Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Türbana dolanmış minikler

Türbana dolanmış minikler
 

Türbana Dolanmış Minikler


Aslında bu yazıyı birkaç gün önce yazacaktım. Ancak ne zaman yazmaya başladıysam zehir zemberek şeyler söylüyor, edebi sınırları zorluyordum. Buna neden olansa bazı gazetecilerin türban konusunun geldiği noktada söylediklerinin beni sinirlendirmesiydi. Bu gazetecilerin kimi yandaş kimi candaştı. Yeri gelmişken, daha doğrusu lafı ben oraya getirmişken, bana göre yandaş ve candaş tanımını da yapayım. Efendim, bunların ikisi de aydınlığını yitirmiş aydınlardan oluşan, olayları saf çıkarcı eğilimle gözlemleyen yazarlardır. Bunların en belirgin özelliği kendi hayat görüşlerini savunanların en ufak bir hatasını görmezken, aksi durumda olanların çok büyük hatalarını hem de her daim görmeleridir. Ve maalesef bu tarz yazarlar bütün ideolojilerin içinde vardır. 

İlk paragrafa baktım da yeterince sakinleştiğimi sanıyorum. Konuya girme vaktidir. Haydi bakalım… 

Türban konusunun tekrar hareketlendiği ve eksen kaymasına uğrayarak saçma sapan bir noktaya geldiği şu günlerde, derdi uzlaşmaktan ziyade ateşi körüklemek olan birkaç yazar var. Bunlardan beni en sinir edenine değinmek istiyorum. Geçen Pazar, bir gazetede yazarın biri son derece tahrik ve çelişkilerle dolu bir yazı yazdı. Güya türban serbest olunca, öğretmenler türbanlı olmayanlara kötü not verecek, işte türbanlı olan öğretmenler sürülecek falan. Ayıptır bu! Her şeyden evvel öğretmenleri karalamaktır. Ben yirmi yıllık bir öğrenci ve üç yıllık bir öğretmenim. Ve türban yasağına rağmen hangi öğrencimin neye inandığını çok iyi biliyorum. Fakat kalkıp da öğrencilerin ya da velilerinin dini inanışından dolayı kötü not vermiyorum. Vereni de tanımıyorum. 

Bu talihsiz yazıyı okuyunca, bir rektörün birkaç yıl evvel bir programda söylediklerini hatırladım. Her türlü bilimsel ve sosyal etkinliğin merkezi olan üniversitelerimizden birinin yöneticisi şöyle diyordu: “Türban takan öğrenciler olursa biz hoca olarak tarafsızlığımı kaybedebiliriz!” İyi de be adam, o senin ne kadar kötü bir öğretmen olduğunu, ne kadar şekilci olduğunu, neyi ölçmen gerektiğini bilmediğini gösterir. O senin ayıbın. Aslında sorun ne türbanda ne sende! Sorun seninki gibi zihniyetlerde. Aslında o zihniyeti üniversiteye sokmamak lazım… 

Gelelim konunun özüne… On sekizini doldurmayan bir insan kendi kararlarını vermekte zorlanır. Bu yaşın evvelinde hayat şartlarımızı oluştururken çok da hür değilizdir. Sürekli bir etki altındayızdır. Hiç kimsenin etki altında olmasak bile ekonomimizi idare eden ailemizin etkisi altındayızdır. O sebeple dini inancımızı da kendimizin seçmediğini düşünüyorum. Hâl böyle olunca üniversiteden önceki bütün kademelerde her türlü dini ve siyasi simgelerin yasaklanması gerektiğini düşünüyorum. Kişi ne zaman ki hür düşünür, o zamandan itibaren hayatının her anında, üniversitede de kamuda da özel sektörde de, istediğini yapabilir. Bu laikliğin gereğidir. Ancak aynı gereklilikle hür olmayan çocukları, minikleri hatta bebeleri türbana sarmamak gerekir. 

Bütün bunlara rağmen ortada bir çelişki var. Şöyle ki kız öğrencilerin eteklerinin epey kısa olduğu okullar var. Aileleri de okul yönetimleri de bundan memnun. Problem yok yani… Çünkü herkes çocuğunu istediği şekilde yetiştirmekte özgür. İşte tam bu noktada aşırılığı seven bir insan da çıkıp ‘Ben kızımı İslâma uygun yetiştirmek adına türbanla okula göndermek istiyorum!’ diyebilir. Oysa ne eteği kısa olanın tercihidir bu kısalık, ne de türban takmak isteyen çocuğun isteğidir türban. Bunlar ailelerin istekleridir. Özetle çocuklarını mini etekli bireyler olarak yetiştirmek isteyen ebeveynler haklıysa eğer… Maalesef başlarına türban dolanan o körpecik kızların velilerinin de haklı olduğu noktalar var! 

Çözüm ne midir? Kişinin reşit olana kadar makul bir kıyafetle okula gelmesi… Etek boyları, makyajlar, kıyafetlerin abartısı makul seviyeye çekilince türbanlıya da “Bu yaşta ne türbanı? Sen daha çocuksun!” diyebiliriz sanırım. Aksi hâlde eşitsizlik gibi görünen bu durumun demagojiye ne derece açık olduğunu kestirmek bile mümkün değil! 

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..