Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '15

 
Kategori
Ankara
 

Turgut Özal Üniv. Hastanesi’ne- Ankara; açık mektup

Turgut Özal Üniv. Hastanesi’ne- Ankara; açık mektup
 

Sağlık sektöründeki sorunlar hiç bitmiyor, bitecek gibi de görünmüyor.

Kime sorsanız, bazen aklın almadığı, bir öyküsü var.

Benim anlatacağım konu ise hastane içinde yaşanmış bir sağlık skandalı değil. Hastane dışında bir “insanlık” skandalı!

Hastane Beştepeler Mahallesinin içinde yer alıyor. Hastane müşterilerinin yanlış park etmeleri nedeniyle mahalle halkı, her gün itiş kakışa bile varan sorunlar yaşıyor. Hastanenin oto parkı yok! Bütün mahalle zorunlu olarak hastane müşterilerini ağırlıyor. Bu durum hastane yönetiminin umurunda değil.  Bunu da, şimdilik, geçiyor ve insanlık sorununa geliyoruz.

Bu soruna gelmeden önce, örneğin; tıbbi atık depolarının önüne yaya kaldırımına gelişigüzel bırakılmış ve yaya geçişlerini engelleyen çöp kutusundan da söz etmek gerekiyor, ama bunu da anlatmayacağım.

Anlatmak istediğim çok başka bir şey…

Hastanenin arka kapısı Misket Caddesine bakar. Arka kapı dediğime bakmayın, giriş çıkışların çoğu bu kapı üzerindendir.

İşte bu sokakta 26 Aralık 2015 günü bir kaza yaşandı. Hastaneye dört bina uzakta…

Koşarak değil, yürüyerek iki dakikalık bir yol.

Bir mahalle sakini, evinin önünde motorlu testere ile bacağını kesiyor.

Kesik on beş santim boyunda ve derin! Kaza anında sırt üstü yere düşüyor ve bacağında, tahmin edebileceğiniz gibi, kan kaybı başlıyor.

Birkaç dakika kimse olayı fark etmiyor. Mahallenin çocukları gördüklerinde dehşete düşüp bir ağabeylerine koşup söylüyorlar. Mahalle sakini olan ağabey, koşarak geliyor ve yardımcı oluyor.

Aynı anda, mahalledeki bir iş yerinde, aynı gün işe başlayan bir bayan işine giderken dehşeti görüyor ve koşarak Turgut Özal Hastanesine gidip, yaranın büyüklüğünü ve yaralının kan kaybettiğini anlatıyor.

Aldığı cevapla şok oluyor:

-          Biz bakamayız, 112’ yi arayın!

Bayan bu cevabı aldığında yoldan geçenler de dahil olmak üzere herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor.

Daha sonra mesleğinin aşçılık olduğunu öğrendiğimiz bir komşusu tampon yaparak kanamayı durdururken diğer insanlar de 112’ yi arıyor ama çok basit olan adresi karşısındakine anlatmak bile 3-4 dakika alıyor.

Bütün mahalle elinden geleni yapıyor. Hatta müdahale ederken risk bile almış oluyorlar. Ama o risk o an alınmak zorunda.

Vatandaş çaresizlik içinde kendisini hatta yeni başlayacağı işini bile riske atarak çok güzel bir insanlık örneği veriyor. Hepsi de alınlarından öpülecek, güzel insanlar.

Yoldan geçen bu durum karşısında kayıtsız kalamazken Turgut Özal Hastanesi durumu umursamıyor bile…

Aslında uzunca diyebileceğimiz bir süre sonra 112 sağlık ekipleri geliyorlar ve hastayı, yakınlarının isteği üzerine, Gazi Üniversitesi Hastanesine yetiştiriyorlar. Gerekli müdahale yapılıyor ve hasta bacağında bir güç kaybı oluşmayacak şekilde ameliyat edilip kurtuluyor.

Yaşan öykü bu…

Hasta taburcu edildi ve evinde tedavisi sürüyor. Olaya, hastayı tanıyan tanımayan, kim tanık olduysa bir torba meyvesini kapıp, hasta ziyaretine geliyor. Ne güzel insanlar değil mi?

Herkes aynı fikirde; bu kaza atlatılabilecek en ucuz şekilde atlatılmış. Testere damara gelmedi ve kasları parçalamadı.

Ama herkes şu soruyu soruyor mahallede; bu mahallenin ekmeğini yiyen, bu mahalleye sürekli yük olan bir sağlık kuruluşu nasıl olur da yardım göndermez? Hiç mi vefa yok?

Ben de bunu merak edip bu gün hastaneye gittim. Kapıdaki görevliye hastane müdürü ile görüşmek istediğimi ve bir serzenişim olduğunu söyledim.

Görevli nasıl bir cevap aldı bilmem ama beni Halkla ilişkiler Müdürüne yönlendirdi. Olsun varsın, sonuçta bir yetkili ile görüşeceğiz.

Halkla ilişkiler müdürüne gittim ve epey bir bekledim. Müdür yerinde yok; belli ki makamının dışında bir işi var. Olsun varsın, bekleriz…

Daha sonra sekreterya olduğunu tahmin ettiğim iki bayan geldi ve sorunun ne olduğunu sordular, anlattıklarımı ilgiyle ve üzülerek dinlediler.

Sizi Hastane Müdürü ile görüştürelim denildi ve telefon ettiler. Sonuç; o da meşgul… Kabul edilmedik!

İzin isteyip kalktım. İsmimi sordular, özellikle söylemedim. Bu durumu görüşemediğim ilgisiz kişilere ismimi vermek hiç de doğru gelmedi bana. Şimdi buradan öğrenecekler.

Turgut Özal Hastanesi yetkilisi her kimse; madem görüşemedik, kendisine durumu anlatmış oldum ve sormak istediklerimi buradan soruyorum:

Yasalar sizi hastane dışında müdahale etmenizi engelliyor olabilir.

Hastane dışında olanlar, bitenler sizleri ilgilendirmiyor olabilir.

Yasalara göre kusurlu olmayabilirsiniz…

Peki ya insanlık?

Çocukların bile müdahil olmaya çalıştığı, burnunuzun dibindeki,  bir can pazarı sizin insan tarafınızı da mı ilgilendirmiyor?

Hani, acile gelen ufak tefek olaylara, giriş yapmadan müdahale ediyorsunuz ya… Bu olaya da “insanlık adına” gayr-i resmi müdahil olamaz mıydınız?

En azından 112 gelene kadar bir personel destek veremez miydi?

Kişi kan kaybından ölmüş olsaydı, keşke bir personel gönderseydik demeyecek miydiniz?

Sizin bu mahalleye, komşularınıza bir vefa borcunuz yok mu? Mahalleli ile hiç değilse bu yolla helalleşmeniz gerekmiyor mu? Her şey ticari mi?

Komşularınız bir şırıngaya geldiğinde dahi 10 TL (hatta sanırım konu komşunun ayağını kesmek için bir ara 20 TL yaptınız, tepki alınca 10 TL’ ye indirdiniz) alabiliyorsunuz ama bir can pazarına ilgisiz kalabiliyorsunuz. Bu kadar mı ticarisiniz?

Sn. Yetkili şunu hiç unutmamak gerekiyor; insanlar sadece yaptıkları kötülüklerden değil, elinde olup da yapmadığı iyiliklerden de sorumludur. Bu olay sizin insanlık sorumluluğunuz idi.

İnsan bir müşkül çıkarttığında önce kendi uğradığı müşkülleri düşünmeli!  Müşkül çıkarttığınız sürece, müşkülünüz artacaktır. Yani insan kendi müşkülünü kendisi artırır! Kişi, müşkülü insan artırdı zanneder, ama artıran insan değildir…

Bakın bu mahalleli sizin sağlıksız tıbbi atık deponuza katlanıyor!

Kaldırım kenarına koyduğunuz sıvı oksijen deponuzu da katlanıyor!

Mahalleyi kilitleyen müşteri, öğrenci ve sağlık personeli araçlarınıza da katlanıyor!

Mahalleye hiç mi vefanız yoktu?

Siz de çok iyi bilirsiniz; vefası olmayanın ne beşer, ne de ilahi bir korkusu yoktur!

Hiç mi korkmadınız?

İnsana müşkül çıkartan aslında kime müşkül çıkartmıştır, bunu da mı düşünmüyorsunuz?

Dilerim o hastayı bulur ve helalleşmek adına, özür dilemek babından, pansumanları için bir personel görevlendirirsiniz.

Benimkisi beni ilgilendiren bir talep değil. Sadece, insanlık adına, temenni…

Bir şikâyet de değil. İnsanlık adına serzeniş!

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..