Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Tokat katliamını sömüren düşüncenin aczi

Demokratik açılım, Kürt açılımı diye başladı ama tepki gördüğü için bu adı aldı. Oysa gerçek adıyla kalması gerekirdi. Çünkü kavram kargaşasına yol açan bir adlandırma bu. Adam, saçma sapan bir uygulama yapıyor, biri buna itiraz ediyor, iktidar rüzgarını arkasına alan boş boğaz, sen demokrasi karşıtısın diyor.

Yakında iki temel olay oldu. Birisi Tokat katliamı, ikincisi DTP’nin kapatılması. İkisi de üzücü olaydır. Tokat katliamı, üzüntünün ötesinde vahşettir. DTP’nin kapatılması ise, ne de olsa kapanmak olumsuz bir olgu olduğu için üzüntü vericidir. AKP ve çevresi bu iki olaya bu açıdan üzülmüş olsa bile, onların üzüldüğü temel başka bir nokta daha var idi. Bu temel nokta, bu iki olayın Demokratik açılım denen şeyi sekteye uğrattığı düşüncesine dayanıyor.

Burası ilginç.

CHP baştan beri, Kürt sorunun çözümünde AKP’nin dolaylı olarak PKK ile görüştüğünü ileri sürüyor, çözümü bunlarla aynı masaya oturarak aradığını söylüyor ve AKP buna karşı çıkıyordu. Bu sav kanıtlanmış görünüyor. Çünkü AKP’nin Kürt açılımı, gerçekten de, DTP ve PKK’yi muhatap almıyor idiyse, neden bu iki olay üzüntü verici olsun? Tokat katliamı yaşanınca, AKP’nin alel acele bu olayı, PKK’nin yapmamış olduğuna, olamayacağına, ergenekonun yapmış olacağına hatta askerin bile yapmış olabileceğine dair utanmaz bir propaganda yaptığını gördük. Neden utanmaz, çünkü yetkili mercideki kişilerin, olguları, saptırmadan halka yansıtması yasal bir zorunluluk olduğu halde, kamuoyunu yönlendirmeye ve kandırmaya çalıştılar. Bunu yaptılar çünkü, AKP’nin Kürt sorununun çözümünden anladığı, DTP ve PKK ile anlaşmak idi. Bunlarla anlaşarak sorunu çözme yoluna gitmişti. Ama bir şekilde bunu kamuoyundan saklıyordu. Şimdi PKK bir eylem yaparak ve DTP de kapatılarak muhatap olmaktan çıktığı için, AKP ve çevresi buna üzüntü duyuyordu. Çünkü planladıkları Kürt sorununun çözümünde iki temel parametre devre dışı kalmış ve denklem bozulmuştu.

Oysa demokratik açılımın, çok daha öte bir anlayışın ürünü olması gerekmez miydi? Biz Tokat katliamına ve DTP’nin kapatılmasına sadece bir olgu olarak üzülmekle yetinseydik olmaz mıydı?

Kürt sorunu denilen sorunun çözümü, DTP’ye, PKK’ye rağmen yapılacak bir şey olmalıdır, sorunun gerçek özü bunu gerektirir ve bu öyle özdür ki, varsayalım ki, PKK ve DTP’nin onay vereceği koşullarda PKK silah bıraktı ve çözüm sağlandı, bu onay verilecek koşullar ve çözüm neler olabilir ki, Türk halkı, yani Türkiye halkı da buna onay versin? Böyle bir koşul mümkün müdür? AKP bunu varsayımsal olarak kabul ediyor, ama mümkün müdür? Elbette mümkün olamaz, DTP’nin ve dolaylı olarak PKK’nin, bugünkü koşullarda onay vereceği çözüm pek çok başka olayın döllenmesi demektir. AKP bunu göremez çünkü ideolojisinin çapı yetmez.

Peki PKK’ye rağmen demokratik açılım olabilir mi? Bazı kesimler, buna inanmıyor. Oysa, PKK’ye rağmen yaratılmış olmayan hiçbir çözüm çözüm değildir. Çözüm uzun vadede PKK’nin varlığını anlamsızlaştıracak bir insani ve ekonomik kalkınmanın yaratılmasıdır. Bunu sağlamak için DTP gibi şiddete yaslanan bir partinin mihmandarlığına da formülasyonlarına da gerek yoktur. İnsanı anlamak, onu temsil etmek için, kürdün kürdü, türkün türkü olmak gerekmez, insan ol yeter. Kürt sorununa insani çözüm getirmek istiyorsanız, evrensel insan haklarının neler olduğunu öğrenin, Kürt sorununa kürdi bir çözüm getirmek istiyorsanız, DTP gibi partileri dinleyin. DTP’nin kapatılmasının, demokratik açılıma önemli sekte vurduğu düşünülüyor. Neden böyle olsun ki, tam tersine, militarist bir söylemden vazgeçip ve devlet terörünü reddetmekle yetinmeyip, PKK’yi de reddetme yürekliliğine ve temizliğine sahip yeni politikacılara kapı açacaksa, neden bu partinin kapatılması yararsız olsun? Adamlar suçu övüyorsa, bu sabitse, hangi düşünce bunu engellemenin yararsız olduğunu kanıtlayabilir? Ayrıca, hangi yarardan bahsediyorsunuz? AKP’nin Kürt sorununu çözeceğim diyerek, PKK ile dolaylı olarak masaya oturma ya da oturtulma aşamasına gelmiş olması ile halk, yaşadığı onca acının verdiği tolerans eşiğini geçmeye başlamamış mıydı? Bu karar, geniş halk kitlelerinin bu eşiği geçmesini engellemiş ve toplumu rahatlatmıştır.

Ancak buna rağmen, hukuki bir karar, asla tekil bir konunun yararına ve zararına göre belirlenemez, çünkü böyle olduğunda, hukuk diye bir kurumdan bahsedilemez. Ülkede hukuk denerek, hukukun, basın denilerek basının, demokrasi denilerek demokrasinin içine edilmektedir, belli bir aydın kesim de, yazdıklarıyla, bu fiilin manuel tuvalet kağıdı aparatı konumuna düşüyorlar.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..