Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Müzik
 

Ters bağlam: Metrodaki kemancı neler kaçırdı?

Ters bağlam: Metrodaki kemancı neler kaçırdı?
 

Seni dinlemem için gerek şartları oluşmuş bir yerde karşıma çıkmalısın.


Son günlerde grupları bir metrodaki kemancı öyküsü sardı. Herkes birbirine bu öyküyü armağan ediyor. Benim içinse bu öykü daha çok Joshua Bell’in, yani Metrodaki Kemancının kaçırdıkları kısmı ilgilendiriyor. Elbette topluluk onu görmeyince bir şeyler kaçırıyor ama o da toplulukları görmeyerek çok şeyler kaçırmaktadır. Buna ters bağlam adını veriyorum, ne mi demek?

Öykü için öncelikle söylenebilecek en önemli şey bağlam karışıklığı örneğine uygun düştüğüdür. Öykünün bir araştırmaya katkıda bulunması için yapıldığı belirtiliyor. (Araştırmanın amacı, insanların telaş halinde koştururken ne yaparsak dikkatlerini çekeriz? Tipinde bir soru olmadığı kesin) Topluluk ve kalabalıkların bir yerden geçiş sırasında algılama alışkanlıkları ile ilgili bir araştırma sosyal yorumcular tarafından “Toplum neler kaçırıyor, güzelliklerin hiç farkında değiliz veya hiç farkında değillere dönüştürülmüş”. Gerçekte kimsenin kaçırdığı bir şey yok. Aslında orada oluşan kaos en has güzellik.

İinsanların hızlı davranmak zorunda oldukları bir yerde bir faaliyet gerçekleştirirseniz her insanın o faaliyete olan ilgisi sadece önünden geçtiği süre kadardır. Bunu göze almak zorundasınız. kemancıyı ne diyerek kandırıp oraya getirdiklerini bilmiyorum. Topluluğun kemancının önünden geçtiği süre içinde o faaliyetten etkilenip etkilenmediklerini de ayrıca bilemezsiniz, belki de bayılmışlardır, belki de o günleri o andan sonra değişiklikler göstermiştir. Topluluklar her ne kadar şöhret ve yıldızlara yaşamlarında önem veriyor görünseler de gereklilikleri koşturma üzerine kurulmuş bir yerde onların dikkatini bu tip şeylerle çekemezsiniz.

Araştırma şirketine belki aynı yerde ünlü bir kadın yıldıza striptiz yaptırarak topluluğun ünlü bir kişiyle ne derece ilgilenmiş olabileceğinii göreceklerdir. Uygulamanın içindekiler için ünlü kemancının önemlilik bağlamı toplulukla kesiştiği o noktada geri planda kalmıştır, yorum bu şekilde yapılabilir. Konuyla ilgili eklenebilecek diğer şeyler ise aşağıda.

Topluluk ve kalabalıkların bu faaliyet sonunda ünlü kemancıya mesajı
- Seni dinlemem için gerek şartları oluşmuş bir yerde karşıma çıkmalısın.
- Ritüel ve gösteri yaklaşımların benim koşullarıma uygun olmalı.
- Bir topluluk olarak seninle ve yaptığın işle ancak %10-15 düzeyinde kalan bire oranda bir kitlem ilgileniyor,
- Herkesin seninle ilgili olduğunu düşünmen senin şişik egon yüzündendir.
- Saydığım koşulları oluşturmadan nerede karşıma çıkarsan çık havanı alırsın, umurumda bile olmazsın.

Joshua Bell’in orada bulunduğu sürede ve genelde kaçırdıkları:
- Toplulukla iletişim içinde olma fırsatı,
- Evine ilaç yetiştirmek için koşturan babalar,
- Tuvalete sıkışmış onlarca insan, işine gitmek için zamanını sıkı sıkıya planlamış yüzlerce insan.
- Karşısında oluşan dinamizm ve heyecanı anlayamamak.
- Kendini her yerde ve koşulda önemli saymamanın gerekliliği,
- Şöhret budalalığının ve popüler kültürün elinde oyuncak olmanın sonuçlarını algılayamama.

Eline geçen her öyküyü bağlam ve koşullara bakmadan dağıtımına aracı olanların kaçırdıkları
- “Joshua Bell’in tanıtımına bedava katkıda bulunmanın hafifmeşrep sarhoşluğu,
- Her tavşanı görünce çevrede şapka arama telaşı
- Her öykü bulunduğunda bir kıssadan hisse çıkarma alışkanlığının farkında olunması
- Öykülere eleştirel değil ama analiz yaklaşımının gelişmesi.


Bu öykünün aslını aşağıda okuyabilirsiniz. Dramatik biçimde toplulukların ve bizim kaçırdıklarımızdan söz ediyor. Görsel dünyanın bu denli karmaşık semboller oluşturduğu günümüz dünyasında her şeyin herkes tarafından algılanması ile ilgili bir iddia mümkün değildir. Her insan deneyiminin ona kazandırdıkları veya kabının büyüklüğü oranında algılarını bir süzgeçten geçirerek tasnif eder. Aynı yoldan geçen yüzbinlerce kişi aslında aynı yoldan geçmiyormuşçasına farklı algılarla, görüntülerle oradan ayrılırlar. Bu örneğe algıda seçicilik diyoruz.

Topluluklarda oluşan parça algılar kolektif hafıza dediğimiz bir şekilde toplum bireyleri arasında pay veya depo edilir. Bir yerden geçenlerin algılarının tümünün toplamı bir puzzle nin tamamlanmış hali gibiorası hakkında bir fikir edinmemizi sağlayabilir. Bu nedenle günümüzde kitleler kitle olarak oldukları kadar bireylerde sahip oldukları algı ile puzzle ın bir parçasıdırlar.

Birey eksikse puzzle tamamlanmayacak anlamına gelir. Bu da ters bağlam dediğimiz zemini oluşturur. Günümüzde topluluk mu yoksa birey mi daha önemlidir sorusu anlamını yitirmiştir. Söylendiği gibi topluluklar aslında güzellikleri kaçırmamış, kollektif hafızasına yazdırmıştır. Yeni yüzyılı anlamanın kodları bu anlayışı anlamaktan geçmektedir.

Toplum ve birey "BİR", hem kendisi olan ve olmayan da bütünleşmiştir.


Öykünün internette gezinen aslı:

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre icinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancinin önünden geçip, gider.

Kemanci çalmaya basladiktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yasli bir adam kemanciyi fark edip, yavaslar ve birkac saniye sonra da gitmek zorunda oldugu yere yetismek uzere yine hizla yoluna devam eder.

Kemanci ilk bir dolar bahsisini bundan bir dakika kadar sonra alir. Bir kadin yürümesine ara vermeksizin parayi kemancinin önüne koyduğu kaba atarak, hizla gecer, gider. Birkaç dakika sonra, bir baska adam duraklayip, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında, işe geç kalmamak icin acele ettiğini belirten ifadelerle hizla yoluna devam eder.

En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, cekistirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasina dönüp dönüp kemanciya bakarak, çaresizce annesinin pesinden gider. Buna benzer şekilde birkac cocuk daha olur ve hepsi de anne, babalari tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.

Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kisa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemanci çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayi bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.

Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancisi Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3, 5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...

Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafindan algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Konuyla ilgili makalenin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.

Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algilayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif aliyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...

Dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir üç dakikamız dahi yoksa, hayatta başka neleri kaçırıyoruz acaba?

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..