Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '09

 
Kategori
Eğitim
 

Toplumsal eğitime olan ihtiyaç

Toplumu oluşturan bireylerin iyi yetiştirilmesi gerekiyor. Bunun için de herkese düşen görevler var. Ancak toplumu oluşturulan bireylerin eğitilmesi denilince hemen herkesin aklına okulda eğitim geliyor. Ancak okulda yapılacak eğitimle bireylerin her yönden yetiştirilebilmesi mümkün görünmemektedir. Zira okullar formal eğitim kurumları olarak kendileri için belirlenmiş eğitim programları doğrultusunda faaliyet yapmak zorundadır. Eğitim programlarının içeriği de öğretim kademelerinin durumu dikkate alınarak daha çok akademik düzeyde öğrenme öğretme süreçlerine yönelik olarak düzenlendiği görülmektedir. Bir başka deyişle okullarda her sınıf için belirlenmiş bir müfredat vardır. Her sınıfın müfredatını uygulamakla görevli sınıf veya branş öğretmenleri bulunmaktadır. Bu öğretmenler kendilerine verilmiş olan müfredatın dışına çıkma hak ve yetkisine sahip olmadıkları gibi buna zaman da bulamamaktadır. Sınıflardaki öğrenci sayılarının kalabalık olması, branş öğretmenlerinin bir çok sınıfa derse girmesi, öğretmenlerin yoğun müfredat yanında okulun yönetim ve öğrenci kişilik hizmetleri, rehberlik gibi diğer işlerine yönelik yapmaları gereken sorumluluklarının fazlalığı gibi hususlar da öğretmenleri bunaltmaktadır. Bu durumda öğretmenler müfredatın yetiştirilmesini dahi ancak gerçekleştirmeye çalışırken bunun dışındaki diğer işlere zaman bulamamaktadır. Okulda öğrencilerle birebir etkileşime giren başka bir eleman da olmadığı için öğrencinin sadece okulda mükemmel bir şekilde yetiştirilmesi mümkün görünmemektedir.

Okulun dışında değişik unsurların toplumsal eğitime dahil olması gerekmektedir. Ancak anayasa ve diğer yasaların eğitim öğretim faaliyetleri devletin kontrolünde ve milli eğitim bakanlığı tarafından yapılır şeklinde getirdiği düzenlemeler bu alanı milli eğitim bakanlığı dışında bir başka organizasyona kapatmaktadır. Milli eğitim bakanlığı makro düzeyde eğitime dair göstergeleri geliştirme çabaları yanında toplumsal eğitime yönelik kapsamlı, planlı, sistemli bir çalışmaya girişememektedir. Okulların yapamadığı, milli eğitim bakanlığının da zaman ve fırsat bulamadığı toplumsal eğitim faaliyetleri usta çırak ilişkisi biçiminde devam edip gitmektedir. Oysa gelişmiş toplumlarda özellikle toplumsal eğitim faaliyetleri sadece merkezi bir otoritenin eline bırakılmamakta, sivil inisiyatife de hareket imkanı verilmektedir. Ülkemizde alaylı mektepli diye eleştirilen Osmanlı Dönemi eğitim şekli toplumsal eğitim düzeyinde halen aynen devam etmektedir.

Toplumsal eğitim denilince ne demek istendiğinin de ortaya konulması belki daha açıklayıcı olabilir. Toplumu oluşturan bireyler aile ortamında doğup, büyür, gelişirler. Okul çağına gelinceye kadar çocuk aile ve yakın çevresinin kendisine verdiği anlayış, değer yargısı, davranış kalıpları dışında hiçbir farklı, sistemli örnekle karşılaşmaz. Aileyi kuran bireylerin anlayışları ne düzeyde ise çocukların anlayış düzeyi olduğu gibi çocuğa geçer. Okul çağı gelince öğrenci olarak okula başlayan birey okuldaki öğretmeninin beceri düzeyine göre yeni bilgi, beceri, davranış ve tutumlarla karşılaşır. Okula başladığı andan itibaren de yukarıda betimlemeye çalıştığım bir okul ortamına girer. Aslında okulda bulunduğu süre içinde akademik bir takım bilgi, beceri ve alışkanlıklar dışında fazla bir şey verilemez. Dolayısıyla okula geldiği süre içinde de aile ortamındaki şartlardan tamamen farklı bir ortamla karşılaşmaz. Okul ortamında farklı ailelerden gelen çocuklarla bir arada bulunarak belli bir oranda sosyalleşme söz konusudur ancak bu sosyalleşme planlı, programlı, sistemli olmaz. Çocuğun içinde doğup büyüyeceği aile ortamından başlayarak toplumsal hayatın her aşamasında ihtiyaç duyacağı bilgi, beceri, alışkanlık, değer ve tutumların planlı, programlı, sistemli ve bilinçli bir şekilde kendisine kazandırılması gerekir. Bu toplumsal eğitim kavramının içeriğini oluşturur.

Böylesi bir toplumsal eğitimin verilebilmesi için de bireyin doğumundan hatta doğum öncesinde aile kurumunu oluşturacak kişilerin aile kurumunun oluşturulması sürecinde eğitilmesi, bilgilendirilmesi gerekiyor. Aile içi ilişkiler, çocuk yetiştirme, evlilik eğitimi, ev işlerinin yapılması, evin yönetilmesi, toplum içinde farklı ortamlarda nasıl davranılacağına ilişkin iletişim becerilerinin edinilmesi, toplu yaşamanın gerektirdiği kuralların öğrenilmesi, toplumsal hayatın içinde birey olarak görev ve sorumlulukların öğrenilmesi, toplumsal kuralların niteliği, toplumsal hayatın içinde var olan ilişkiler, toplumsal hayatı düzenleyen kuralların, değerlerin niteliği gibi daha bir çok konularda toplumsal eğitim mekanizmalarının oluşturulması, işletilmesi gerekiyor. Bu şekilde uygulanacak bir toplumsal eğitim faaliyeti toplumu oluşturan her bireyin en üst düzeyde yetişmesini sağlar. Nitelikli insanların oluşturduğu bir toplum da çok daha güçlü olur.

Bu gün saydığımız konuların hemen hiç birisinde böylesi bir eğitim mekanizması işletilememektedir. Her birey kendiliğinden ve içinde bulunduğu çevrede gördüğü kadarıyla, içinde bulunduğu grupların etkisinde kalarak kendisi nasıl algılayıp düşünüyorsa ve kavrıyorsa o şekilde kendince bir takım bilgi, beceri, alışkanlık, tutum ve değer yargılarına sahip olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu durum en önemli toplumsal güç unsurlarından birisi olan insan gücünün heba olmasına yol açmaktadır. Eğitimin yeterince yaygınlaşmaması, herkese alabileceği en üst eğitim imkanlarının sunulmamış olması da bu durumu daha olumsuz düzeylere götürmektedir.

Soru, Görüş ve Önerileriniz için

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..