Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '17

 
Kategori
Engelli Eğitimi
 

Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şubesi'nde Beyaz Baston dağıtımı

Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şubesi'nde Beyaz Baston dağıtımı
 

Beyaz Baston Töreni


Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şubesi 25 Şubat Cumartesi günü Görme Engellilere Beyaz Baston dağıttı. Görme Engelliler Saat 12’de Dernek merkezinde toplandılar yaşadıkları sorunları tartışdılar. Daha sonra Beyaz Baston dağıtımına geçildi, katkılarından dolayı (EGE INNER WHEEL KULÜBÜ)SEVGİ ÇEMBERİ DERNEĞİ’neteşekkür ederiz.

BEYAZ BASTON VE BAĞIMSIZLIK; İngilizce’den Türkçeye çeviren: Halil Köseler

Sunuş:

Amerikan Körler federasyonu yayın organı  Braille Monitör adlı dergide yer alan Fred Schroeder (şurader)’nin yazdığı Beyaz Baston ve Bağımsızlık başlıklı bir makale sunuyoruz. Fred Schroeder, San Fransisko Üniversitesi’nden mezun olmuş, ayrıca Kalifornia Üniversitesi’nde Özel Eğitim, Oriantasyon ve bağımsız hareket alanlarında master yapmıştır. Eğitim idaresi alanında da master derecesi vardır. 15 yıldan fazla bir süre görme engellilere bağımsız hareket alanında eğitimci olarak çeşitli okul ve kurumlarda görev yapmıştır. 1994 yılında ABD başkanı Bill Clinton tarafından rehabilitasyon hizmetleri idaresi komisyon üyeliğine atanmıştır. Amerikan ulusal körler federasyonunun felsefesini benimsemiş bir eğitimcidir. Bu yazı, 1980 yılında federasyonun Kalifornia şubesinin düzenlediği bir toplantıda yapılan konuşmadan alınmıştır. Bu konuşma çeşitli tarihlerde bazı yayın organlarında da yer almıştır. Şimdi sizlere Braille Monitor’un Şubat 1995 sayısında yer alan bu konuşmayı sunuyoruz.Benim bugünkü konum, görme engelli çocukların bağımsız gelişim süreçlerinde beyaz bastonun rolüdür. Bu konuyu ele alırken önce iki farklı felsefeyi belirtmek gerekiyor: Birincisi, Körler federasyonu’nun savunduğu felsefedir. Buna göre, çocuklar tesadüfen görme engelli olmuş kişilerdir ve normal çocuklardan farkı yoktur. İkincisi, mevcut özel eğitim sisteminin savunduğu felsefedir. Buna göre ise, görme engelli çocuklar kendi yapılarından ve özürlerinden kaynaklanan ve bu nedenle profesyonel eğitimcilerin müdahalelerini gerektiren binlerce problemle karşı karşıyadırlar. Şüphesiz ki, her bir felsefe ayrı ayrı grupların kazanılmış haklarının gelişim sürecinin özünü oluşturmaktadır. Körler federasyonu görme engelli insanların da normal birer insan olduğunu öngören temel yaklaşımdan hareketle onlar için güvenlik, eşitlik ve olanak yaratma amaçlarını gerçekleştirmeye büyük bir ağırlık vermektedir. Mevcut özel eğitim sistemi, görme engellileri sayısız özel ihtiyaçları bulunan insanlar olarak görmektedir. Bu görüşe dayalı abartılı yaklaşım bu alanda çıkarları olan bazı kişilerin işine yaramaktadır.Önce tartışmaya bebeklikten başlayalım. Gören bebekler çevrelerini tanıma konusunda çeşitli şekillerde teşvik edilmektedirler. Ana-baba, kardeş ve akrabalar çocuğun yaşama aktif katılımına yardımcı olmak amacıyla sürekli uyarıcı ve yönlendirici katkılarda bulunurlar. Görme engelli çocukların gelişimleri için aynı olanakların onlara da tanınmasını hak ettiklerine inanıyorum. Görme engelli bir çocuk yürümeye başladığında hafif ve esnek bir baston kullanarak kendisi için gerekli yerleri veya oyuncaklarını bulması, çevresini tanıması kolaylaşmış olur. Uzun bir süreden beri beyaz baston görme engellilerin bağımsızlık sembolü olarak kabul edilmiştir. Baston kullanımı çocuğun bağımsız gelişimi ve güvenliği ile ilgili endişelerin hafifletilmesini sağladığı için ailelerin bu konuya büyük önem vermesi gerekir. Ben, görme engelli bir çocuğa gerekli araçlar sağlandığı takdirde deneyimler edinerek bütün çevreyi tanıyabileceğine dair görüşlerin doğruluğuna inanıyorum ve bunu savunuyorum. Çocukta çeşitli kavramların gelişmesi için bu ilkenin uygulamaya geçirilmesi diğer herhangi bir çalışmadan daha önemli ve yararlıdır.

Çocuk büyüdükçe doğal olarak dışarıda oynama ihtiyacı duyacaktır. İşte bu noktada beyaz baston görmeyen çocuk için güvenilir bir rehberdir. Oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcilerinin çoğu, küçük yaşta hemen baston kullanmaya başlayan bir çocuğun bu arada bazı yanlış alışkanlıkları da edinebileceği konusunu tartışmaktadırlar. Böyle düşünen eğitimciler ilk olarak, baston kullanmadan önce çocuğa, ön becerilerin verilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Fakat söz konusu baston öncesi beceriler neler olacaktır? Bana göre, duvarları takip etme, kolları koruyucu şekilde kullanma gibi tekniklerin baston kullanma becerisi kazanmaya önemli bir katkısı yoktur. Eğer bir kimse gerçekten bir çocuğa baston kullanma tekniklerini öğretmek istiyorsa uygulamaya yine bastonla başlamalıdır. Örneğin, 6 yaşındaki bir çocuk okuma-yazmayı öğrenmeye başladığında bu becerileri edinmekle ilgili ön birikimlere sahiptir. Bu birikim, doğrudan doğruya artık okuma-yazma öğrenmeyle bağlantılıdır. 2 yaşındaki bir çocuk henüz okuma-yazma bilmemektedir. Ancak ailesinin kucağında kendisine okunan bir öyküyü dinlemektedir. Aynı şekilde bu 2 yaşındaki çocuk yazı yazmayı da bilmez. Fakat yine boyalı kalemlerle oynaması teşvik edilir. Bu aşamada hiç kimse çocuğun bu boyalı kalemleri kullanarak çeşitli beceriler kazanması sırasında yanlış alışkanlıkları da beraberinde kazanacağı konusunda herhangi bir endişeye kapılmaz. Hatta eğitimciler çocuğun erken yaşta bu tür kalemlerle oynamasını asıl yazı yazma becerisi için gerekli olan iyi bir motor kontrol gelişimine yardımcı olacağını kabul etmektedirler. Öyleyse oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcileri görme özürlü çocuğun küçük yaştan itibaren baston kullanma becerisini kazanmaya doğrudan doğruya baston kullanarak başlamasına neden karşı çıkmaktadırlar?Bu uzmanlar, küçük bir çocuğun baston kullanmasının alternatif becerilerin gelişimini ciddi şekilde engellediğini ileri sürmektedirler. Onların iddiasına göre, küçük yaşta bastona bağımlı olan bir çocuk işitme duyusunu etkin olarak kullanmayı öğrenemeyecektir. Bu nedenle söz konusu baston öncesi tekniklerin verilmesini öneriyorlar. Bunlardan biri, görmeyen çocuğun yüzünü ve kafasını korumak için yürürken ellerini yukarı kaldırıp öne uzatarak tutmasıdır. Halbuki tam tersine bu yöntem, kesinlikle çocuğun işitme duyusunu kullanabilme becerisini azaltan bir yöntemdir. Oysa baston kullanırken onun çıkardığı seslerin yardımıyla çocuk işitme duyusundan daha fazla yararlanacak ve çevresini daha kolay tanıyacaktır.Yakın zamanda görme özürlülerin bağımsız hareket becerisi kazanması için geliştirilmiş elektronik araçlar konusunda da eğitim görmüş bir oriantasyon ve bağımsız hareket uzmanıyla konuştum. Bu uzman ise, baston yerine görme engelli bir çocuğun yürürken önündeki engelleri sesli olarak belirten elektronik bir araç kullanmasını tavsiye ediyor. Bu aracı kullanarak görme engelli bir çocuğun yolda çok daha serbest ve korkusuz yürüyebileceğini açıklıyor.

Sesli elektronik bir aracın görme engelli bir çocuk için bastondan daha yararlı olacağı görüşü, bana pek inandırıcı gelmiyor. Baston kullanarak çevreyle ilgili elde edilecek bilgilerin elektronik araçlarla elde edilmesi mümkün değildir. Çünkü baston daha geniş bir alandaki engellerin bilinmesine yardımcı olurken aynı zamanda çocuğun önündeki çukurların da fark edilmesini sağlamaktadır. Baston kullanılarak elde edilen bilgiler, çocuğun çevresindeki seslerin anlamını kavramasını da sağlar. Baston, ellerle ve kollarla sağlanacak tedbirlerin çok daha fazlasını sağlama özelliğine sahiptir. Görme engelli bir çocuğun daha geniş bir çevreyi kontrol edebilen eli gibidir. Kavramların anlamı konusunda çocuğun ayrıntılı düşünmesini gerektirmez. Eğer baston herhangi bir şeye dokunursa çocuk bilir ki, önünde şöyle bir engel bulunuyor. Bu engel çocuk için çok soyut değildir. Fakat “Bip” sesi çıkaran bir elektronik araç yoldaki engel hakkında çocuğa hangi boyutta bir bilgi sağlayacaktır? Öyleyse uzmanların baston yerine sesli elektronik araç kullanma önerisini doğru bulmalarının tek akla yakın sebebi, bunun farklı bir eğitim gerektiriyor olması ve dolayısıyla da yeni profesyonellerin gerekecek olmasıdır. Sonuç olarak, işte bu durumda aileler görme özürlü çocukların özel ihtiyaçlarının son derece karmaşık olduğunu, kendilerinin bu konuda herhangi bir katkıda bulunmaya yeterli olamayacaklarını hissedeceklerdir.

Görmeyen bir çocuk ilkokula başladığında bastonunu oyun oynadığı yerlere de götürmelidir. İp atlama, tırmanma, salıncakta sallanma gibi çeşitli hareketlere katılan çocuğun bu sırada bastonunu koyabileceği uygun bir yeri de bulması gerekecektir. Oyun oynamayı bitirdiğinde ise, kendi kendine bastonunu koyduğu yerden alması gerektiğini öğrenmelidir. Bu, aynı yaştaki diğer çocukların duyduğu sorumluluktan farklı bir şey değildir. Gören çocuklar kendilerine ait eşyalardan nasıl sorumlu iseler, görme engelli çocuklar da aynı şekilde sorumludurlar.

Ortaokula başlayan çocuk artık kendi kendine bağımsız olarak rahatça gezme becerisine sahip olmalıdır. Ancak maalesef bu yaş,  oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcileri tarafından çocuğun bağımsız olarak bastonla gezebilme becerisi kazanması için gerekli eğitimin henüz yeni başlayacağı yaş olarak görülmektedir. Çocuğa sunulan temel eğitim içerisinde genellikle kendi kendine gezme becerisi kazandıracak yeterli düzenlemeler bulunmamaktadır. Daha ziyade sadece bir sınıftan diğer sınıfa gidebilmek gibi problemlerin çözümü ele alındığı için ezberlenmiş yolların dışında gezme becerisi kazandırma konusunda güçlüklerle karşılaşılmaktadır.Üzücü bir gerçek şu ki, oriantasyon ve bağımsız hareket eğitimcilerinin çoğu görme özürlü bir çocuğun beyaz baston kullanarak güvenlik içinde gezebilme yeteneğine sahip olduğuna inanmamaktadırlar. Eğer inanıyorlarsa, neden sesli elektronik araçların bastonun yerine kullanılması üzerinde ısrar etmektedirler. Orta-batı bölgesinden bir uzman, ortaokul ve lise öğrencilerini lazerli baston kullanımı konusunda eğitmektedir. Uzun tartışmalara rağmen bu uzman lazerli bastonun normal bastondan daha fazla ne gibi pratik avantajları olabileceğini açıklayamamaktadır. Bu uzmanın lazerli baston kullanımını teşvik için tek somut gerekçesi, görme engellilerin sosyal statüsünü yükselten bir araç olarak görmesidir. Diğer bir deyişle sadece sosyal ilişki adına görme engelli çocuğun lazerli bastonu kullanması gerektiği savunulmuş oluyor. Açıkça görülüyor ki, bu uzman görme engelli çocukların çevresindeki kişilerle kendi kendine arkadaşlık kurma becerisi kazanacağına inanmamaktadır. Onun yorumundan, görme engelli çocukların ilginç ve çekici olabilmesi için, dikkati çeken elektronik araçlar kullanması gerektiği sonucu çıkıyor. Ben lazerli bastonla ilgili bir araştırma yaptım. Bu baston, eksi 30 derecenin altında fonksiyonlarını yerine getirememektedir. Ayrıca yağmurlu ve karlı havalarda da lazerli baston iş görmemektedir. İmalatçı firma bu gibi durumlarda lazerli bastonun normal bir baston gibi kullanılabileceğini belirtiyor. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Eğer lazerli baston bazı koşullarda elektronik özelliklerini kaybediyorsa, bu baston ne kadar yararlı olacaktır?

Şimdi yeniden sözünü ettiğim asıl konuya geliyorum. Bağımsız olarak yetişme derken ben gerçek bağımsızlıktan söz ediyorum. Ancak oriantasyon ve bağımsız hareket uzmanlarının çoğu, bağımsızlıktan bahsederken bu terim, açıklanmayan bir düşünceyi de içeriyor: “Görme engelli bir kişiden beklenebileceği kadar bağımsızlık”. Bir uzmanın konuya himayeci yaklaşımları, açık ve geniş kapsamlı bir şekilde 1980 yazında şu andaki adı Görme Özürlüler Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği olan örgütün yayınladığı haberler ve görüşler adlı dergide “Elektronik araba tartışması” başlıklı makalesinde görülmektedir. Makalede özetle şu görüşler yer alıyor: “Kuzey doğu bölgesindeki gönüllü çalışma grubu elektronik arabaların görme özürlülerin bağımsız hareketleri için potansiyel bir tehlike teşkil ettiğine inanmaktadır. Tekerleklerinin sürtünmesi ile çıkan sesin dışında bu elektronik arabalar tamamen sessizdirler... Arabaların sessiz olması yaşlı yayalar, işitme özürlüler ve çocuklar için olumlu bir etki yaratmasına rağmen görme özürlü yayalar üzerindeki etkisinin ulusal düzeyde ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Karşıdan karşıya geçiş, trafiğin izlenmesi, çevrenin analiz edilmesi gibi konularda çeşitli problemler ortaya çıkmaktadır. Bir firma,  sürücüleri, görme ve işitme özürlülere karşı uyarmak üzere arabaya bir sinyal sistemi koymayı düşünmüştür.

 Bunun ötesinde diye devam ediyor makale. Elektrikli arabaların plakaları üzerinde gören kişileri de uyarmak üzere bir işaretin bulunmasını da önermektedirler. Bu yolla, belli bir görüş mesafesinden elektrikli bir arabanın gelmekte olduğu görülecektir. Buna bizim itirazlarım şunlardır: Önce bu gibi yüksek teknolojideki bir aracı, genel nüfusun küçük bir yüzdesi etkin olarak kullanmakta, ikinci olarak da trafikteki güvenlik sorumluluğun yükü, görme özürlü yayaların üstünde değil sürücülerin üstünde olması gerekir.İşte makalede söylenen şu görüşleri not etmek ilginç olacaktır. Oriantasyon ve bağımsız hareket uzmanı, bir görme özürlünün kendisini elektrikli arabaların tehlikesinden koruyabilecek kapasitede olduğuna inanmamaktadır. Elektrikli bir arabanın gelmekte olduğunu bip sesi çıkarmak suretiyle belirten elektronik bir alıcı, görme engellilere pratik bir yararının olup olmadığı tartışılmaktadır. Uzmanın görme engellileri savunmasız ve yeteneksiz olarak düşünen yaklaşımını net bir şekilde belirten ne kadar dikkat çekici bir yoruma sahip olduğu görülüyor. Görme engellilerden kendi güvenlikleri için  sadece sürücülere güvenmeleri istenirken elektrikli arabanın ön panelindeki göstergelerle sürücülerin görme özürlü yayaların bulunup bulunmadığı konusunda bilgi edinmeleri öngörülüyor.Toplumun görme engellilükle ilgili görüşlerini, oriantasyon ve bağımsız hareket uzmanlarının düşüncelerini değiştirmek uzun zaman alacak. Ancak bir değişikliğin gerekli olduğu da kesindir.

Görme engelli birer çocuk olarak yetişmiş olan bizler, bu davranışların olumsuz etkilerini kendi yaşantımızda hissetmekteyiz. Toplumun gerisinde bırakılma, yalnızlık ve dışlanma gibi deneyimler yaşamaktayız. Asıl trajedi görme engellilük değil, bundan daha çok toplumun ayrımcı tutum ve davranışlarıdır. Bizim toplumdan dışlanmamıza  görme engellilük değil, diğer insanlar gibi kendi kendimize serbest gezebilme becerisine sahip olamayışımız neden olacaktır. Topluma katılım onun merhameti ile değil, bizim becerimizle gerçekleşecektir. Hiç bir uzmanın, gelecekte görme engelli çocukları dışlamaya ve küçük görmeye hakkı olmamalıdır. Hiç kimsenin keyfi sınırlamalar empoze ederek bir başkasının özgüvenini tahrip etmeye hakkı yoktur. Bugünün ve yarının görme engelli çocukları için bizim talebimiz onurlu bir yaşam sürdürmeleridir.

https://beyazayizmirhaberler.blogspot.com.tr/2017/02/turkiye-beyazay-dernegi-izmir-subesinde.html

 
Toplam blog
: 1156
: 67
Kayıt tarihi
: 17.11.16
 
 

1977 Manisa Akhisar'da doğdum. 1986 İzmir Bornova İzmir Körler Okulu'na başladım. 1997 İzmir Karaba..