Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '14

 
Kategori
Mesleki Eğitim
 

Tek programla ancak pratisyen ilahiyatçı yetişir

Tek programla ancak pratisyen ilahiyatçı yetişir
 

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi


Henüz gerekçeleri açıklanmasa da 17 Nisan 2014 tarihinde YÖK Genel Kurulunda İlahiyat Fakülteleri bünyesinde yer alan İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) Eğitimi Bölümü’nün 2014’ten itibaren öğrenci almamasına, böylece söz konusu bölümün kapatılmasına karar verildi.

Meseleyi daha iyi kavrayabilmek için öncelikle İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümünün gelişim tarihi, hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

İlk olarak 1997-1998 akademik yılında İlahiyat Fakültesi bünyesinde kurulan DKAB Eğitimi Bölümü 2005-2006 akademik yılından itibaren –öğretmen yetiştiren bölümlerin Eğitim Fakültesi bünyesinde toplanması kararının ardından- Eğitim Fakülteleri bünyesine aktarıldı. 2011’de alınan ani bir kararla söz konusu bölüm İlahiyat Fakülteleri bünyesinde tekrar açıldı. Bu arada DKAB Eğitimi programında ciddi revizyonlar yapıldı.  Bugün 45 Üniversitede DKAB Eğitimi Bölümü var. Ayrıca bu bölümlerin 33’ünde ikinci öğretim mevcut. 2013-2014 YGS Kılavuzunda yaklaşık 6000 kontenjana sahip. Mezunlarının tamamı atanmakta olup 2012-2013 dönemi mezun sayısı 2013 Ağustos ve 2014 Şubat atama kontenjanlarından daha az olduğu için DKAB öğretmenliği kontenjanlarının bir kısmı boş kalmıştır.

Mevcut durumda İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümü kapatılarak bir nevi altın yumurtlayan tavuk kesilmiştir.

Bu durum ilahiyat çevrelerinde ikili bir tartışmayı beraberinde getirdi. Kimileri: “Doğrusu buydu. İlahiyat bir bütündür. Bölünüp parçalanamaz. Zaten DKAB Eğitimi Bölümü özellikle ilahiyat alanı açısından yetersizdi. Sonuç hayırlı olmuştur.” şeklinde görüş beyan ederken benim de taraf olduğum diğer grup DKAB Eğitimi Bölümünün kapatılmasına itiraz etmektedir. Çünkü bu durumun zamanla ilahiyat fakültelerini kısırlaştıracağı, neticede ilahiyat mezunlarının her geçen gün daha fazla niteliksizleşeceğini/sıradanlaşacağını düşünüyoruz. Bu tür olumsuzlukların üstesinden gelebilmek için ilahiyat fakültelerinin çok programlı bir yapıya kavuşturularak herkesin uzman olduğu alanda istihdam edilmesinin sağlıklı ve makul bir yol olacağını iddia ediyoruz.

Bu noktada, DKAB Eğitimi Bölümü’nün kapatılmasına neden karşı olduğumuzun gerekçelerini sıralamak istiyorum.

1)      Öncelikle söylemek gerekir ki akademik sistemin beyni kabul edilen YÖK akademik olmayan bir üslupla, eline Demokles’in kılıcını alarak sallamakta, kılıç darbesi kime denk gelirse onun varlığına son vermektedir. Asıl sorun sahaya inmeden her şeyin masa başından üretilmesidir. Hâlbuki YÖK’teki ilgili zevatta var olması umulan akademik zihinsel yapı şunu gerektirirdi: DKAB Eğitimi Bölümü öğrencileri ve mezunları üzerinde Bölümün amaçları, öğretmen yeterlilikleri, vizyonu ve misyonu açısından saha araştırmaları yapılmalı, şayet söz konusu bölüm tamamen işlevsiz ise lağvedilmeli, eğer bölüm öğrencilerinin eğitiminde eksiklikler ya da sorunlar varsa iyileştirme yoluna gidilmeliydi. Ancak böyle yapılmadı. Akademinin başı YÖK kendisine yakışmayan bir tavırla -ilahiyat fakültelerine dayattığı programda izlediğimiz gibi- yine masa başında sorgusuz sualsiz kararlar almakta ve uygulamaktadır. Bu kararı alan YÖK keşke adına yakışanı yapsaydı ve meseleyi enine boyuna inceleseydi. Çünkü yapılan saha çalışmalar göstermiştir ki, İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümü öğrencileri uzmanlaştıkları ilköğretim DKAB Öğretmenliği alanında mesleklerini çok iyi bir şekilde yürütmektedirler.

2)      Küreselleşen dünyada hizmet kalitesini ve verimliği artırılmak isteniyorsa uzmanlaşmaya önem vermek durumundayız. Bunun için de ilahiyat fakülteleri Örneğin “DKAB Öğretmenliği”, “İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmenliği”, “Din Hizmetleri”, “Dini danışmanlık ve Manevi Bakım”, “Akademik İlahiyat Eğitimi” gibi programlarla alanında yetkin mezunlar yetiştirmelidir. Eğer ilahiyat Fakülteleri çok programlı bir hale getirilmezse tek bir işi yapmaya bile muktedir olmayan bir eğitimden geçen bireylere beş farklı iş alanı yüklenmiş olur. Tek programdan beş tane uzman yetiştirmeye çalışırsak hepsi yarım olur.Ayrıca uzmanlaşmanın engellenmesi hem Bologna sürecine, hem bilimsel kriterlere hem iş ahlakına hem de verimliliğe büyük bir darbe indirilmiş olur. 

3)      Hastalandığınız zaman, eğer imkânınız varsa, neden uzman bir doktor tarafından muayene edilmek istersiniz? Kulağınızda sorun varsa "Kulak Burun Boğaz" uzmanına gidersiniz de neden "Üroloji" uzmanına gitmezsiniz? Ağır ruhsal sorunlarınız olduğu zaman neden PDR mezunlarına değil de Klinik Psikologlara, hatta çoğu kere Psikiyatri Bölümlerine müracaat edersiniz? Çocuklarınıza veya kardeşlerinize SBS için ek ders aldırırken neden Fen Bilgisi öğretmeni ararsınız da Fizik, Kimya ya da Biyoloji öğretmeni aramazsınız? Keza çocuklarınıza veya kardeşlerinize YGS için ders aldırırken neden İlköğretim Matematik değil de Lise Matematik öğretmeni ararsınız?

Bu soruların cevabı basittir. Çünkü her zaman alanında uzman kişiler istenir. Burada başka sorular devreye girmektedir: Acaba uzmanlaşma ilahiyat sahası söz konusu olduğu zaman neden düşünülmez? Neden uzmanlaşmadan korkulur? Yoksa farklı alanlarda uzmanlaşmış, uzmanlaştığı alanda bilgi, tecrübe ve görgüsü yüksek ilahiyatçılar kolay kontrol edilemezler mi?  

4)      İlahiyat Fakültesi öğrencileri mutlaka öğretmen olmalıdır, Burada sorun yoktur. Fakat onlar formasyonu kendi içinde olan İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri öğretmeni olarak yetiştirilmelidir. İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümü İlköğretimde, İlahiyat Fakültesi mezunları İmam-Hatip Liselerinde istihdam edilmelidir. Her mezun, kendi alanında ve başarıyla tamamlayabileceği görevleri yapmalıdır. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığının kapalı kapılar ardında ısrarla ilahiyat fakültesi mezunlarını yetersiz bulması da aynı şekilde uzmanlaşmanın olmamasıyla ilişkilidir.

5)      Maalesef YÖK kendi içinde ziyadesiyle tutarsız kararlar almaktadır. 2013-2014 Eğitim Öğretim Yılında Eğitim Fakültesi Felsefe grubu Öğretmenliğine kontenjan ayırmamışken 2014-2015’ten itibaren rekabet artsın diye tekrar kontenjan vermiştir. İşin ilginç tarafı aynı rekabeti DKAB açısından bir türlü düşünememektedir. Bilim insanları öncelikle şunu bilir ki bir cümlenin başı ile sonu farklı şeyler söylemez. Ama maalesef YÖK bunu rahatlıkla yapar, çünkü ileriye dökük değil günü kurtarmaya ve ideolojik kaygılarla iş yapmaya çalışmaktadır.

6)      Eğer İlköğretim DKAB bölümü kapatılıyorsa, böylece ilahiyat programı teke indiriliyorsa ivedilikle “Türkçe” “Tarih” “Coğrafya”, “Matematik”, “Fen Bilgisi”  öğretmenlikleri ile Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümleri de kapatılmalıdır! Çünkü alan eğitimi olarak daha kuvvetli olan, öğrencilerini daha donanımlı yetiştiren Fen Edebiyat bünyesinde “Türk Dili ve Edebiyatı” “Tarih”, “Coğrafya” “Matematik” “Fizik”, “Kimya”, “Biyoloji” ve psikoloji bölümleri vardır. Eğer Eğitim Fakültesinde öğretmenlik bölümleri gerekli ise, varlıklarına mutlaka devam edecekse İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümü de devam etmelidir.

7)      YÖK öğretmenlik mesleğini o kadar hafife almaktadır ki, bundan sonra formasyon meselesini iki uygulamalı dersler hariç uzaktan eğitim ve açık öğretime havale etmiştir. Burada şu anekdotu hatırlatmakta fayda vardır. Uzaktan eğitim ya da Hz. Google ile birçok bilgiye ulaşmak mümkündür. Ancak uzaktan okunan ders kitapları ve Hz. Google sınıf yönetiminde karşılaşılan problemleri çözemez. Çünkü deneyimi yoktur. Unutulmamalıdır ki,  öğretmenlik meslek bilgisi dersleri sadece teorik bilgilerin aktarıldığı dersler değildir, bununla birlikte yüz yüze etkileşim, deneyimlerin aktarılması gerekir. İlahiyatlar bünyesinde İHL Meslek Dersleri Öğretmenliği Bölümü açılması gerekirken Maalesef YÖK, İlköğretim DKAB Bölümünü kapatmış, dahası öğretmenlik meslek bilgisi derslerini (formasyon) uzaktan eğitime havale etmiştir.

8)      Bu son uygulamasıyla YÖK, maalesef aynı çatı altında yaşayan İlahiyat Lisans ve DKAB öğrencilerini birbirine düşman hale getirmiş, hatta modern bir Sıffin, modern bir Cemel vakası yaratarak her iki grubu birbirine düşürmüştür.

9)      İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümü 28 Şubatın ürünü olarak algılanmakta ve kapatılmaktadır. Bu durumda sormak gerekir. İlahiyat Fakülteleri 1949’da CHP tarafından (yeniden) açıldığına göre acaba onları da kapatmak gerekmez mi? 1980 darbesinden sonra Yüksek İslam Enstitüleri İlahiyat Fakültelerine dönüştürülmüş, o halde ilahiyatları kaldıralım demek ne akla, ne insafa, ne de İslam’a uygundur.  Bu noktada akl-ı selimle davranılması gerektiğini düşünüyorum:

10)  YÖK, şu anda ilahiyat öğrencilerinin duygularıyla oynamaktadır. Öğrenim sürecinde formasyon verildiği söyleniyor. İlahiyat öğrencilerine göre bu durum 1997’den önceki bir durumdur. Yani İlahiyat Fakültesi bünyesinde hazırlık hariç dört yıla yayılmış bir programın herkes tarafından alınacağına inanılmaktadır. Burada insanın beklenti güdümlü doğası ön plana çıkmakta, yazılanlara değil arzulara göre algı oluşturulmaktadır. Ancak YÖK’ün resmi sayfası incelendiğinde durumun hiç de böyle olmadığı, kendi belirleyecekleri kontenjanlara göre iki ders hariç uzaktan eğitimle formasyon sertifikası verileceği ilan edilmektedir. Bugün 100 civarında İlahiyat Fakültesi mevcut olup bunların yaklaşık 60’şı 2014-2015 yılından itibaren öğrenci alma potansiyelindedir. Birkaç yıl içinde tamamının öğrenci kabulü yapması beklenmektedir. Her yıl her fakültenin ortalama 200 öğrenci aldığı düşünülse birkaç yıl sonra 20.000 mezun vermeye başlayacaktır. Eğer uzmanlaşma gerçekleşip ilahiyat çok programlı bir hale gelmezse çok büyük rakamlara ulaşan ilahiyatçı işsiz ordusu ile karşı karşıya kalınacaktır.

11)  İlköğretim DKAB Eğitimi Bölümlerinin kapatılması aslında YÖK’ün temel politikasının iflas ettiğinin bir işaretidir. Bu aslında sınırsız ve kontrolsüz açılan ilahiyat fakültelerini “DKAB Eğitimi Bölümünü kapattık, size de formasyon verdik” diyerek adeta ellerine şeker vererek kandırmaktan ibarettir.

12)  Bir sistem düşünün ki bugün karar alıyor ve DKAB eğitimini kapattım diyor. Peki bugüne kadar YGS’ye hazılanan ve DKAB Eğitimi Bölümünü kazanmak için hazırlanan öğrencilere ne diyeceksiniz? Bu gençlerin ne günahı var? Hazırlıkla birlikte beş yıl İlahiyat Fakülte’sinde okumak istemiyor da dört yıl DKAB Eğitim’de okumak istiyor. Herhalde dünyada bu kadar aceleci ve sonuçları düşünülmeyen bir uygulama yapılmamıştır.

Sonuç: Maalesef YÖK, geçen yaz yaşanan -ulusal medyaya yansıyan daha sonra bizzat Başbakanımızın müdahalesiyle geri çekilen- ilahiyat programını değiştirme teşebbüsünde olduğu gibi yine burada da icraatlarıyla AK Parti hükümetine köstek olmaya devam etmektedir. Bu haliyle onlar AK Parti içindeki AKP’liler gibi davranmaktadırlar. Yaklaşık 12 senedir iktidarda olan bir partinin YÖK’ün bu denli çelişkili, tutarsız ve anlamsız uygulamalarına göz yumması bu partiye gönül verenleri derinden üzmektedir.

YÖK’ü değiştirme vaadiyle yola çıkan AK Parti YÖK’ün yaptığı her yanlışın vebalini boynunda taşımaktadır.

 

 

Prof. Dr. Asım YAPICI

 

 
Toplam blog
: 9
: 18623
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

Kayseri-Develi doğumluyum.1989 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldum. Şu ..