde öldürülmüştü.

Yani katil ya bizimleydi ya da bizi takip ediyordu. Sonra kamp yerine döndük ve topladığımız çalı çırpıyı ateşe verdik. Kızlardan birinin tuvaleti gelmişti. Tek erkek olarak ben götürecektim ama bütün kızlarla gitmeye karar verdik. Daha sonra Yeşim çalıların içerisine girdi. O sırada Burcu kamp yerine kadar gidip bir şeyler alması gerektiğini söyledi. “Bekleyemez mi?” dedim. O da beni terslermişçesine “bekleyemez” dedi. “İyi, o zaman bende seninle geleyim” dediğimde gereğinin olmadığını söyledi ve gitti. Benim ise aklım ondan kaldığı için diğer kızlara onların oldukları yerde kalarak beni beklemelerini ve en ufak bir şeyde beni çağırmalarını söyledim. Daha sonra Burcu’yu alıp geri geldim.

Kızlar bembeyazdı. Ağızları açılmıyordu. Çalıların içerisine baktığımda ise gerçekten öncekilerden çok daha berbat bir manzarayla karşılaştım. Yeşim’in ağzı bantlanmış, bütün kıyafetleri çıkartılmış, kafatası yarılmış, beyni alınıp üreme organın içerisine sokulmuş, yüzük parmağı kesilip göğüslerinin arasına bantlanmış ve gözleri çıkarılmıştı. Hepimiz kaçışmaya başladık. Ben hemen kamp yerine gittim ve çantamı aldım. Yola doğru koşmaya başladım. Tahminen yol yürüyerek bir saatlik mesafedeydi ama ben koşarak üç saatte gittim. Eve gider gitmez çantamı boşaltmaya başladım. Çantamda ki bantın yerinde olmadığını gördüm. Aklıma hemen Burcu geldi. O kamp yerine gitmişti ve bir şey almıştı. Ama ne alacağını söylememiş ve benim onunla gitmemi istememişti. Acaba katil O muydu? Daha sonra televizyonu açtım. Dağ gezisine giden gençlerin acı sonunu gösteren bir haber vardı. Beş kız üç erkek cesedi bulmuşlar. Arkadaşlarımın cesetlerini bulmuşlardı. Ama beş kızsa katil Burcu olamazdı. Çünkü katil neden kendini öldürsün ki. Katil kimdi peki?

Kendime hep bu soruyu sordum. Ta ki bir gün kendimi aynanın karşısında boğazıma bıçağı dayamış bir şekilde bulana kadar. Ne olduğunu hiç anlayamadım. O anda yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Komşulardan biri acil yardımı aramış olacak ki çok geçmeden doktorlar içeriye girdi. Beni önce devlet hastanesine götürdüler. Bütün fonksiyonlarımın normal olduğunu görünce bir sakinleştirici iğne yapıp akıl hastanesine götürdüler. Bir dizi testten sonra benim iki kişilikli biri olduğum anlaşıldı.

..::Mr.GuneS::.. [(bilinmiyor) - (bilinmiyor)]

 
Toplam blog
: 12
: 689
Kayıt tarihi
: 13.06.08
 
 

Trakya Üniversitesi Makina Mühendisliği öğrencisiyim. Bulgaristan doğumluyum. Bursa'da yaşıyorum. Ya..