Trump ile yeni global dünya

Yemin ederim ki Trump'u Amerika'nın başına ben getirmedim.

Kim getirdi peki?

CIA ve FBI..

'Delice adam bu Trump' dimiştim seçim çalışmalarında ama balkon konuşmasında 'kibarca' herif çıktı karşımıza..

Siyaset sanattır diyoruz.

Adam tiyatro sanatçisi gibi. Zaten 'iyi oynayan kazanıyor' dönemi içindeyiz.

Seçim hileleri gibi küçük detaylara girmeyeceğim..

Küresel sermaye gücünü elinde barındıran CIA ve FBI dünya ekonomisini kendi çıkarları doğrultusunda Troump'un kontrolünde yeniden farklı yapılandırma sistemine sokmak istiyor hepsi bu.

CIA ve FBI'ın bu hareketi tıpkı yasama ve yürütmeyi ele geçirmek gibidir.

Amerika'yı dolayisiyle dünyayı yöneten lider bundan böyle klasik siyaset üreten liderler değil, Troump gibi dünya devi şirket sahipleri arasından seçilip yöneteceğini görmekteyiz.

Sovyetlerin çöküş zeminini hayata geçiren de CIA ve FBI olduğunu hatırlatmak isterim.

Yazılarımda sürekli tekrarlamış olduğum 15 Temmuz'un da mimarı CIA ve hatta FBI'dır. Uçak düşürme olayı da aynı şekilde CIA-FBI işbirliği ile gerçekleşmiş olduğunu söylemek mümkündür.

Sovyetler sonrasında nasıl ki dünya sınırları yeniden çizildi, şimdi de ekonomi güce dayalı sınırlar çizilme arifeleri içine girmiş bulunmaktadır Troump'un başa getirilmesi sonrasında.

Madem dünya yeniden şekillendirme trendine girmek üzeredir, o zaman bizim siyasi yapılanmamızda da değişimler söz konusu olacak demektir.

Öyle ya bu bir ekip çalışması olduğuna göre Troump'a uyum sağlayacak ve stratejilerine uyum sağlayacak yeni siyasi yapılanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ülkenin.

Trump Ortadoğu'da kan dökülmesini önleyerek barışçıl çözümler üretecektir. Zamanla göreceğiz tabi ki ama teknoloji ve bilimin bu denli gelişimi sonrasında neden sillah üretimi azaltılarak üretimin daha çok teknoloji ağırlığına verilmesin değil mi?

Yani, silah satan dünya şirketleri teknoloji satacak.

İkisi de demir halojeninden üretilmiyor mu?

Üretime dayalı bir dünyaya doğru en doğru seçenek olduğunu düşünüyorum.

Burada önem taşıyacak konu emekçinin hakları konusudur.

Tıpkı "üreten biz, yöneten de biz olacağız" gibidir.

Haklar verildikçe ve insan odaklı dünya yönetimi ortaya çıktıkça hakça bölüşme sorunları da ortadan kalkacağına inanmaktayım.

Dünya sivil toplum örgütleri de insan odaklı projenin içine dahil olmalıdır. İnanıyorum ki bu yeni dünya yapılanmasında gerek insan hakları konusunda gerekse emek sermaye ilişkileri pozitif yöne doğru kendini kaydıracak diye düşünüyorum.

Madem ekonomi verilere bağlı dünyada yaşamaya başladık ve yaşamak zorundayız, insan'nın öne çıktığı dönem kaçınılmazdır.

Ha, dünyada Sosyalizm mi dediniz?

Onu da kapitalizm kendi sürecini tamamlar tamamlamaz kendi oluşumuyla birlikte gerçekleşeceğini düşünüyorum.