Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Tatlı Rodos ve acı Kıbrıs politikası

Tatlı Rodos ve acı Kıbrıs politikası
 

Yıllardır Yunanistan'ın Marmaris'e denizotobüsü ile sadece 45 dakika uzakta olan şirin adası Rodos'u


Güzel kızımız ile üç kafadar olarak çıkacağımız ilk tatilin planını yapmaya aylar önce başladık. Birçok alternatifi gözden geçirdikten sonra ilk tatil için kısa süreli olarak tanıdık bir yere gitmenin en güvenlisi olacağına karar verdik. Seçtiğimiz tatil yeri Rodos’tu. Bundan 4 yıl önce yurtdışında yaşadığımız sıralarda eşimle yine kısa bir tatil için Rodos’a kaçmış ve çok beğenmiştik. Marmaris’ten 1 saat süren keyifli bir deniz otobüsü yolculuğu ile hiç yorulmadan ulaştık.

Daha iskelede insanların sıcak ve heyecanlı halleri gülümsetti bizi. “İşte bizim Akdeniz insanı” dedik. Oteldeki resepsiyon görevlilerinin kızımıza bakıp “Bu kesinlikle babasının kızı” diye neşeli kahkahalar atmaları ve kahvemizi getiren tombul garson amcanın bize Türkçe şarkılar söylemesi gülümsememizin yüzümüze iyice yayılmasını sağladı. Bu tatlı, bizden insanlara bir de harika yemekler, neşeli müzikler ve Japon gülleriyle süslü dar ama tertemiz kale sokakları eklenince, “Tatil bu” dedik, “Hem bizim insanımızın sıcaklığı, hem de Avrupa’nın düzeni var burada”. Yurtdışında yaşadığımız süre içinde nedense düzen ve temizliğin hep sıcak ve hayat dolu insanların yaşamadığı yerlerde bulunması bir ikilem gibi görünmüştü bize. İşte Yunan insanı bunu çözmüştü. Hem bizim gibi canlı ve sıcak, hem de bizden daha düzenliydiler, sokakları temiz, trafikleri açıktı.

Derken tüm gülümsemelerin yüzümüzde donmasına ve içimizi bir sıkıntı kaplamasına sebep olan bir şey oldu.

Geçen Rodos tatilimizde, yani dört yıl önce gittiğimiz ve çok keyif aldığımız bir kafe vardı. Arayıp tarayıp o kafeyi bulduk. Yine geçen seferki gibi muhteşem kahvelerinden içtik. Türk olduğumuzu öğrenince mutlu olan garsonlarla neşeli sohbetler ettik. Sonra yine geçen seferki gibi geniş ağaçlıklı caddeden denize doğru yürümeye başladık. Ve birden geçen sefer tüm günümüzün burnumuzdan gelmesine sebep olan o tabela çıktı karşımıza. “Herşey bu kadar güzel, halk bu kadar dostken neden?” dedik yine. Ama bu sefer daha da can sıkıcı olan üzerinden dört sene geçmiş olmasına rağmen tabelanın hala aynı noktada duruyor olmasıydı. “Kıbrıs’a Adalet! Türk Orduları Kırıs’tan Dışarı!”.

Otelde bebeğimizi seven hanımlar mıydı, bu tabelanın en azından dört senedir yerinde durmasına sebep olan, bize şarkı söyleyen garson amca mı? Yoksa biz miydik? Dört sene önce bu tabelayı görmüş, üzülmekten başka hiçbir şey yapmamıştık. Bizim, bebeğimizin ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren birçok konuda olduğu gibi sadece hayıflanmıştık.

Ya devletimiz? O ne yapmıştı? Belli ki bu tabela tamamen politika sonucu yerini almıştı o güzel ağaçlıklı yolda… Ben hiçbir zaman böyle düşmanca politikalar taraftarı olmadım ama bize yapılan bir saldırıda kendimizi savunmamız ve haysiyetimizi korumamız gerektiğini düşünüyorum. Acaba ne cevap verilmişti bu tabelayı koyanlara? Yoksa her gören bizim dört sene önce yaptığımız gibi görüp, üzülüp, aralarında tartışıp sonra da unuttuğu için Dışişleri’nin haberi bile olmamış mıydı?

Bu sefer kendi kendime “Hiçbir şey yapmadan, öylece baktım o tabelaya ve üzüldüm” dememek için bir resmini ve bu yazıyı koyuyorum bu sayfaya. Bir sonraki adımım da bu resmi gereken mercilere ulaştırmaya çalışmak olacak. Bir faydası olur mu, kimse sesimi duyar mı bilmiyorum, ama en azından kızım ileride “Anne Türkiye Kıbrıs’ı neden terk etti?” diye sorarsa , “Gördüklerimize tepkisiz kaldığımız için”’den daha iyi bir cevap verebilmeyi umuyorum.

 
Toplam blog
: 6
: 602
Kayıt tarihi
: 20.10.08
 
 

Yazar ve diplomat olmayı hayal edip, Türkiye'deki birçok insan gibi kendini bambaşka bir meslek yapa..